Ülkenin adı Amerika Birleşik Devletleri. Sistemin süper gücü. Uluslarası kuruluşların yönlendirici politik gücüdür. Emperyalizmin merkezinde oturuyor. Dünyanın en büyük hegemonik ülkesidir. Askeri gücü, istihbarat aygıtı, ekonomik şirketler üst boyutunda oluşu, kültürel uygarlık kontrolu gerçekleştiren ABD ülkesinden söz ediyorum. Ama, şunu da unutmadan deyerlendirmek şart: ABD, sistemin en güçlü ve kontrol eden devleti oluşu, onun öteki gerçekliklerini de gizlememesi gerekir. Adı konulan sistem, Kapitalizimdir. ABD ikinci paylaşım savaşı sonrası dünyada belirleyici Emperyalist ülke haline geldi. Kimileri de ona “Untra Emperyalist” de demektedir. Kapitalizmin de başta eşitsizliklerin kendisi olduğunu ve Emperyalizmin de Kapitalizmin üst aşaması yani uluslarasılaşan yapılanış gerçeğinden kopmamak önemlidir. Birileri rüya adıyla veya özenilen ülke derken, onun kapitalist Emperyalist özünü hep ötelemektedir. İşte: bu ABD, son dönemlerde tıpkı taşıdığı sistem gibi krizlerle ordan oraya savrulmaktadır. Tıkanan Neolierbalizmin, kapitalist çıkılamayan ekonomik kriz, iklim bozulmaların getirdiği afetlerin sertliği,uygarlık kirizleri ve Korona salgınıyla birlikte kamusal çöküşün yüklü altında kendi aşmazını yaşamaktadır…..
Sadece son dönemde ABD oldukça algılatığı ezbverlerin yıkılmasına tanık oluyoruz. Korona salgınıyla muhteşem sağlık sektörü imdat çağrısı yapıyor, devlet polis baskısı ile yükselen ırkçılığın tepkileri ile alışılmamış veya gizlenmeğe çalışılan Amerikayı karşımızda buluyoruz. Son gelişmler, hala ABD emperyalist gerçeği anlamayanlara ve içinde bulunan krizler kapitalizmi birlikte düşünmemenin eksikliğini haykırmaktadır.
Aslında, son dönemler, peşpeşe gelen olaylar bize direk sistemi sorgulatıyor. Adını koymaktan kaçtığımız, krizlerle tükeniş sürecindeki yeri bilmemeye vurduğumuz koşulda yaşamaktayız.Bizim anlamamamız için uğraşıldı. Asya kaplanlarıyla tükenen Neoliberal süreç, ısrarla yaşatılmaya çalışıldı. En son Amerikayı da vuran 2008 finans kriziyle, artık ABD rüyasından çıkmamız gerekirdi. Oolmadı.Krizi yönetemeyip etkileri hegemonya alanına dek yansıyor. Straatejik Çin kuşatma politikasının ilk bölümü BOP da Suriye içinde bataklığa takılıp belirsizliklerle büründü. Bozdurtulan ve bile bile gerçekleştirilen iklim bozulmalarının afet fırtınalarıyla karşılaştı. Öylesi dersler oldu ki ne afetler karşısında yönete bildi, nede kıyasta başarı hikayesi yazabildi. Portoriko küba kıyaslaması oldukça çarpıcıydı. Uygarlık aşmazı ile kültürel hegemonya da etkisine kaybetmeye başladı. Dünyayı saran issdihbarat aygıtı da dağılma eşiğinde. Krizler ve yönetememe sonucu, kendi devlet yapısında ve sermaye bileşkesinde de tartışmalar yoğunlaştı.
Özetlenen bu gelişmeler yetmezmiş gibi son olarak, önce Korona salgınıyla sağlık sektör iflası, sigorta yapısının insani olmayan boyutu ve taplodaki yoksuluk acı taploları ortaya serildi. Devamında, polisin, siyah bir insanın, boynuna basarak katletmesiyle, sokaklar da protestolarla gündeme düştü. Rüya, iflaslar, protestolar ve yönetememenin karmaşasında ABD gerçeğini yansıtıyor.
Tıkanış ve seçeneksizliğin politik gelişimini de yaşadık. Örneğin, genellikle ABD başkanlık seçiminde CUmhurieytciler tutucu ve muhavazakar resmi sergilerken, Demokrat aday da “balanslı” görevinde dengeci gibiydi. Fakat, önceki seçimde de gördüğümüz gibi; her iki aday da şahinleşip, pençelerinden saldırganlık fışkırıyordu. Bu ABD politikasındaki aşmazlıkların yönetim geleceğine yansıyan önemli işaret ti. Ben yaptığım prokramlarda, katılan akademisyenlere hep uyarı şeklinde sordum. Ancak, klasik ezberci en yakın bildiklerim dahi “yerleşen kurumsal yapı var, onun için Trum kazansa da deyişecek bir şey yok” diyorlardı. Ben ise ısrarla krizler ve seçeneksizlikler nedeniyle kırılmalar ve hegemonya gerileme sonucu, Trumpla bazı taşların oynayacağını söyledim. Öyle de oldu. Dış politikada,imzaladıkları anlaşmalardan dahi çekildi. Yeni devletler arası ilişkiler dönemini zorladı. Ancak, krizlerdeki klasik yaşanması koşul da vardı. Başarısızlık veya idare edememenin sonucu, ortak gibi görülen devlet içinde dahi sorunlar olmaya başlar. Trump ve hamleleri sonucu bol istifalar veya kovulmalar, kabineye dek yaşandı. U dönüşlü bol politikalar da tekrarlandı. Kurumlar arasının da ötesine gidilerek, kendi içinde dahi tartışmalar oluştu. İsdihbarat, pentagon kurumları içinde ve ötekilerle birlikte krizler oluştu. Bunlar hep yönetememe ile tıkanma sonucu Amerikan ülkesinde yaşanan gelişmelerdir.
Son günlerde Amerikan rüyası iki alanda daha uyanıklaştı. Korona salgınıyla,herkes kocaman binalarla gıpta edilen sağlık sektörü iflasını ilan ediyordu. Yönetememe ile birlikte de deyişik tutumlar da yayıldı. İkincisi ise Polisin siyah bir gencin boynuna basarak öldürmesi ile ortaya serildi. Amerikadaki ırkçılığın hala varlığının kanıtı oldu. Öylesine oldu ki protestolarla adeta Amerikada öfke patlaması gerçekleşti. Hele de olayı yapan polisin benzerini daha önce yaptığı anımsandı. Üstelik, polis berat edildi. Tabi Trumpun dedikleri ve çelişkili yaklaşımlar da bize, rüyadaki Amerika deyil de gerçeği gösteriyordu. Amerikada ırksal bakışın varlığı akıyordu.
Tuhaf denilecek gerçek de konuşulur oldu. Amerikadaki yerleşenlerin ırksal ayrım siyasetinin haritası da konuldu. Beyazların fetih ve yerleşme yoluyla Amerikalaşırken, Afrikalılar da çalıştırılmak için köle olarak getirildiler. Sonradan gelen Latinler ise ordan oraya savruldular. ABD tüm yasal düzenlemelerine karşın, giderek sınıfsal karakter de kazanan bu farklılık hep sosyal patlama mayını oldu. Nitekim,politik araştırmalarda şu cümleler hep kulanıldı: Yapılan kamuoyu araştırmalarda, zaman içinde çoğalacak Latin ve Afrikalıların, çoğunluğa gelip beyaz iktidarı deyiştireceği düşünceler de vardır. Böylesi ırksal bakış sözkonusu. Dahası, ikibin yılında ALgor seçimi almaması için başta Floridada Afrikalı ve Latin bazı seçmenler kütüklere konmadı.
Buraya kadar anlatılan amerikayı küçümsemeyin. Kurgulatıp algı haline taşınan ve sistemsel gücüyle yaptırım gerçeği, biz başka muhteşem ülke olarak hep konuşturulduk. Öyle ki işkaleri ve sömürgeciliğine karşın, bunu hep umut olarak beklentilerimize koyduk. Şimdi ABD yanıyor. Öylesine öfke oluştu ki Polis merkezleri dahi yakıldı. Gariptir; öldürmeği gerçekleştiren polis idiyanamesi çarpıcıdır: Üçüncü dereceden öldürme deniliyor. Oysa, olay net şekilde yansıtıldı. Bir noktayı da atlamayalım: gelişme Amerikada gerçekleşti. Oysa benzer birçok olayın aynisi veya benzeri, birçok devlet polisi tarafından gerçekleştiriliyor. Bazı kesimler bu olayla Amerika konusunda yazı yazarken, ayni olayların sık sık yaşandığı Türkiye konusunu görmemesi de iki yüzlülük deyil mi?
Kıszaca, artık rüyadan gerçeğe gelmek gerekir. Belli ki bu krizlerin Amerikan politikasındaki eksiklikleri, geri krizlerle dönmektedir. Sol seçeneksizlik ise olayı daha ırksal noktaya çekmektedir. Acı olan şu durum da var: Korona salgınıyl sağlık sistem çöküşü ve Amerikan devletinde dahi çelişkilerin çalkantısı yaşanırken; Demokrat parti en azından “Balanslı” aday yerine, tıpkı önceki seçim gibi şahin tutucu Baydını aday gösterdi. Yumuşak ve bazı sağlık gerçekleriyle reforum diyen Sandırsı dahi aday yapmadı. Bazıları, etrafında dolaşarak, bahaneli yarın hikayesi yazdı. Oysa, krizlerin ve çelişkilerle içe yansımasına rağmen Amerikan siyasetinin daha gerici noktaya ve otoriterliğie doğru evrildiği de görülüyor. Tabi, bu ince bir çizgi gibi olduğunu da unutmayalım.
Bu gelişmelerin, gelecekteki ABD tartışırlığını da getirmeye adaydır. Başarısızlık ve ayrışma denkleminden, zengin fakir ayrımı veya etnik kimlik çıkışları sorun yaratmaya da adaydır. Çini kuşatma peşindeki ABD, iran, venezuela rejimlerini devirme hesaplı siyaset, kendi içindeki polis baskısıyla yükselen öfkenin de yükselmesini yaşıyoruz. Hele de Trumpun bunlara “solculukla” suçlaması da klasik emperyalist düşman yaratma tekniğini hatırlatıyor. Her ülkenin, yetersizlikleri karşısındaki suçlama makinesini de yaşıyoruz. Bakalım, seçimlere doğru giden ABD, bu olaylarla nasıl bir taplo da oluşturacak