Türkiye’nin TV kanalları aşırı bir AB karşıtlığı, Batı demokrasisi saygısızlığı ve de aksine Başkanlık rejimlerine bir hayranlık propagandası pompalamakta. Malum Türkiye’nin egemen militer ve şeriatçı kesimlerinin yeni hülyası bu Başkanlık rejimi ve bu rejimin yayılmacı ama pek de halklara fayda getirmeyen fetihçi idealleri… Allah’ın günü bu kanallar Batı demokrasisi ve çoğunlukçu demokrasinin ne kadar zararlı olduğu, demokraside bir kanun yapılırken hemen karar verilemediğini, halbuki başkanın hemen karar verme kabiliyeti olduğunu ısrarla algı operasyonu yaparak propaganda yapıyorlar. Bu kanallarda Şanghay Beşlisi, Rusya ve Çin, Kuzey Kore despotlukları, Kuzey Kore’nin diktatörünün ABD’yi füzelerle kahkaha atarak tehdit etmesi, adeta güzel bir davranışmış gibi övülmekte, Türkiye’nin Mavi Vatan teorisinin ne kadar menfaat ve zenginlik getireceği üzerinde methiyeler dizilmektedir. Bu politikaların sonucu ise şu anda Türkiye ekonomisinin çökmüş olduğu ise pek vurgulanmamaktadır.
ABD’de adeta sorumsuz bir despotluk kurup ABD anayasasının dışına çıkıp, yürütme, yargı ve yasamanın üstüne çıkmayı Trump için iyi bir politika olarak sunmaya çalışmaktadır bilim adamları denilen kişiler. Ama bir türlü de Türkiye’de başkanlık sistemi ile Türkiye’nin ekonomik ve politik bakımdan çökme durumuna geldiği pek işlenmez veya görmezlikten gelinir. Bu arada gene Güney ve Orta Amerika’daki Başkanlık rejimlerine karşı büyük bir tepki olduğu, halkın bu başkanlık rejimlerinden ötürü aç, yoksul ve işsiz olduğu, bilhassa Brezilya’da sadece yoksulluk, açlık ve işsizlik yanında Amazon Ormanlarının da Bolsonaro Diktatörlüğü tarafından ortadan kaldırılıp, binlerce yerlinin ormanların yakılmaması ve ortadan kaldırılmaması için mücadele verirken öldürüldükleri de pek söylenmez veya gözlerden kaçırılır. Hele hele sağlık alanında önlemler almayıp şu anda bile Corid 19 salgınından ötürü onbinlerce Brezilyalı’nın öldüğü, insanların toplu mezarlara gömüldükleri de pek yansıtılmamaktadır.Bu arada Türkiye televizyonları daha fazla polis ve asker şiddetini yansıtarak siyahların demokratik taleplerini de pek yansıtmıyor ve aksine bu kadar gösteri ve tepkiye rağmen hala daha Trump’ın ABD’de sevildiğini vurgulamaktadırlar.
Ve nihayet bu algı operasyonlarından sonra ansızın bir Siyah Afrikalı’nın polis tarafından şiddet kullanılarak öldürülmesiyle gerek siyah ve gerekse beyaz halkın, ABD’de sokaklara çıkarak tüm eyaletlerde ABD devletinin ırkçı, adaletsiz ve eşitlik olmamasından dolayı seslerini yükseltmesi, şu anda ABD’de 34 milyondan fazla insanın işsiz olmasından dolayı büyük bir tepki olduğu ortaya çıktı ve çizilen Trump hayranlığı da hemen bozuldu. Önceleri mal bulmuş mağrubi gibi bu siyahların tepkisini öne alan başkanlık rejimi hayranları, aynı durum kendi ülkelerinde de yansırsa ne yapacakları konusunda telaş etmeye ve Trump’ın hala daha seçimleri kazanacağını işlemeye devam ediyorlar ama tılsımın kaybolduğunu ve Trump’ın artık kazanma şansının da kalmadığını bilemiyorlar. Trump’ın başa geldikten sonra ABD ve çevresinin krizlere, bunalımlara, salgın ve yoksulluktan ve açlıktan da ölümlere neden olduğunu hesap edemiyorlar.
Son salgından dolayı sokaklarda yatan, aç, susuz, billaç ve işsiz insanların bu salgından daha fazla etkilendiği ortaya çıktı. Aslında Pandemi sonrası başkanlık rejimlerinin de ABD olayları sonrasında sonu geldiği müjdesini veriyor. Çin, Rusya, Kuzey Kore, ABD, Brezilya ve diğerleri aslında bu salgınla sınıfta kalmışlardı, şu anda ABD olaylarıyla sonlarının geldiğini de enselerinde daha fazla duymaktadırlar.
Son ABD olayları Covid 19 salgını sonrası dünyanın demokratikleşmeye, demokrasiye, adalete ve eşitliğe doğru gittiğinin bir delili oldu. Dünya daha da yaşanabilir olacak. Yeter ki ezilenler örgütlü bir şekilde seslerini duyursunlar…