Kafkaslarda kış mevsimine doğru gidildikçe, havalar soğumaya başlarken, siyaset de ısınma tırmanıyor. Güney Kafkasyada Azerbeycan ve Ermenistan arasında savaş tırmanışı hızlanıyor. Probaganda aygıtları da işlemeye hız verdi. Böylesi gelişmelerde önemli sıkıntılar da oluşur. Taraftarlık veya, karşıtlıkla düşman sanmanın duygusal tutumlarıyla, konuları gerçekleriyle yakalamak zorlaşıyor. Yakaladığınız önemli doğruları da yazmak bazen oldukça risklidir. Azerbeycan Ermenistan konusunda direk yaşadığımız ülkenin taraf olması ve öteki düşman ikilemi imkar edilemieycek derecede kesindir. Üstelik, bu duygusalık kimlik ve etnik eksende oluşup tabulaştırıldıysa da. Bu gerçekliğe bir de bilgi eksikliği ile etnik kimlik inanç bakışı da eklenince, birçok gerçeği yazmak, tehlikeli saldırıları da getirmesini gerçekleştirme durumu vardır….
Peşinen belirtecem: yazacağım yazı Ermenistan Azerbeycan tırnmanan savaşın geçmişten gelen nedenlerine pek dokunmayacam. Hala netleşmeyen açıklamalardan da dayanarak yorum da yapmayacam. Size, anlama sürecinde dikaetinize güncel bazı düşünülmesi gereken olgulardan bilgi aktarmaya çalışacam. İlerde gelişmelerle de devamı mutlaka gelecektir….***
Azerbeycan ile Ermenistan yeniden savaşla birbirini yokluyor. Şüpesiz kendi güçelri yanında, iç politik aşmazlardan tutun dış kesimlerin duruşlarının da hesaba katılarak konunun anlaşılması önemlidir. Bize ilk önemli dersi şu: yaşanan sorunlar çözülmedikçe, dondurtulup brakılırsa, bir gün ilgili konular yeniden sıcak gerilim ve savaş çıkışlarıyla gündeme gelir. Onun için Kıbrısın en önemli alacağı ders, sorunların donturtularak ertelenmesi bir gün gelir de yeniden ortaya çıakcağı sonucunu Azerbeycan Ermenistan geriliminden yeniden anlamak gerekir. Başka bir nokta da şu: son krizde de olduğu gibi tekil bakmamak gerekir. Örneğin, bazı demeçlerde şu ifadelr duyulur: “Birleşmiş milletler kararlarının da içerdiği gibi” sözler, genele yayılmadan kulanılır. Kendilerine göre de ayni kararlar var olup da uygulanmazken, Kafkasya krizinde ilgili kural kulanılması iki yüzlülükle ancak açıklanır. Doğrudur, Azerbeycan Ermenistan için B.M. kararları vardır Hem de yanılmıyorsam 4 tanedir. Fakat uygulanmadı. Tıpkı Kıbrısla kararların olup da en başta bizim politikacıların görmzden gelmesi gibi.****
Bu iki genel olgudan sonra, şu sorulara da yanıt arayalım. Neden şimdi bu kriz savaşa doğru yöneldi? Demek ki bazı dengeler oynadı. Azerbeycanın askeri yönden daha güçllü olduğu kesin. Ermenistanın ablukayla iyice sıkıştığı da malum. Fakat bu gelişme şimdi oluşmadı. Yine de önemli. Ayrıca, Hem Ermenistan hem de Azerbeycan korona salgınında resmen başarısız. Halk tepkileri var. Ekonomik sıkıntılar da geçerli. Üstelik Azerbeycan zengin petrol ve gaz zengini olmasına karşın, yatırım yerine elit yaşam önceliği sonucu da oldukça zorluklar altında. Hiç uzağa gitmeyelim: ülkemizde birçok Azerinin hem de alt yapıda çalışmak için adamıza geldiğini akılda tuttalım. Ermenistan kuşatılmış altında daha bir sıkıntı yhaşıyor.****
Bunlar yine de tam yanıt deyildir. Azerbeycan, yaşanan önceki Ermenistan savaşıyla yerlerinden göç edenlere doğrudürüs bir yaşam sunmadı. Bu göçmenleri adeta potansiyel kulanım yoksuluğunda tutuyor. Örneğin Kıbrıs olaylarında göç edenlere önemli desteklerle hayata bağlanırken, Zengin petrola rağmen Azerbeycan bu kesime yatırım yapmadı. Onlar çok felaket koşullarda yaşatılıyor. Hedef, yerleşimlerine geri dönme duygularıyla kulanılmalarıydı…***
Ermenistanda son dönemde önemli bazı siyasal hamleler de oldu. Ülke Rusya yanlısı gibiydi. Soros Renkli devrim deneyimle Poşenko ülke başkanı oldu. Bunu kulanarak Ermenistan Fransa ve ABD tarafından kendi yanlarına çekilmek isteniyordu. Rusyadan uzaklaştırılıp Kafkasya bölgesine girme çabaları oluyor. Bu Ermenistanda da karışıklıklar çıkarılıyor. Azerbeycanda otoriterlik güçlü olurken, Ermenistanda çalkantılar yaşanıyor. Türkiye ise son hamlelerle Azerbeycan üzerinde askeri destekli gücünü artırdı. İsrail de Azerbeycanda askeri üst kurdu. Başta ırak ve irandaki bazı hedefleri Azerbeycandaki üstten vurduğu bilgileri yaygındır. Bu ikilemler kaçınılmaz olarak zaten var olan ve dondurtulan sorunun tetiklenme koşullarını da besliyor. Krizleri dış politikaya havale etme ile belirli denemelerle güç devşirme ikilemi zaten yumuşak karın olan sınırlarda çatışma koşulu da kolayca ateşlenir.
Yukarda özetlediğim birkaç son gelişme, beraberinde dengelerin sorunda lehe çevirme politikasını da normalleştirdi. Öyle ki çöçzülmeyen sorun ile bunu çözme yöntemi bir anda sayalnız: savaşla yeşerdi. Onutmadan, konuya deyişik yönle bakanlar çok. Kimisi kimliksel ırksal, kimisi uluslarası boyut, kimisi sınıfsal ve tüm bunların dışında olan gelişmelrle anlama çabbalarıyla yaklaşanlar var. Hangi gözlükle bakarsanız başka yere çıkarsınız. Etnik gözle Azerbeycanlı, işkal edilen anlayışla başka yerde buluşma olur. Hele uluslararası hukuk deyince, benzeriyle birlikte düşünme de olması gerekir. Bu gerçeklik K. Kıbrıs ile Kafkasya çelişkisi yaklaşımlarda oldukça fazladır. Bunun sonucu Azerbeycanın K. Kıbrısa bakışında oluşur. Türkiye ise Karabağ ile K. Kıbrıs uçurumlu hak gerçğini devlet çıkarlı daraltıda sıkıştırdı.
Yukarda özetlediklerimi iyi okuyun. Gelişen olayla gündemleşme ile sınırlamayın, Nedenlerini daha ilerde yazacam tekrardan. Haberler berraklaştıkça da yorumlara yönelecem. Kıbrıslılar Kafkaslarla bütünsel düşünmeği mutlaka yapmalıdır.