Konuya dalmadan, özet bir anımsatma yapmak gerekir. Gözden kaçırmamamız gereken sistemsel önemde gelişmeler vardır. Kapitalist yapı genelde krizlerle boğuşuyor. Ekonomik finasman bunalımı, ekolojik kriz, uygarlık krizi ve en son sağlık alanında korona salgını yapıyı adeta kuşatma altına aldı. Olayın önemli bir ayağı da sistemin krizleri yönetememesidir. Seçenek oluşamaması ve krizi yönetememe sonucu, genel siyasal yapıdan devlet biçimine dek otoriter ve gidrek yeni faşist adıyla örgütlenmeler de yayılmaktadır. Gelişmelerde bu genel koşulu gözden kaçırmamak şart. Salt münferit deyil de aşmazın yaratığı gericilik ile otoriterliğin seçki haline gelme dönemi yaşanmasıdır.****
Tartışmasız, sistemin tüm gerilemesine ve yönetememe sıkıntısı yaşamasına karşın, hala ABD kapitalizmin temel lokomi otifidir. Sözü edilen ABD dahi Trump gibi bir liderle yönetiliyorsa, devlet içine dek yansıyan kırılmalar yaşanıyorsa, bu koşullarda da 3 Kasımda seçime gderken, elbet alışılmış tartışmalar dışında,anormal gelecek politik söylemlere raslamak kolaylaştı. Örneğin Trumpun bizat seçim sonuçlarını dahi tartışmalı kılması, bu önemli itirafla sürmektedir. Seçimin kabul edilip edilmemesi dahi konu oluyorsa, siyasal normal denecek koşullardan ne derece uzaklaşıp normalleştirildiğinin kanıtıdır.
Seçime gidilirken, kriz ve savaşlara oynamak normal tavıra gelirken, kulanılan dil dahi alışılmışın çok ötesine geldi. Seçimi kabul edip etmeme dahi sorgulanıyorsa, tehlikenin nereye gelindiğinin işaretidir. Üstelik sözü geçen sistemin süper gücü resmen uluslararsı anlaşmalardan çekiliyor, yeniden devlet politikaysıyla banbaşka alanlar açmaya başladı. Korona salgınıyla iflasını haykıran sağlık sisteminden tutun en moderin teknolojilerle ggericileşmenin birleşip uygarlık krizinin resminin çelişkili rengini görselleştirmektedir.
Oluşan tepkielrde elbet sistemin bir parçası olan Türkiye de nasibini aldı. Trump seçimi kabul etmeme seçeneğini vurgular. Seçimlerin dürüst olmayacağını kuşkuyla söyler. Bir anlamda kaybetse de çekilmeyecek gibi de mesajı hemen veriyor. Karşılık ise ilginç gelmeyecek yanıtla Temsilciler meclisi başkanından gelir: “burası ne K.Kore,ne Sudi Arabistan nede Türkiyedir” der. Bir anlamda net olarak Türkiyedeki devlet dönüşüm şekline parmak gösteriyordu. Devamında “burası Amerikadır ve demokratik ülkedir” söylüyor. Bu net olarak Kapitalist sistemin en güçlü ülkesinin ve en çok desteklediği Türkiye rejiminin ulaştığı aşamanın da söylenme şeklidir. Ayrıca, Amerikan ilaç tekeleri Türkiyenin artan borcundan dolayı, bu piyasadan çekilme işaretli açıklama da gerçekleşiyor.*****
Abd cepesinden böylesi peşpeşe gelişmeler gelirken, Türkiyede her gün adeta konuşulmması çok gereken davranışlar gerçekleşiyor. Cuma sabahı HDP operasyonu ile 82 üyesi göz altına alındı. Bir sitenin üyeleri baskınla tutuklandı. Tersinden, Bahçelinin söylemesi ile tutuklu olan ve Fetoculukla suçlanan birileri de serbes brakılıyor. Daha bunlar silinmeden peşinden başka haberler peşpeşe diziliyor. Garip bir buluşma var: ABD Temsilciler meclisi başkanı Trumpun seçimleri tanımama işaretine hemen ülkesinin Türkiye olmadığını söylerken, Türkiyede içişleri bakanının aAnayasaya dediği sözler ve peşinden unutulmuş gibi olan KObani olayları nedeniyle hem de hak ihlaliyle tazminat alan Kars belediye başkanı dahi apartopar tutuklanıyor. Bu resim çok karışık.
Bir noktayı tekrardan aydınlatalım: sözkonusu olan 6 8 Ekim olaylarında ölen 41 kişiden 33 hDp üyesidir. Bunların ne fayileri nede öldürenlerin kim olduğu hiç deyinilinmiyor. Sanki yaratılan algı ile tümünü HDP yetkililerin katlediği görünümü oluştu. Ne yazık ki olaya siyasal tutum diyen Türkiyenin batısındaki Kemlistler de ayni gözlükle bakıyor. Olayın devletin muhalefete karşı siyasal operasyon şekli yerine, içine Anti Kürt damıtılarak yaklaşılma bakışının da yaygın olduğunu görüyoruz. Hat da bazıları utanmaasa Kuzey Suriyedeki Kürt oluşumuna konuyu bağlayacaktır. Bu yanılsamalar neyazık konuya devletçi ve etnik gözle bakanlar hep düşüyor.
Libya müdahalesi gerilen Akdeniz krizinde şu gaarip cümeller hep kulanılır: “Strateji doğru, haklarımızdır savunmak gerekir, ama AKP geç kalıp yanlış yapıyor” gibi karmakarışık bir siyasal fetişizim söylenmektedir. Tıpkı Oruç gemisinin çekilmesine karşı çıkıp daha şahlnanmış olmak gibi. Buna benzer çok örnek var. Zamanında oluşan kirli savaşta Tüm katliymları PKK endekseleyerek develti savunup yapılan birçok kirli uygulamayı yok sayma gibi. Nitekim, kürt coğrafyasında olan kirli savaşta ölen güvenlik kuvetleri ile yakın devlet kişimi ile öteki denilen çevrelerin miktarı oldukça deyişiktir. Ölen 4.3 karşıt ddenilen kesimdi. Halbuki sanki tüm katliyamları PKK yapmış gibi algılatılıyor. Doğrusunu söylemek, AİHM kararlarıyla kanıtlamak isteseniz dahi sizi hemen hayin lan edecek kamuoyu çoktan hazırdır. Tıpkı Kıbrısta hep rumlar yaptı denilip diyerlerini görmeme gibi…..
Kısaca, girişte de belirtim. Sistem gerçekten krizlerle boğuşuyor. Yönetemiyor. Yönetemediği için de otoriteleşmeye, krize oynamaya ve devletçilikle hakları yok etme politik kurumsalaşmaya doğru gidiliyor. Yukarda özetlenen Amerikan Türkiye ekseni algılarıyla birçok durumu açıklıyor. Unutmayalım, bu konum söz edilen liderlerin dilediği yalanla, otoriter baskının uygulanmasına zemin de hazırlıyorlar. Kıbrıs da bundan bilmese de nasipleniyor.