yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBarış gününden Libya bilmecesine – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Barış gününden Libya bilmecesine – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Tarihi önemli günler vardır. Bazen, ilgili günden önce yazıp, okuyucunun okuyacağı zamanla çakışttırma yöntemini kulanırım. Veya, ilgili günde yaşananlarla birlikte izleyip, sonra yorumlayıp yazdığım makale biçimi de oluyor. Duruma göre seçki yaparım. 1 Eylül Barış günü de bu defa ikince kurala takıldı. Bugün 1 Eylül. Yazıyı ilgili günün gecesi yazıyorum. Uluslar arası Barış günüdür. Silik şekilde geçti. Dünya, krizlerle belirsizken, sıcak savaş denkleminde dolaşırken, şovinizim ve sömürgecilik hırsı artarken, Barış gününde ses çıkmaması veya daha doğrusu, cılız tepkiler olması da tesadüf deyildir. Öncelikle, ilgili günün ilanı, Alman faşizminin Polonyayı işkal etmeye başladığı tarihe ras geliyor. Sovyetlerin ilan edişiyle de gün Sosyalist kesimde anılmaya başlandı. Yayıldığı zaman da, başta ABD sosyalist kontroldan alınması için B.M. kararıyla 21 Eylülde ilgili gün kabullendirildi. Böylelikle, 1 Eylül, solun simgesi şeklinde brakılmak istendi…..

Bu yıl 1 Eylül oldukça silik geçti. Savaşın tamtamları çalınırken,hegemınya mücadelesi yükselirken, karşıt barış hareketleri pek duyulmuyor. Oysa, Alman faşist şekliyle birçok ülke lideri fetihçilik peşinde askeri gerilimi tırmandırıyor. Buda bize genel şu doğruyu yeniden kanıtladı: birçok tarihi günü kazandıran sosyalistlerdir. Sosyalist hareketler güçlü olduğu derecede, ilgili günlerin de güncelleşmesi de gerçekleştiriliyor. Sosyalistlerin gerilediği ve krizde seçenek olmadığı koşullarda Barış hareketleri de nasibini aldı. Son dönemin kapitalizmi ile baarış hareket ekseni bunun kanıtıdır.

Emeğin günü, emekçi kadınlar günü, Barış günü gibi günler, sosyalist mücadelenin sonuçları olarak bayraklaştırıldılar. Bir mücadele ve taarihi gerçek sonucu kazanıldı. Bunu kazanan ezilen kesim örgütsel ve siyasal yelpazede gerileyince, ilgili günler de ya unuturuldu veya resmi eksene taktırılıp yozlaştırıldı. Sistem, kendine karşı kazanılan önemli günleri, sildirtip veya kendine benzetip kulanıma sundu.

Son 1 Eylül günü, Korona salgınının da olumsuzluğu sonucu, demeç veren yetkililer dahi pek olmadı. Hele K. Kıbrısta mı olay azaten özünden çoktan koparılıp anlamsızlaştırıldı! Tarihi acı noktayla yüzleşiyordum. Oysa, adamızın denizleri dahi birçok ülkenin askeri yapılarıyla bezeniyordu. Gerektiği günde dahi barışın adı duyulmuyor. Örgütsel ve siyasal koşulun yansıyışıdır. Kimse bundan kaçamaz. Tesadüf deyil ki Türkiyede 1 Eylül için HDP çabaları dışında pek bilgi de gelmedi. Buda başka mesaj.

*****

Geçen haffta libyaa konusunda birkaç söz yazdım. Libya garip bir yer oldu. Dünya güçleri satranç siyasetini oynarken, Türkiye yeni hedefi için oyuncu olmaya uğraşırken, başta Türkiye resmi medyası, bu ülke konusunda, gelişmeleri söylememeye direniyor. Libya hegemonya ve sansürün birlikte işleyişine tanık oluyoruz.

Türkiyede medya Libya konusunda haber yapmaktan kaçıyor. Birkaç kanal ve gazete dışında konu karanlığa brakıldı. Oysa, Türkiye devleti hamleler yapıyor, libyadan deyişik bilgiler uçuşuyor. Ama, TC halkı bilmemesi için de gereği yapılıyor. Geçen hafta bazı gelişmeleri yazdım. Özellikle Türkiyenin kulandığı ve cihatçıları yığdığı UMH arası llinmonileşmeye başladı. Ateşkes sonrası çelişkiler su yüzüne çıktı. Nitekim, son günlerin bilgisi düşündürücüdür. UMH içişleri bakanı Ankaraya gelip savunmma bakanı Akarla görüşür. İlgili yapının başkanı Saraç ise kendi içişleri bakanını Türkiyede görüşme yaparken görevden alır. Feti Beyi darbe komplosuyla suçlar. Görevlerini elinde alıp, yargılayacağını açıklar. Türkiye devletinin dsteklediği kesimde karışıklar daa yaşanıyor. Bir anlamda, Türkiyenin Libya politikasında sorunlar tırmanıyor. Buda, iyice algılaştırılan deniz anlaşmasını da tehlikeye attı. Bu stratejik gelecekte önemli hamledir.

Libyada işler karışık. Asşında, Türkiyenin gerçeği ortaya seriliyor. Algıylaa resmen başarı yazılıp müdahale ediliyordu.n Oysa, müdahalenin yapısının cihatçılar olduğu nedense bilinmesine rağmen gözden kaçıyordu. Libyada türkiye Cihatcılarla birlikte oynuyordu. Tıpkı Suriyedeki gibi. Kamuoyuna ise deniz anlaşması ve Libyada “başarı” hikayesi gibi sunuldu. Şidmdi, desteklenen Saracın hamlesi, yandaş içişleri bakanınn-ın görevden alınması, Libyadaki ateşkesin oraada haberleşmemesi bilgileri, Türkiyenin işlerinin yolunda olmadığının işaretleridir. Oysa, yanlış ve eksikliklerine karşın, Türkiye Libyanın UMH yanında giriş yapıp, askeri üst planlarına dahi girişti. Mütefikleriyle bozuşan ve bilgisizlikle örtüp basşka alana yönelme algısına yönelindi.

Kısaca, Libyaa oynunda daha söylenecek söz çok, gelişecek karışık durumlar çoktur. Belli olan, şimdilik Türkiyenin planlarında sancılar çok. Hele de karşıt müttefiklerin yoğunlaşan hamleleri de belirsizlikle geleceği kuşatıyor. Yanlış veya bilgisizlikler bir dönem için “başarı masalı” yaratır. Sonunda politik gerçeklik ile örgütsel konum belirler. Bakalım Libya nereye doğru yönelecek*?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin