Aslında kafamda Karabağ ile alakalı yazı yazmak vardı. T24 ve Bir gün gazetesindeki seçimlerle ilgili makaleleri okuyunca, anladım ki daha yazacak önemli ek eksik bilgilerin olmasıdır. Türkiyede pek de alışılmamış Sosyalistler ve demokratların konuyla alakalı yazma süreci, elbet bizim de bazı gerçekleri belirtmemiz gerekir. Çünkü, acıdır, hala özellikle resmi parti eksenli veya muhalifliği sistem sınıryla belirleyen yazarlarımız, önemli olgulardan hala kaçıyor. Bir de şu handikap yaşanıyor: eskiden solcu veya demokrat geçinen bazı gazeteci ile akademisyenin, şimdilerde hem sağa kayıp hem de Türkiyeleştiği sonucunu bilmeyen, Türkiyedeki bazı ilerici yayınlar, bunların görüşlerine baş vurup, sanki sistemi sorgulayanlar gibi sunma hatası da yaşandı. Tüm bunlar bana yeniden konuya bazı eksik yönlerle deyinmemi zorunlu kıldı. Unutmayalım: Türkiyede ilk defa buradaki seçimlerle alakalı geniş bir medya ilgisi de oluştu. Erdoğanın direk müdahale şeklinden, buna bağlı devlet eleştirel kesimin konum belirlemesi ikilemi, konunun canlanması da sağlandı. Fakat, Kemalist itihatcılar epey bocalıyor: daha dün Akıncıyı Erdoğan gözlükle eleştirip “tavizci” diye suçlarken, son gelişmelerde savrulup tam görüş belirtememe noktasında duruyorlar. Aslında, bunun nedeni eskiden beri devletçi gözle bakış ile Denktaşcı eksenli Ecevit tabulu Kıbrıs ezberinden hiç kurtulmadılar. Dışişleri çalışanlarının da derinden gelen görüşlerle, Denktaşlaşma saydamlaşması sonucu, bu kesim, Kıbrıs ilericilerini hep teslimieytci olarak suçladılar. Eski dışişleri birokratları ve Müntaz Soysal gibi içte demokrat dışta ırkçı bakışın esiri oldular. Şimdi elbet şaşkındırlar. Çünkü daha dün Akıncının tavizci ve teslimiyetçi diye suçlayıp UBP destekli olduğu akılda duruyor. Ne yazık, benim burada dinlenmesi için epey uğraş verdiğim TELE 1 bazı prokramcıları da ayni çizgide yayın yaptılar. Kıbrıstaki gelişmeleri Erdoğan karşıtlıkla Denktaş yüceltme ikilemin oturtuyorlardı.
******
Tekrardan uzun uzun rakamlarla uğraşmayacam. İlk tur sayısaal taplolar çok güzel yazıldı. Brakılan bazı eksikliklerle, konuya ilgi duyanlara, yorumlarında yardımcı olmayı amaçlayacam. Şu uyarıyı da yapmakla başlayacam: artık K. Kıbrıstaki kendine ilerici diyen veya demokrat imgesini koyanlar, Türkiye ekranlarında özellikle konuyu anlamak isteyen kesime daha gerçekli bilgi versinler. Bu kırılmayı doğru değerlendirip iki taraftaki sis perdesinin yıkılmasına doğru hamle edelim. Salt parti çıkarı ve “belki koltuğa geliriz” paranoyasından kurtulmak gerekir. Akıncının onca öne çıkması, direk Erdoğanın aldığı sert tavırdı. Daha doğru öyle okunmasıydı. Türkiyede AKP karşıtları da bu konunun içinde kendilerini buldular. Fakat, Denktaş sınırı kafalarını da zorladı. İlk tur seçim için şu önemli noktayı yeniden belirtelim: Akıncı, örgütü etkin olarak yok. Fakat, dayatılan koşullar ve oluşaan güncelik nedeniyle başta küçük sosyalist yapılar ve demokratlar oylarını ona verdi. Hem de Akıncı bu kesimlere karşı olmasına rağmen. Örnek mi akıncıyı destekleyen partinin en zayıf olduğu yerde Maağusada önemli oy aldı. Buradaki dağınık sol vedemokrat kesimlerin katgısı unutulmasın.
Bir başka olgu da şu: özellikle K. Kıbrısta epey TC kökenli yurtaş yapıldı. Bunların önemli kesimi adada sınırlı yaşıyor. Nitekim, Ersin Tatar isteyip de başaramadığı konu Türkiyede olup veya İngilteredeki Kıbrıslı kesimleri her zaman yapılan uygulamayla uçaklara doldurtup adaya getirmeği yine düşündü. Başaramadı. Zaten örgütleyici gücü falan yok. UBP iyi bir yapısı olsa da hareket noktası salt dağıtma ve baskı üzerinden çıkar sağlamaktı. Seçim öncesi işe almalardaki tutum bunun hafif bir olgusudur.
Sandıktaki düşüşün bir olgusu da adada olmayan TC kökenliler veya ingilterede seçimden seçime getirilen oylar da katgı. Yaptı. Bu ikinci turda deyişir mi bilmem. Onun için, rakamsal hesap yapanlar bu gerçeği de düşünsün. Üstelik tekrar edeyim; Akıncının örgütlü gücü yok. Genelikle oluşan boşluklarla ve liderlik tutumlarıyla oyları alıp gider. Bir aanlamda bir yere gelme hesaplarını bazen kulanır bazen kulanamaz. Aslında CTP daha örgütlüdür. Fakat siyasal sağa kayış ve Tufan sonrası kuşkular bir anlamda siysal kırsırlık getirip örgütsel hantalık da geliştirildi. Neyse, konu şu: Türkiye kamu oyunun en azından sırf Erdoğanın darbe alma moraliyle buradaki seçimlere ilgi artı. Oysa, çoğu anayasa referandumunda K. kIbrısta nadir yerlerden biri olarak dış kesimlerden hayır çıkan yerdi. Ne K. Kıbrıs nede Türkiyede bu konu hiç tartışılıp deyerlendirilmedi.
Yeri gelmişken Kıbrıs kesiminin de buradaki türkiye gerçeğine artık yüzleşip oradaki gelişmelerle de ilgilenmesi gerektiğini de ekleyecem. Örneğin son Anayasa kararını alt mahkemenin ret etme sonucu hukuksal yapıda gelinen aşama ile Sözcü gazetesi yazarlarının Fetoculukla mahkemede aldıkları cezalar, epey düşündürücüdür. Çünkü aynen buraya da yansıyacak. Akılda hala var: olmaz denilen tarikat ağı ile Ersin Tatardan Sucuoğluna nasıl gidip zikir çektikleri ortada. Zaten, buradaki işbirlikçi gerçeği ile Tatarın seçilmesi boşuna deyil.
Şunu herkes unuttu: Ersin Tatar ingiltereye gidemiyordu: Kim onu bu cendereden kurtardı? Tıpkı Türkiyedeki benzer yargı gerçeği de vardı. Bunlar hep AKP Türkiye dönüşümüyle K. Kıbrısa neleri dayatacağının aynasıdır. Ha; cihatçı falan dersem, rüyalarınız bozulmasın.
Kısaca, K. Kıbnrıs ikinci tura hazırlanıyor. Normal rakamlar yetmiyor. Türkiye müdahalesinin niteliği, burada olmayan yurtaş kesimin taşınıp taşınmayacağı, küskün gibi duranların çevrilme hamlelri hep soru işaretlerinin resmidir. Bu arada yine kendim de sosyalist olduğum için akkadaşlara uyarım dır: yine seçim sonrası Akıncının durumunu iyi düşünün. Geçmiş seçim örneklerle kızgınlıkları sakın bellekten silmeyin.