yaklaşımlarÖzkan YıkıcıRehin tutsak gibiyim! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Rehin tutsak gibiyim! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Martın son Pazar gününü de tamamlamak üzeryim. Gündüz hem güneş hem de sert rüzgarla geçti. Oysa, güneşin güzel ısıtan ışıklarıyla “d vitamini” de alacak zamandı. Fakat, rüzgar eserek, tozlar savurarak, ikindin de ufak yağmur vurarak, rehinlikte rahatlama güneş ışıklarını da almamı engeledi. Ağır ağır gece basıyor. Sokağa çıkma yasaklı anamın evimde ben yazı yazmaya başlarken, anam da bulduğum Şaban filimini seyrediyor. Hepsi normal gibi gelse de aslında gerçek deyişmiyor: Yeni Erenköyde resmen sokağa çıkma yasağı var. Sokaklar bonboş. Arada pencereden geçen tektük araba sesi duyuyorum. Sesizlikte, arada duyulan anamın sesi, açılan televizyonun gürültülü duyuşu içinde kalıyorum. Sabahları aralanan pencereden kuş sesleri, uçuşan güvercin hayvanlarının duyulan kendine has tınılarıyla gürltü boşluğunu doldurma peşindedir! Tüm bunlar yine de yaşanılan yasaklamayı deyiştirmiyor. Pek de yaşanmayan ve arada duyularak rahatlanan ortam. Şimdi üstüne Sıkıyönetim konulup yasaklaşıp, normaleşince, elbet normalde olmasa da piskolojik isim rahatsızlığı da veriyor. Hele de buna ta baştan, uygulanma şeklinden, hayata geçirilme konumuna dek inanılmaz acemilikler de yapılınca, size yapılanın anormal uygulama olduğu dürtüsünü sağlar. Bilgi eksikliği ile yalnızlaşma ile belirsizlikler, zamanın geçişini dahi eğer bağlantınız yoksa unuturur.

Ben şu anda Yeni Erenköyde veya Yalusa eski isimiyle bilinen yerleşimdeyim. Bir anlamda, K. Kıbrıs yönetimin kendine has kurallarıyla yürülüğe koyduğu sıkıyönetim uygulanan yerleşimdeğim. Doğrusu, isme bakınca yabancısı deyilim. Kıbrısta özellikle 64 Yılında Aytotorodan Erenköye yaşanan savaşlar nedeniyle, çocukluktan sokağa çıkmamaya alıştırıldık. Tehlike karşısında evden de öte, mağralar veya sığınaklarda kalmayı hem de yaz sıcağında yaşayarak öğrendik. Yine, Türkiyede en başta iki cünta döneminde de darbe sonrası sokaklara çıkmama yasaklarına tanık olduk. Her olayda kendine has kurallar vardı. Tarihi döneme de tanık oluyorduk. Savaş hali veya yasakla baskıya uğrayarak tehlikeli süreçleri nerede ise beynimize kazıldı. Ama, şimdiki biraz farklı, hele de ta baştan oluşan yhanlışlar, konunun öyle görünür deyil de sağlıktan kaynaklanan mikrop oluşu ile tedavisinin bilinmezliği, konudaki düşünce travmasını artırıyor. Ayrıca, son genel virüs krizi ayni anda ekonomik yıkımla örtüşmesiyle, çok yönlü sorunlar ile yetersiz siyasal erkin cenderesinde bizi brakıyor.******

Sokağa çıkma yasağı ile kalmakta olduğum Karpaz coğrafyası gerçeği, evde yaşlı anam dışında, müzik esrumanlarım, televizyon ratyo ile bilgisayar olmasa, herhalde canım sıkılacaktı. Aslında, Ratyo Mayıs ile internet TV yayını sonrası, Lefkoşadan  köye gidip gitmemeği düşündüm. Çünkü, sert yağış vardı ve Yeni Erenköy otobislari Lefkoşaya gelmedi. Krizin ilk dalgalarının hayata yansımalarıydı. Yine de köye gelip anamı görüp, sonradan yeniden prokrramları da sürdürme adına bölgeye geldik. Durumun cidiyeti yanında, toplu taşıma kaldırılması ile yayın yapılan ve bizim de prokram gerçekleştirdiğimiz Mayıs medyasının aniden prokramları kaldırmasıyla, ben de biraz da anam yalnız kalmaması düşüncesiyle, Yeni Erenköyde birkaç gün daha kalmaya karar verdim. Ama, ulaşım sorunları ve gelişmeler, benim Lefkoşaya kendi evime dönmemi engeledi.

Derken, sokağa çıkma yasağı veya bazılarınca Sıkıyönetim ilan edildi. Oda başka bir fiyasgo şekilde yürürlüğe sokuldu. Bazen düşünüyorum: Yeni Erenköyde deyil de Lefkoşada kendi evimde yalnız kalsaydım, farklımı olacak? Özellikle tek başıma olacağım kesin. Belki de binlerce arşiv kasetlerimi düzenleme zamanı da bana getirecekti. Arşiv düzenlemesi ile kendi çabamla oluşturduğum birikimi de tekrardan hazırlayacaktım. Onun dışında orada apartmanda sıkışmak varken, Yeni Erenköyde resmen etrafı boş güzel yerde dışarıda daha rahat tabiyatla iç içe kaldım. Bunlar hep benim yaşamımın günümüze gelen sonuçlarıdır.

Şimdi, bolca okumak, müzik yapıp yeni besteler de gerçekleştirdim. Bilgisayrdaki Fecebooks sorunu nedeniyle kaydedip internet sitesine sunamıyoruım. Bu şimdilik sıkıntı. Aslında, yaşamın taşıdığı sonuçlarla yaşlı halimle yaşıyorum. Çoğu kez yalnızca kendi kendime yaşamayı da alıştım. Sorunları da çözmeği öğrendim. Hep arkadaş sohbetli ev ortamını da özlediğimi söylesem yalan olmaz.Lefkoşada duvarlara bakıp konuşma sesizliği veya onlara en güzel müzik tınılarıyla melodiler çalşa normale-iğini gerçekleştiriyordum. Sonuçta; ben şu anda Yeni Erenköyde elimdeki olanaklarla yaşananı izliyorum. Tanık olup yeniden kişisel konumum kadkar,buradaki yaşanılır gerçeklerle toplumsal analizler yapıyorum.****

Ö denli anormalikler normal oldu ki artık kime sorsanız kendi yandaşlama duruşuyla veya o  anlık etkisiyle yönetim konuşuluyor. Sağ olsun medya da her kişi kendine has yakınıyla sanal medya iletişimle kurgulu bağlar kurdu. Kendi bildikelrini tekrarla sanki gerçeklikleri konuşan bolca insan medya dalkavuklaşan kimi kişilerle süreci yaşar gibidirler. İki nokta çok güzel resmi ortaya koyuyor: Medya söylenceleri ile sanal medya mesajları…. Yönetim, yönetememenin kitleler de hala konunun gerçek önemiyle sorgulayamayıp yaşama sokamadıkları ikilemde debelenip duruyoruz. Bolca abartı veya ilgisizce yergileştirme kültürü de savruluyor. Kendi kendine hikayelerle başarı veya eleştiri masaları söyleniyor.

Bir örneği vermeden edemiyorum: dalvkavuk gazetecileri ile yönetim “gereken tetbirleri aldıkları için” masalını okuyor. Oysa, yine bulunduğum Yeni Erenköyde hem de sağlık merkezine daha geçen ay temizlik mavzemesini yardımla alındığı gerçeği vardır. Daha da çirkini, CTP kesimi kendi yandaşları topladığı ve kendilerine haber vermemesinden şikayet ederken, UBP örgütü de yardımı muhalif kadının yapması nedeniyle sağlık makamına ve isgele parti örgütüne şikayet edip, ocağın mavzemeyi almaması gerektiği tepkisini koydu.

Siz meraklıysanız, son sokağa çıkma yasağında  alınış şekliyle belediyelerin tavırlarını birlikte ele alıp nedenli düşünce yaratıldığını da anlayın. Unutmayalım: merkez bu kararı alırken, anında olması için çok önemli aciliyet olup alt yapısını kurması gerekirdi: böyle olmadı. Belediyeler ise malum: hele Yeni Erenköy belediyesinin iflas hikayesini herhalde unutmadınız. Daha da önemlisi, hep torpili ve yandaşa göre üst yapı kurulduğu için ne yönetim birokrasisi nede belediyeler kesimi konunun uygunluğuna bağlı anlayışları da eksikti. Genel Kuzey Kıbrıs gerçeği yönetimde böylesi karmaşayla karşılaşırken, kitlesel konumda da bireysel anlayışla her kafadan ses çıktı. Yandaştan tutun bilgisizce uzman kesilen nice deyer ayni anda sanal medyada uçuştu. Herkes alanında hikaye diziyordu. Yeniden öteki Kıbrıs ile Karpaz maduriyeti veya Karpaz aşkıyla dayanışma masaları üretildi. Ayni olayda farklı duruşlarla beklentiler oldu. Açıklamalarda dahi konudan çok kişinin kendini kurtarma bolca var. Burada yetersizlik ile bilgisizlik yanında, kendini de aklama hikayesinin olguları karışıp dilde dolaştı.

Şimdilik, salt burada deyil, ülke çapında oluşan izlenim, onca beceriksizliklerle yetersizliklere karşın, kitlesel olarak da sistemin özünün deyişimi konusunda pek de iyi mesajlar almadım. Bunalr sürekli mi bilmem. İşin ilginci, bu güne dek ençok yardımları, afları alan işbirlikci sermaye kesimi, güdüklüğün ve fırsatlığın sonunda, tepki koyarak hala burjuvalaşamayıp acentacılığın rolunda oynamasıdır. Siyasi partiler ise etrafta yok. Ama, bolca demeç verenler de var. Kriz komitesi kurulmalı kelimesiyle yaklaşık tekerleme yapan muhalif parti ile aldıkalrı kararların yerinde olduğunu defalarca açıklayan ve birbirini de tutmayan yönetim eliti. Öylesine dağınıklık oluştu ki ne makamcıların dedikleri birbirini tutuyor, nede sokaktaki konuşulanın ortaklaşan birlik gelecek hedefi vardır.Bunlar tekrar tekrar yaşanıyor. Üstelik dıştalama ve parçalanma kitlesel gerçeklik sorunalrda da ayni acıda buluşamıyor. Daha da itirafcılığı, olayın sağlık oluşu, uygulanan özeleştirme sektör siyasetinin Virüs ile iflasına rağmen hala kamusal sağlığın önemi konuşulmuyor. Öyle ki olay sağlık olmasına karşın ekonomik sarsıntılar ile yönetememe ikileminde ayrıştırmalar artıp gelecek hedefi de çıkamıyor. Bolca ünüversite ticarileşmenin bilimsel eksikliği süratlara vurulmasına rağmen, nedensel olarak yerine konulmuyor.****

Yeni sağlık vürüs krizi, 3  önemli koşulu yan yana koydu. Sağlık olması nedeniyle, olayın bu kuramının etkileri. Ekonomiye yansıyarak zaten var olan krizin daha da derinleşecek gerçeği. Bir de kişiselden genele yaşanılan koşularla piskolojik sorunlar olarak özetlenir. Bunları birbirinden ayrıştırmadan analiz ederek, çözümler üretilmelidir. Bir de şu önemli diyalektik kural gözden kaçırılmasın: her sorunun neden sonuç ilişkisi var. Şimdilik, genel neden malum: hem de yüzlere keskin bıçak gibi vurdu: Ekolojik katliyamdan tutun sağlığın sektörleşmesi ile bilim yerine Postrufculuğun gelişiyle oluşan şartlar, bu virüs ile resmen yerlebir oldu. Virüs Neoliebralizmin ve genel kapitalizmin sistemsel sağlık çöküşünün resmidir. Uygulanan ekolojik alandaki evrimseleşen mikrobun hikayesidir. Şimdi sonuçla nicel birikim devam ediyor. Siyasal olarak kitlesel razı olma hangi yöne evrimleşecek. Sistemi devam etirik, var olan devletin aynen sorunu çözmesi mi? Yoksa kitleler bunun sistemsel sorgusunu yapıp da yeni arayışla başka yapılara mı yönelecek? Şimdilik,hala kitlesel olarak tüm yanlışlarına rağmen kitlesel devletden tetbirle geleceği beklemektedir. Devlet müdahalesiyle olacak gelişmeler ise kitlelerde olmaz denilen birçok uygulamayı da kabulenme noktasına gelme tehlikesi vardır. Ulusculuk veya otoriter lider simgeleri faşizme dek konuyu taşıyacaktır. Bazıları şimdiden sol rüyalar görüyor. Oysa. Kitlesel beklenti gidrek devletcilik gücüyle alma aşamsındadır. Boşuna deyil Trump dahi kitlelere para dağıtarak iyi lider oynuna girdi.***

Kısaca, Erenköy gecesinden, Pazar gün bitişinden, sesiz ortamdan klavye kanalıyla böylesi makale çıktı.O  denli eksiklilkler, bilgi aldatma yanlışlar var ki başlayınca peşpeşe ardı ardına dizilirler.Yaşananları aktarmak dahi çok yer ister. Fakat.fazla olunca da okuyan yok.Korona ile yeniden kanıtlanan; Kapitalist sistem artık miyadını doldurdu. Doldurdu da bunu kendi kendine de yok edemez. Ayakta durma ve kar deyerini üretmek için hala çabalarını sürdürüyor. Olmayan, bu yapının deyişmesi üzerinden kitlesel yönelişin hala olmamasıdır. Buda, kapitalizmin devamlılığını yaratıyor. K. Kıbrıs da kendi gerçeği ile yanlışını yeniden tekrarlarken, hala dalkavuk uzman ve gazetecisiyle alınan payları koruma adına yapıyı tutacak esrumanları çalıyorlar. Galiba biraz azalan Türkiyesizlik sözleri gibi dönem de yaşanıyor. Daha dün iki kelimesinden biri Türkiyesiz olmaz diyenler, şimdilik biraz geride kalıyorlar. Tabi, beklentili Türkiyedeki olanlar da konuşturulmayarak öteki yüz de korunmaktadır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
360AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin