yaklaşımlarYılmaz ParlanYitirilen şans ve müdahaleler - Yılmaz Parlan
yazarın tüm yazıları:

Yitirilen şans ve müdahaleler – Yılmaz Parlan

Yeniçağ podcastını dinleyin

Rejim bir seçimde daha istediği sonucu aldı. 1958 yılından beri filmde değişen bir şey olmadı; kimi istedilerse o oraya oturdu…

Kıbrıslılar hayattan ve geçmiş tarihten ders alan insanlar değil. Sürekli ayni şeyleri yapıp farklı bir sonuç almayı umuyorlar ve her seferinde de hüsrana uğruyorlar.

Siz bu ülkede işgal olgusunu göz ardı eder, taşınan nüfusa siyasi partiler olarak “Onlar bizim vatandaşlarımız’’ diye her fırsatta yerli yersiz sahip çıkarsanız bu sonuçlara da katlanacaksınız.

İrade’nin Lefkoşa’da olduğunu söyleyenler bu rejimle işbirliği yapanlardır

Üstelik bu ülkede artık sadece yerleşik dediğimiz insanlar yok, yerliler de zaman içinde yerleşikleştirildi ve bütün köşe başları tutuldu. Yani Sn. Tatara sadece yerleşikler değil, onlara benzetilen devşirilmiş yerliler de oy verdi.

Siz hala seçimle bir şeyleri değiştireceğinizi mi sanmıştınız?

Sandığı toto loto gibi gördüğünüz sürece sandıktan sonuç alamazsınız.

Size İrade’nin her fırsatta Lefkoşa’da olduğunu söyleyenler ise yalanın katmerlisini söyleyip bu rejimle işbirliği yapanlardır.

Hatırlayın baba Denktaş “TC’nin istemediği hiç kimse bu topraklarda seçim kazanamaz’’ dememiş miydi? Demişti ama unutkanlık bu topraklarda var olan büyük bir hastalık. Türkiye istemeyince aday olmayacak ve köşesine çekilecek, vefatından sonra ise unutulup tarihin sayfalarında istatiski bilgi olarak kalacak eski Cumhurbaşkanları diyarıdır kuzey Kıbrıs.

Bir ülkede sandık kurulması demokrasi olduğunu göstermiyor

Bir ülkede sandık kurulması özgür seçim yapıldığını göstermediği gibi, demokrasi olduğunu da göstermez. Unutulmasın ki Evren Paşa da yaptığı darbe sonrası sandık kurmuş ve sandıktan çıkmış birisidir. Güya Anayasasını da hukukçular yapmıştı! Yine de demokrat olduğu doğrulanamıyor ve tarihin kronolijisinde Diktatör olarak yerini alıyor.

Biz taşıma nüfusu hem vatandaşımız olarak bağrımıza basıyoruz hem de seçimlere müdahale var diye ağlaşıyoruz. Sadece İskele’de yaşayan yerleşik kolonisinin sonuca nasıl etki ettiğini gördünüz. Yok görmedinizse, daha sonra yapılacak seçimlerin sonucunun da farklı olmadığını göreceksiniz.

Ülkemizdeki işgal olgusu sadece askeri değil nüfusuyla birlikte bir bütün olarak var olan kurumlarla ifade edilebilir.

Siz yine de denemek isterseniz deneyin, ama farklı bir sonuç alamayacağınızı da bilin. Dahası ayni politikalarda ısrar etmek işgalcinin ekmeğine yağ sürdüğü gibi dünya kamuoyunda işbirliği olarak da algılanmaktadır. İşte bu yüzden egemen güç sizin her şekilde sandığa gitmenizi istiyor.

Herhangi bir Boykot kampanyası yapılmadı ama sonuç yine de değişmedi

Sosyal medyaya bakıyorum: Herkes kendisine soru sormak yerine sandığa gitmeyenlere ve boykotçulara yükleniyor. Bu biraz ayıp olmuyor mu?

Burada hatırlatmadan geçemeyeceğim; bu seçimde herhangi bir boykot kampanyası yapılmadı. Hatta yazı bile yazılmadı Boykotun fikir babası YKP dahi bu sefer boykot çağrısı yapmadı ama yine de sonuç değişmedi.

Peki, sizin körü körüne takip ettiğiniz siyaset erbabını herkes takip etmek zorunda mıdır?

İnsanlar bu ülkede siyaset erbabının çoktan önüne geçmiştir. Öncesinde yapılan anketler sandığın ciddi oranda boykot edileceğini zaten göstermiştir.

Bunu gören Ankara harekete geçmiş ve ortalığı kızıştırmıştır, olay bundan ibarettir.

Kime oy vereceğiniz de pek umurlarında değildir. Sonuç itibarı ile o mübarek uçak geldiğinde kimse çekiciliğine dayanamıyor ve uçağa atladığı gibi gidiyor.

Yapılan tüm müdahalelere rağmen insanlar sandığa ilgi göstermemiştir, esasen irdelenmesi gereken konu budur…

YKP bu ülkede seçim yapmanın olanağının olmadığını söylüyor

Orman yangınının nasıl söndürüleceği bellidir; hangi araç ve gerece ihtiyaç olduğu bilinir.

Siyasette de öyledir: Sonuç almak isterseniz siyaset biliminin yöntemlerini takip etmeniz gerekir.

Taşınan nüfusu görmezden gelir, kurumların teslim alındığını göz ardı ederseniz ağlaşır ve sadece tarihin çöplüğünde yer alırsınız.

Mesela YKP kuruluş aşamasında taşıma nüfusu 1990’lı yıllarda gündeme getirip uluslararası arenaya taşıdığında tehdit edildi, kurşunlandı, parti lideri Durduran bombalanmakla kalmayıp toplum kışkırtıldığından acımasız eleştirilere maruz kaldı. Sandıkta da cezalandırılıp sadece % 3 oy almaya da mahkum edildi…

İşte YKP o gün bugündür, bu ülkede seçim yapmanın olanağının olmadığını söylüyor ama dinleyen kim?

İradeyi salt seçime bağlamak acizlerin ve kaybedenlerin işi

Burada sandığa gitmeyenleri suçlamak yerine körü körüne peşlerine takıldığınız parti önderlerini niye sorgulamıyorsunuz?

Her fırsatta size taşıma nüfus için “Onlar bizim vatandaşlarımız’’ diyen onlar değil mi? Hatta ana muhalefet partisinin hukukçu başkanı “vatandaşlarımız güneye geçemiyor’’ diye dert edinmemiş miydi?

Sesinizi duyar gibiyim “Ama 40 yıldır burada yaşıyorlar’’. E o zaman sonuca da katlanacaksınız. Kusura bakmayın ama başka insanların haklarını gasp ederek onların üzerinden insan haklarından bahsedemezsiniz.

Dahası siyasi partilerimiz milli konularda hep birlikte hareket etmiyorlar mı?

Örneğin Crans Montana da garantörlük tartışılırken Meclisteki siyasi partiler bir deklarasyonla “asla garantörlükten vazgeçmeyeceklerini’’ söylememişler miydi?

İşte sorgulanması gereken budur. Yoksa iradeyi salt seçime bağlamak acizlerin ve kaybetmeye mahkumların işidir.

TC’li nüfus devletçidir, ümmetçidir ve Ankara’nın işaret ettiği yere bakar

Gerçekle yüzleşmediğimiz ve mevcut siyasi düzeni sorgulamadığımız sürece sonuç almamız mümkün değil ve dünyadan izole yaşamak da bizim kaderimizdir.

Kıbrıs sorununu çözmekte geciktiğimiz ve uluslararası hukuğun dışında kaldığımız sürece günlük hayatın her anında her türlü hukuksuzlukla yüz yüze kalacağımız aşikardır. Ve sürecin sonunda da toplum olarak yok olacağımız ayan beyan ortadadır.

Burada yaşayan TC’lilerin oylarını alamazsınız. TC’li nüfus devletçidir, ümmetçidir ve günün sonunda her daim Ankara’nın işaret ettiği yere bakar.

Türk insanı gücü ve parayı sever

İşte gördünüz, Başbakan TV’deki tartışmalara katılmak yerine uçağa binip Ankara’ya gitti. Başkan Erdoğan’la bir kare resimle boy gösterdi. Üstünden çantasına para da konup geri paketlendi.

Çünkü Türk insanı güce ve paraya tapar.

Başkan Erdoğan Başbakanın çantasına parayı koyarken, kendi insanına ise İBAN numarası verip para dileniyordu. Buradaki ironi işte bu.

Halbuki biz bunu sorgulamak yerine alay etmeyi tercih ettik: “TV de konuşamayan adam ülkeyi mi yönetecek?’’. Oysa bu genel stratejinin bir parçasıydı ve öyle olmasını bizzat Erdoğan istemişti.

Unutulmasın ki Başkan Erdoğan 20 yıldır TV’de açık oturuma çıkmıyor, rakiplerini muhatap almıyor ama koca ülkeyi de gönlünce yönetiyor.

Cumhurbaşkanı Akıncı son anda gerekini yapsa statüko çatırdayabilirdi

Cumhurbaşkanı Akıncı’ya gelince seçimlerde kazanma şansı yoktu ama tarihe geçme şansı vardı. Son kulvara girildiğinde “Müdahalelerin bariz olduğunu, Elçiliğin seçim karagahına dönüştüğünü ve kendisine ölüm tehditleri yapıldığını’’ söyledi.

İşte tam da bu noktada geri çekilerek BM, AB, Garantör ülkelere, dünyaya çağrıda bulunabilir ve tarihte altın harflerle yerini alıp, statüko dediğimiz şeyi çatırdadabilirdi.

Ama bunu ya yapmadı ya da yapamadı. Bunun yerine “Siyasi hayatını noktaladığını’’ açıklayıp taraftarlarını yüzüstü bıraktı.

Öyle ya, tehdit varsa gereğini yaparsın. Hem şikayet etmek, hem de sonucu kabul etmek yan yana duran şeyler değildir. Örneğin yaşananlar üzerine, Elçinin ülkeyi terketmesini istesene! Doğrusu buydu.

Konuşmasının sonunda rakibini tebrik ederken, kendi geleneğinde sonuçlara itiraz etme bulunmadığını söyleyerek “Herkes nelerin yaşandığını açıkça gördü’’ dedi.

O zaman niye bu oyunu son ana kadar oynadınız ve sandıkların açılmasını bekleyip sonucu gördükten sonra konuştunuz? Doğru tavır sandıklar açılmadan sonucu reddetmekti. Yani oyunu bu kurallarla oynamayı kabul ettikten sonra itirazın bir anlamı yok.

Ana muhalefetin ucuz politikası

Ana muhalefet partisinin hukuçu başkanı ise sırf Akıncı’nın önünü kesmek için aday oldu. Sonrasındaki barış yürüyüşü ise ucuz kahramanlıktı.

Öyle ya, her iki aday birinci turda kapıştıktan sonra % 22 oy potansiyelinin tamamımın Akıncı için sandığa gideceğini düşünmek büyük saflıktı.

Zaten aksini iddia ediyorsanız ilk tur sonucu 29 artı 22 = 51 yani sandığa da gerek yok ama birinci turdan sonra siyasette 1 artı 1 iki etmediğini biliyoruz zaten.

Rejimin Başkomutanı Başkan Erdoğan bizi çözmüş

Rejimin Başkomutanı Başkan Erdoğan bizi çözmüş, kimi nasıl kazandıracağını çok iyi bilmiş, adamlarını bir ay önceden adaya gönderip herşeyi adım adım planlamış ve oynatmıştı.

Boykotu ciddiye almayanlar, sahte demokraside yok olmaya mahkumdurlar

Kıbrısın kuzeyinde kurulan bu dilenci sistemi-çarkı takır takır çalışıyordu.

Değerli okurlar yazının sonuna gelirken BOYKOT’la ilgili birşeyler söylemek istiyorum. Öyle küsmüş de oynamaz değildir rejimi boykot edenler.

Boykot siyasette çok ciddi bir politika olup etkili bir enstrümandır ve dünyada sayısız örnekleri vardır.

Hatta bizim ülkemizde bile başka konularda sıkça gündeme gelmektedir. Bunu bilmeyenler siyasetin S’sinden bile anlamayanlardır.

Yani Boykotu ciddiye almayanlar, sahte demokraside yok olmaya mahkumdurlar!

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
359AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin