yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSanmak koşulları, var “mış” gibi davranmak ve müsaade edilen demokrasi – Özkan...
yazarın tüm yazıları:

Sanmak koşulları, var “mış” gibi davranmak ve müsaade edilen demokrasi – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Her insan, kaçınılmaz üzere, yaşadığı ülke koşularını da her alanda istemese de yansıtır. Bilgisizlik bir yana; yazı yazarken, müzik eseri besltelerken, yaşadığı koşulları direk damıtarak yapılandırır.Ben de Kuzey Kıbrısta yaşadığıma göre, kaçınılmaz üzere ister yerel ister genel düşünceler geliştirirken, buradaki yaşananların da direk yansıması da oluyor. Dünya yorumunda dahi Kıbrıs yaşananların, gelinen kurumsalaşmadaki koşulların da direk katılımcı etkisi vardır. Tıpkı birileri Türkiyeden yazarken Türkiye yaşanmışlıkları veya Süper devlet ülkesinden deyerlendirme yaparken, oranın uyguladığı kuralların yardımıyla yorumlama yapması gibidir. Girişte yerleştirdiğim 3 kuram, Kuzey Kıbrısın tarihsel gelişimiyle birlikte yapılanıp kültürleşip davranış şekli gelen sonuç isimlendirilmesidir. Kurumsalaşıp kültürleşerek siyasalaşınca da normal yaşam akışında gayet normal halde akıp gidiyor.

Sanmak koşullarla, varmış gibi davranmak ve müsadeli edilen kadarıyla demokrasicilik buranın önemli simgesel davranışları oldu. Buranın bağımsız olması, varmış gibi davranıp demokrasi ve hukuk denmeler, müsaade edilen kadarıyla siyaset yapmak, bilim oluşturmak ve direk tanık olduklarının isteneni konuşturma güncelikle savrulup gidiyoruz. Bu yüzden, birçok fırtına yaratması gereken gelişmler yokmuşcasına geçti. Küçükten “yalancıktan” la başlayan yalan tutsaklık alışkanlığı ilerde büyük yalanların tatlı gelmesiyle de kolayca doğru diye savunma noktasına geldik. Nitekim, anormal denilecek nifusunu dahi bilmeyen gerçek, gayet doğal halde geçiştiriliyor. Olmadık konuda uyduruk abartıyla da başarı hikayeleri yazmak daa var olan başarı boşluğumuzu doldurmaya adaydırlar. Hiç uzağa gitmeyin, son Korona salgınında makamcılar dahi bir dediklerini ertesi gün yalanlarken dahi sıkılmadan başarılı olma masalını da uydurmaktan geri kalmadılar. Nede olsa kültürel olarak bunu çıkarına da uygun, anlatacak masalı da olacağı için kabulenecek kamuoyu hazırdı….

Bir defa, gerçeklerden kopar ve bunu önemsemezseniz, bu kaçış giderek başka sanırım dünyası oluşturur. Bu yanlışlarla yerleşen kurumsal yapı da bunu artık korur. Deyiştirmek zor ve karşılaştıkça da acısı daha çok olacak süreçlere takılıp gidilir. Üstlik, K. Kıbrıs Türkiye ilişkilerinde de salt teslimiyet ile dağıtım üzerinden brakılan alan siyasetine dek gerilerseniz, ikili cenderede sıkışıp kalırsınız.

Hiç uzağa gitmeyelim: Türkiyenin son günlerine ve K. Kııbrıstaki duruma bakalım: Dünya medyasında dahi önemli karşılık bulan gelişmeler, K. Kıbrıs medyasında yer pek bulmadı. Siyasiler veya mesleki örgütlerden de tıs çıkmadı. Anormal denecek ama önemli mesaj veren Türkiye Baroların Ankaraya yürümeleri ve orda olanlar, ayni eksenle, yargı süreçleri ve basının başına gelenler, dünya medya ekseninde haber olup yorumlandı. Onca Türkiyeleşme gerçeğine karşın, K. Kıbrısta bu konular resmen “eloğlu” misali duyulmadı. En azından basın örgütleri ve Barolar destek dahi vermedi. Dahası, yarın ayni yansıyışın buraya dda geleceği deneyimine rağmen ses çıkarılmadı, habere gereken örnek verilmedi. Sanılma ile miş gibi demokrasi kuralı resmen işliyordu.

Yine Türkiyede kıdem tazminat yasası da gündeme geldi. Benzeri, imzalanıp herkesin sanki kasaya para doldu imajlı paket içinde de mevcut. Enazından bu konuda ikili gelişme de katgısıyla konu başta sendikalar tarafından gündemleştirilmesi kaçınılmaz olacaktı. Tabi ki “Mış Gibi” kuralını unutursak. Geçen yazılarımda da yazdım: Kuzey Suriyede TL tedavüle sokulması veya Libya gelişmelerindeki bizim geçmiş benzerliğimiz deneyim nedeniyle bu politikalara karşı duran Türkiye ve K. Kıbrıs aydın kesimlerin birkaç söz etmeleri de gerekirdi. Sanmanın koşulalr tutsaklığının yeniden üretilme dönemine taklıp kaldık. Çünkü hala şu yalanın sanıyoruma dönüşen versyonu etkindir: “içte başka, dışta birlik” tutumu yaygınlığını kaybetti. Sanki siyasetin erki içte kendi halkına yapmadığını brakmazken, dış hareket içinde müdahale edip kontrol yaptığı yerlerde gayet demokrat olma mışcasına davranacaktır. Bu yaklaşımı devletler kamuoyunu terkisine takmakta çok güzel kulanıyor. Kaldı ki son Suriye Libya politikasında, Türkiyenin destekleyip eğitiği cihatcıların siyasal tutumu da net!******

Makaleyi salt Türkiye olayları ile Kıbrıs ekseninde brakmayalım. Örneğin, son günlerde K. KIbrısta da önemli denecek gelişmeler oldu. Mış gibi veya Müsadeli demokrasi ilkeleriyle hareket etmesek, koltuklar çoktan çökerdi. Aslında, görünürde tepkiler de oldu. Ama, müsaade edilen kadar. Örneğin, buraya konulan kuralarla ters şekilde özel uçak geldi. Olumsuz ve uyumsuz ne ararsanız vardı. Ama, yine de müsadeli derecesinde tartışıldı. Daha doğrusu, yerleşen kültür siyasetinin kendi gerçekleriyle tartışıldı. Temel gerçeklerin ilkeleriyle deyil. Örneğin, Akıncıya gidip yeniden TC Elçisiyle Ersinin görüşüp, yeniden Saraya gidişi sorgulanmaktan kaçınıldı. Oysa, tecrübe de bize anımsatma yapmaya yetiyor. Kuşku ve soru sormayı da dayatması gerekirdi. Elbet, mışgibi deyil de normal halde davranılsa! Tufan paket imzalanacak derken, Çavuşoğlu operasyonuyla hükümetin koltuktan olma örneği üzerinden 2 yıl geçti. Ersin ile Elçi konuşması ve hem de Saray çıkışı ile geri gidiş arasında olmasının anlamını tahmin etmek zor deyildir. Bol bol örnekleri yaşamımızda var. Ama ne denilir: Türkiyenin içişlerine karışmayalım, şimdi zamanı mı?

Son özel uçak olayı veya 1 Temuzda yeni serbesleşme adımları ister istemez, sokak kadar siyasetin de konuşması şart. Sıkışmışlığa bakın: Dünya Türkiyeyi Korona salgınında tehlikeli, riskli döneme koyuyor. Oysa, bizim makamcılar, aldıkları kararla

Resmen en tehlikesiz katagoriye koydular. Tepkiler geldi. Ama, ülke Türkiye. Üstelik herkesin hemen unutuğu buraya Arma adıyla “Kayum ilanının” da yapıldığı idi. Bundandır ki kendileri de tepkilere karşılık veremezken, Türkiye gerçeğine de koydukları “sanırımla” koltukta kaldıkları için bocalamaya devam ediyorlar.

Bir de her adımda yalan ortaya çıkıyor: hani Koronayı gayet iyi idare yaptılar ya, aslında girişte de belirtiğim gibi, bu yalan çok kolay ortaya çıktı. Ama, kimisi moral kimisi kandırılmaya hazır kimisi de çıkar adına bu yanlışa kurtarıcı ve övücü olarak sarılıyor. Zaten, yakın tarih çoğu resmileşen görüş olmasına rağmen, yanlışı da gayet iyi bilinmesinden dolayı, dönemi yaşamayan nifusa sarılmak da öteki karşıt oluşturma davranışıdır.

Biz hala K. Kıbrısın nereye yönelip sonuçlar alındığının farkında olmadan ayakta kalmayı hesaplıyoruz. Özel uçak olayında da yaşandığı gibi, buranın koltukta oturanların hükmü sınırlıdır. Her imzalanan protokol ile de daha da daraltırlmaktadır. Kordinatörlükten elçilik kontrolu yetmezmiş gibi Arma tipi kayum atanma şekliyle de işler tıkırında.

Yazıyı bitirmeden önce, Kadir Has ün ünüversitesinin yaptığı kamuoyu araştırmasının Kuzey Kıbrıs la alakalı bölümünden birkaç bilgi verecem: KadirHas ünüversitesinin araştırmasına göre Türkiyeynin en iyi dostu; Azerbeycan. Y.65 oranındadır. İkinci sırada “KKTC” oluyor. Ama, bu durumun oranı azaldı. Yine, Kıbrısla alakalı Türkiyeye bağlanma Y.49 olurken, iki devletli çözüme Y.23 oranındadır. Bu konuda bir tahmin ekleyecem: Özellikle TC medyası “Kemalistler dahi” Akıncıya karşı probagnnda piskolojik bonbardımanının da katgısı mutlaka vardır.****

Kısaca, Akdeniz kaynıyor. Bölgeselden genele her kes hegemonya peşinde,. Kuzey Kıbrıs Türkiye gerçekli yaşantısı ve oluşan yaşamsal kültürleşme bunun sonucudur.Özellikle K. KK. Kıbrısın nifus karmaşası ve 74 öncesi kesimin azınlık olma kadar, teslimiyetle işbirlikleşme birlikteliği muhalif ve gelecek deyişim için ortaklaşma olgularına olumsuz katgı yapmaktadır. Bunlar gözetilmeden sonuç alınmaz. Var olanın, fırsatlar ölçüsünde hareket etme kolaylığı kalıyor. Yapısaal olarak K. Kıbrıs Güneyle deyil TC ile daha yakınlaşıp gelişti. Her yönüyle böyle. Bunu dahi söyleyen de yok. Tapu kayıtlarından yapısal oluşuma dek gelişmeler çoktan önemli yol aldı. Nostaji dışında geçmişle bağı veya ortak yönleri düşüncede kalan fazla insan da yok. Sadece, aşmazlık ve geleceği hayali kalmayanlar, geçmişte kendi hayalerini krgulamakla uğraşıyor. Sanmakla gerçek arasında sıkışıp kaldılar

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
357AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin