Bir ülke düşünün: kulandığı para birimi her gün düşmektedir. Temel insan ihdiyacı olan su, oldukça sıkıntılar yaşatmaktadır. Merkez bankası, Maliye bakanı vardır. Yetmedi, Ekonomi makamı da düzenlemdi. Bol bol akademisyeni de saatlerce konuşmaktadır. Daha basitine gelelim: elektrik santralinin 4 jenetarü arızlaı, fakat tamir edilmiyor. Esnaf durmadan gelecek öğrenciden yolacakları parayla ayakta durmayı umuyor. Ünüversite denilince başına sektör konuluyor. Sterlinli veya Dolarlı birimle fiyat biçiyor. Fakat, kamu okullarından haberler yokluklarla doludur. Kumarhaneleri, gece Kulupleri gibi kurumsallaşmaları yaygındır. Saymakla bitmez özellikler. Hükümetiyle bankalarıyla birlikte bir sistem kurgulanıyor. Fakat nedense ilk gözlemle de sermayenin ilk ifadesi dış ikincisi gayri nizami olmaktadır.
*******
Merkez bankası var da ne para basıyor nede para politikası var. Üstelik dış yönetme şekli vardır. Adı başka şekilde olanlar da var. Ünüversite gibi… Fakat eğitimin yanına sektör ekleniyor. Sağlık için de benzeri talep ediliyor. Akademisyenleri vardır: daha ilk konuşma şekliyle konuşamayacaklarını aklıyor. Belli ki sudan başlayan ve Merkez bankasıyla devam eden kurumlar ve ürünleri hepsi dışa bağımlı. Üstelik yyaşananlar yanındaa örneğin elektrik de su gibi boruyla getirilip bağımlılığın artışı isteniyor. Halkın kamuoyu şekli de biçimlendiriliyor. Şu bağımlı sömürge kültürü gayet güzel kulanılıyor: “siz su istemiyormusunuz, neden elektirğin gelmesine karşısınız” ikilemlerini sık sık yaşıyoruz. Ama döviz yükseliyor, enerji sıkıntısı kapıda, boru bağımlılığı sonucu oluşan arıza önemli yerleşimlerde su yokluğu getiriyor. Hükümet de var. Fakat,bu konularda onca bakan,müdür ve teknik elemana rağmen brakın çareyi, sorunun nedenini dahi konuşturulunmuyor.
*****
Döviz yükseliyor. Borçlar katlanıyor. Çare diye insanları yeniden borçlanandırarak hayat bulma uygulaması deneniyor. Satılamıyan malı borç vererek rahatlandırma önlemleri uygulanmaktadır. Muhteşem buluşlarla bakanlarımız, müdürlerimiz ve mesleki örgütlerle bu planlar savunuluyor. Fakat, döviz yükseliyor, dükanlar kapanıyor, öğrenci müşteriler beklenerek “umut” oluşturuluyor. Birden genel yanlış karışınıza dikiliyor: daha onsekizinci yüzyılda tarihe karışan ekonomik anlayışın yeniden üretilmiş versyonuna ulaşıyorsunuz. Bol nifus artırılarak ekonominin büyüme teörisi geliyor. Öğrenci gelsin, kumar oynayan artsın ve seks ticaretinde kadınları kucaklayacak yapılar oluştursun. Hele de ada ülke hikayenizi de burada hemen havıza kaybınıza eklersiniz. Çünkü, geleni meta sömürüsyle kulanıp kar sağlayarak ekonomi kurumsallaştırma anlayışınızla çağdaşlanmanın eserini yazıyoruz! Ama, dövizin ateşlenmesi, su sıkıntısı ve nicesi hemen karşınıza da sömürge gerçeğini getirir. Öyle ki pandemi hastahanesini de Türkiye yapıyor sonucuna gelirsiniz. Ödenen bayramlıklar sonrası bazı çalışanlar “Türkiyeye dokunmayalım, para gönderip ödendik” denmesi derecesine ne demeli?
Su sıkıntısı var, Döviz ateşleniyor. Borçlardan herkes şikâyetçi. Bakanlar var. Merkez bankası da mevcut. Fakat toplanan bakanlar kurulundan tıs yok. Açıklanan eflasyondan tutun işsizlik rakamlarına inanan da yok. Güvenmek sıfır derecesine gelip, negatife doğru gidiyor. Hep Türkiye denip kalınıyor. Kimse Türkiyede olanlara da deyinmez. Uyduruk hikaye dizisi başlıyor. “Dövizle borçlanmayın, Türkiyeden para gelsin” dışında laf da kalmadı. Peki, daha demin Türkiyede Damatın ekonomik açıklamalarını kaaçı dinleyip yorumladı? Nede olsa para konusu, bağımlı olma gerçeği nedeniyle türkiyedeki ekonomik kararların da etkisi, direk yaşatılacaktır. Ama,ona da deyinen yok. Daha pişkin politika ve gazeteciler ise “onların içişi veya zamanı dyeil” denip tersinden bakılacak. Türkiye olmaz sa veya gönderiyor ya renkleri çok güzel görünmektedir.
***
Seçime gidiliyor. Sorunlar malum. Kocaman konvoylar yapılıyor. Kimse neden su yok, bu dövizin hali veya iflasların sonu sorgusu yapmıyor. Kim kazanacak ile ruma vveriştirme yapılıyor. Suç hep Rumda. İnsanlar seçim gibi koşullarda dahi politikadan çözüm talep etmiyor. Seçilmenin nedeni noktasına gelinmiyor. Dışa bağımlılık, sömürgeleşme gerçekleriyle birlikte sorunlar ve çözümler birlikte tartışılmıyor. Bu sistemde,kim daha yakın olma Türkiyeleşmenin resminde rol almaya çalışınıyor. Adına da “demokratiklik” örtüsü konuluyor. Ekonomi mi Türkiyeden gelecek paketler,yığılacak nifus ile sömürme veya rant alarak kazancın bencil birikimiyle dünyaya ders verme yarışında yoluna devam edilecektir.
***
Döviz Yükseliyor. Para TL. Türkiye ekonomisinin aynası. Ekonominin esrumaanlarından birisi. Karar alamama ile sömürge olma gerçeği. Yine de elektrik de Türkieyden gelsin, daha fazla öğrenciyle kiradan dükana para dolsun. Hep bilinmezliklerle yasa dışılıkların mafya tipi rantını yiyelim. Nifusunun dhahi bilinmediği, sunulan rakamların inandırıcı olmadığı ekonomi ile siyasetçiye oy verme yarışına girelim. Reklamlarla Türkiyeleşme ile Maraş kapısında fetihçi, olmayan gemilerle Gaz bulup atmaya devam. Ahali de bu sistemden hala umut bekliyorsa, diyecek söz de kalmaz. K. Kıbrıs sömürgeleşme ile ilhaklaşma cenderesinde demokrasi oyunu oynamak çok mükemmeldir. Şimdi de saray senfonisi sahneye konulmaktadır.Sosyolojik kueumsalaşması dahi kalmayan ve her insan sorgusunda kalabalık yanıtla, sıkışıp kaldık. Biraz olan dorğruları da imkar ederek mezara göndermeye devam.
Ekonomi mi dediniz: Türkiyeye bağlayarak o sorudan da kurtulduk. Bize brakılanla yandaş dağıtıma devam.