yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGerçekleri terazide tartmak – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gerçekleri terazide tartmak – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Öyle basit denilip de geçilecek konum deyildir. ABD sokakları yangına döndü. Ordu sokağa indi. Trump hem tehtit hem de elinde İncil ile kilisede dindarlık algısına oynuyor. Geçen yazımda da belirtim: söz konusu olan ülke sistemin merkez gücü. Burada işler yolunda gitmiyor. İnsanlar sokakta protestolarl yapıyor. Devlet, sıkı yönetim ilan ediyor. Orduyu halka karşı kulanmaya girişti. Elbet, onca Amerikan tepkisine karşın, siyasal deyişim önderliği de ufukta görülmüyor. Daha kötüsü, yaklaşan seçimlerde Trumpun karşısındaki Baydın da genel politika dışında deyildir. Bu dalga, aslında 2008 yılındaki girilen finans kapital kriziyle oluşan toplumsal muhalefetin Amerikayı da vurmasıdır. Önceden de Obama döneminde de benzer tepkiler oldu. Fakat, siyaset, seçenek olarak Trumpu Beyaz Saraya yerleştirdi. Yine tesadüfen, Amerika yanarken, Türkieyde de Gezi Direnişinin yıl dönümüne çakıştı. Kıyas yapmak isteyene daha geniş alan sunuluyor. Olayların özünde ırkçılığın yatması da başka bir gerçeklik. Yüzleşme ise ayni politikayamı karşıyız mı yoksa, sırf ABD olduğu için mi karşıyız ikilemi mutlaka sorgulanmalıdır. Nitekim, Amerikadaki olayın olgularını yazanlar çok. Fakat, ayni uygulamaların kendi ülkesinde olduğu zaman, takındıkları ters tutumu da konuşmaları, yazmaları gerekmez mi?

Amerikada sokaklar yanıyor. Polisin bir siyah yurtaşın boynuna basıp nefesiz öldürmesi ile toplumsal patlama gerçekleşti. Konuyu tekleştirme veya basitleştirmemek önemlidir. Eğer, ABD uyguladığı politik gerçeklerle anlaşılmaz sa konu yanlış algılanır. Son cinayet, aslında biriken Amerikan yapısının patlamasıdır. Bu tip olaylar, böylesi bir rol oynar. Örnekleri çoktur: ufak kıvılcımla biriken öfke birden sokakları kapzar. Oysa, ayni olay sık sık yaşanmasına rağmen, tepkisizlikten normaleşir. Unutmayalım: Tunusta da bir kişinin kendisini yakmasıyla, isyanlar başladı. Türkiyede Gezi direnişinde, ağaçların kesilmesi ve Topçu Kışlasının yapılmak istenmesiyle kitlesel hareketlilik başladı. Oysa, güncel bu tip olaylar yaşanırken, bazen haber dahi olmaz. Bireysel görülen bazı tutumlar, biriken öfkeyi de dışa vurup kitleselşme sonucu, sosyal muhalefet dalgasının oluşma gerçeği ile bağdaştırılması gerekir. Bir de tepkiler eşitdir deyişim de demek deyildir. Deyişim için, önce siyasal önderlik ile seçenek sunmayla devam edilmesi kuramı geçerlidir. Nitekim, ne Gezi, ne Brezilyadaki tepkiler nede son giderek sıklaşan ABD sosyal muhalefet tepkileri, deyişime yönelik siyasal sonuca gidemiyor. Eksiklik, siyasal örgütlenme ile seçenek noktasında yoğunlaşmaktadır.

****

ilgili konuyu da açalım: ABD olaylarında siyasal neden oluşan idolojik ırkçılıktır. Irkçılığı kavramada iki nokta önemli. Birincisi, ırkçılık bir hastalık veya anormal davranış deyildir. Siyasal idolojik düşünce biçimidir. Sosyolojik olarak krizlerde, eşitsizliklerde, kimliksel bakışlarda ve otoriteleşmelerdeki önemli bir düşünce modelidir. Bunu iyi anlamak gerekir. Ayrıca, şu basit kandırılmaya da düşmemek şart.Amerika veya başka ülke olduğu zaman, kolayca eleştirime olasılığı da var. Ayni şekilde, başkası oluş şekliyle de kolayca haberi de yapılır. Oysa, ayni düşünce şekli kendi içimizde de olduğunu hiç anlamak da istenmez. Amerika veya fark etmez, başka ülkedeki tutumlara veya genel ırkçılığa karşı olduğumuzu da eklerken, nedense ayni idolojik bakışın kendi içimizde oluşunu da kabulenmeme iki yüzlülükler de vardır. Yabancı düşmanlığı, kimliksel etniklik veya dinsel olgularla,ötekilerin küçümseme düşman görme düşüncemize de haklılık bulmaya da çalışınılır. “Ama, onlar da bunu yaptı” savunma esrumanına sarılınır.

İkinci nokta ise genel düşülen bilimsel eksiklikdir. Neden se kavram anlaşılırken, hep geçmiş birikimlere sarılınmaktadır. Irkçılık da denilince, alman veya İtalyan faşizmi örnek sunulmaktadır. Oysa, günümüz koşullarıyla da her kavram gibi ırkçılık da beslenip yeni alanlar da oluşturmaktadır. Göçmenlik karşıtı, ayrı devlet olma ekseni gibi birçok yeni koşul kendi ırkçılığını da yaratmaya yardımcı olmaktadır. Hele,öteki görmek veya küçümseme kültürleşmesi de ırkçılık zeminine ulaşmaktadır. Bizden örnek le Çingene denip aşağlama, Ermeni Rum imgeli düşmanlaştırıp ötekileştirme bakışı sadece ırkçılığın güncel kulanım düşüncelerinden birkaçıdır. Yine, son dönemki mülteciler veya Suriyeliler olayındaki takınılan davranış da özünde ırkçılığın danisgasıdır.

Düşündünüz mü, son Korona Virüs salgınıyla hem de adına başbakan diyen Tatarın üçüncü dünya insanını dıştalayan açıklaması veya verilen ulufelerdeki yine yurtaş olmayanların dıştalanması uygulamaları, birer ırkçılık düşüncesinin normaleşen uygulamasıdır. Hele Sosyal güvenlik yasasında Sigorta uygulamasındaki yurtaş olmayan üçüncü ülke insanına konulan ayrıcalık, rıkçılığın ta kendisidir.

*****

Amerikadaki gelişmeler bize başka bir konuda da önemli bakış anımsatmaya adaydır. Girişte de kısaca deyindim: sokaklardaki tepkilere karşın, siyasal deyişim de beklenmeme öteki gerçeklik vardır. Son krizlerle artan sosyal muhalefet dalgaları, bu eksiklikleri hep ortaya seriyor. Geziden Amerikaya ayni sonuçla karşılaşıyoruz. Üstelik, devletler, daha baskıcı yöntemler kulanıyor. Otoriteleşmeye yöneliyor. Örneğin, ABD Obama döneminde benzer gelişmeler hem de birkaç defa yaşadı. Ama, Obama sonrası, daha demokrat adaylar deyil, daha şahin adaylarla seçime girdiler. Trump da bu siyasal otoriteleşmelerin sonucu olarak kazandı! Dikat edin, Korona salgınıyla ABD sağlık sistemi dibe vururken, birçok başarısızlıklar peşpeşe yaşanırken, biraz daha demokrat Sandırs deyil de Baydın Demokrat parti adayı seçildi. Hem de siyahların oylarıyla! Krizlerin yönetememe gerçeği ile oluşan sosyal patlamalar gerçeği kadar, otoriteleşme ve kitlesel ırkçı yönelişlerin de seçenek olarak güçlenme olasılığı da normaldır. Ne yazık ki son dönem krizlerin yeni seçenek yerine, daha otoriter faşist yönelişlerin güçlenmesini de yaşıyoruz.

Son gelişmelerin klasik şu tutumunu da yaşadık: Trump, muhalif tepkiyi otoriterlikle boğmaya çalıştı. Kulandığı aygıt, devletin düzenini korumak. Muhalefet tepkisini suçlayarak, Sol veya Anarşislikle damgalayarak,kulandığı baskı algısını kabulendirmeğe uğraşıyor. Karşıt kesimler ise “adalet, eşitlik” talepleriyle haykırmaktadır. Burada, probaganda aygıtların önemi ortaya çıkmaktadır. Kocaman Ameerika, ırkçı baskı sonucu oluşan cinayet, tepkisini, yalan ve şidetle bastırma siyaseti uyguluyor. Bunu da devlet gücüyle yapıyor. Bu iflas, sistemin süper gücünde yaşanıyorsa, kapitalizmin çürümüşlüğün de anlatısıdır.

******

Buraya kadar, Amerikadaki gelişmeler üzerinde, şöylesine dolaştık. Şimdi herkes kendini teraziye koysun. Polis baskısı veya ırkçılık derken, örneğin sık sık Türkiyede yaşananlar karşısında da ayni düşüncede duruluyor mu. Haber yapma veya sırf Kürt olduğu için vurulan konuma ayni tutumu göstermek mümkün mü? Orada ırkçılık nedeniyle yaşananlar, aynisi burada olsa, karşılığı ne olur? Ermeni, Rum, Çingene, denizden getirilip kulanılan insanlar, hepsine karşı nasıl bakıyorsunuz? Biraz da kendimize iğneği batıralım. Biz ırkçılığa mı karşıyız, yoksa sırf ABD gibi ülkede olduğu için, bize dokunmadan konuşma kolaylığı olduğu için mi konuşuyoruz. Bakın, Gezi Direnişinin yıl dönümüyle çakışıyor dedim: Peki, Türkiyede Gezi Direnişinde vurulan Berkin Elvan konusunda da ayni düşünceyle mi bakıyorsunuz. Yoksa, o başka bu başka sığınmasına mı sarılıyorsunuz. Bunları sorgulamak gerekir. Teraziye Amerikayı korken, kolay, peki bize gelince?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
358AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin