yaklaşımlarÖzkan YıkıcıEvlere şenlik günlerinden geçerken! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Evlere şenlik günlerinden geçerken! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Gelişmeler net şekilde göstere göstere yaşanıyor. Terslik, sizin anlamak istediğiniz ile olanlar arasındaki düşünce kopukluğudur. Çünkü, Kuzey KIbrısta kulanılan kelimlerin deyerleriyle yaşanmadığı kesin. Demokratik yaşam, hoş görülük, halk olma gerçeği, insan haklarına bağlı, yasalara uygunluk ve nice kuram, ne içeriğine uygun yaşanıyor nede düşünsel olarak o  kültürel anlayış oluştu. Bu terslik, geneli de görmeme aşamasına geldi. Anormal şekileri normalmış gibi kavrama ve davranma oluştu. Sanki ile başlayan “mış gibi davranma veya müsadeler ölçüsünde demokrasi” bakışı temel olgu oldu. Bunu son dönemde net olarak yaşadık. Müdahalelerle seçim, bunu kabullenen kitleler, karşı olanlar dahi onu savunur görüşle tutunmaya uğraşmak, yasalara brakın uymayı, uygulaması gerekenlerin uymama tutumları hepsi birlikte yaşandı. Sonra, balık havızalaşıp hepsini unutup yeniden sistem içi görevlerine doğru kayışlar başladı. Bunlar hep tekrar tekrar yaşanarak, yeni hamlelerle de sistem artık kendi özüyle yerleşti.

Çok basit bazı anımsatmalarla başlayalım: yasaları en başta doğru kurallarla oluştuysa, yönetimin yetkiyle uygulaması şart. Oysa, son seçim döneminde gördük ki YSk en başta yönetimin başıyla başlayıp, kendine devlet kamu kurumu diyen BRT göstere göstere çiğnedi. Sadece sözle dyeil tarafcılıktan tutun, yasalları çiünemeye dek tekrar tekrar gerçekleşti. Üstelik direk müdahalelere karşın da seçimin denetici  konumundaki YSK ya sessiz veya çaresiz kaldı. Tabi yurtaşa bakıştaki tutumlar da hala yurtaş deyil de kul bakışlı insan düşüncesinin de resmi çizildi. Yemindlerindeki “herkese eşit ve namus üzerine” olmasına rağmen, yemin içeriği adeta uzayda bir yerdeymiş gibi de davranıldı.

Fazla ayni nakarata takılmayacam. Fakat şu gerçekle düşünün: haftalardır başbakan diye bir kişi yok. Üstelik, yasa gereği yerine vekaleten de biri atanmadı. Başbakansız hükümet mi? Pek de konuşan da yok. Sadece muhalif adıyla adet yerini bulsun diyenler hariç. Kuralsızlıklar zaten kol gezerken, hükümetsiz başbakan da yokmuşçasına hayatın bir yerine kazıldı. Ama, anormalmiş gibi de şikayet eden de pek yok. Sanki biri saraya gidip hiçbir kuralı tanımadan kendinden sonrasını şekillendirmek istermiş öğrneği kanıtlanıyor gibiydi. Tabi, müdahale ve sömürgesel gerçekleri hiç konuşmak istemeyince, bu durumlar da normal şekile dek gelinir.

Ayni sahne Kıbrıs sorununda da yaşandı. Artık kimsenin imkar edemiyeceği yöne hem de yapılanıp kurumsallaşıp gidiliyor. Oysa, başta B.M. temsilcileri sanki hiçbir gelişme sağlanmamış gibi de ayni nakaratı okuyup üstelik liderlere de teşekkür ediyor. Tabi şu gerçek de var: Kıbrısın birleşmesini savunanların giderek boşaltıkları barış kelimesi artık kaarşılığı da kalmadı. Dahası, imzalanan kararlara karşın da tersinden uygulamalar iyice tırmandırıldı. Maraş hamleleri, direk federasyon ret etme, Kıbrısın Kuzeyini kulanıp adanın deniz alanlarına hegemonya kurmalar. Hepsi hızlanarak yer arıyor.

****

Kuralsızlaşan, yetkilerde silikleşmeler ve işbirlikçilik iyice yerleştikçe, tepkisel duruşlar da olmadıkça, bu yapılanış siyasal hedefine doğru ilerlemeye devam edecektir. Hani kısa zaman önce AB parlemento seçiminde Sol parti adayımız vardır ya! Onun da gıkı çıkmıyor. Belli olan, Türkiye baaştan beri siyasal hedefi malumdu. Onu gerçekleştiriyor. Koşullar oluştukça da fırsatını buluyor. Kendine uygun işbirlikclerle de yolu taşlandırıyor. Kimlerin en kritik dönemde rol aldığı da kesin. Ama, bu şartlarla gelinen aşamanın sancısı şu: kimse direk eleştiremiyor. Çünkü özellikle parlementer partiler, işbirlikçi güdük sermayedarlar, ganimet tipi pay alanlar, fırsatla satılarak yandaş ödülü verilen önemli kitle de oluştu. Hele yurttaşlık veya havadan desteklerle, makam kapmalar da bir başka şenliktir!

Herhalde kimse son yaşananlardan sonra çıkıp da “iki lideri cesaretlendirelim” diyecek hali kalmadı. Kıbrısa barışı ancak Erdoğan getirecek diyenlerin sesi çıkacak deyildir. Üstelik Ersinin gerçekliği ile masada K. Kıbrıs adına deyil Türkiyenin taleplerini taşıyacağından şüpesi olamıyacaaktır! Birazın ötesinde Salı günü yapılan Tatar Anastasiyadis görüşmesi bana çok garabetli geldi. Belli ki Güney hala bazı hayallerden uyanamadı. Ama en tuhafı da bizde normalleşti: şu savunma ilginç “rum kendine yansın, anlaşamadı da şimdi Türkiye ile uğraşsın” çıkışı çok komik geliyor. Biz kendimizi eleştirme yerine Rumları suçlama resmi klasiğine savunup da avunma moraline yatıyoruz. Hiçbir zaman gerçeklerle yüzleşmek istenmedi. En inanılmaz talepleri savunup rumu suçlayıp kendimizi barışçıl kılma laf ve fon paralarında elbet karşılığı da oldu. Hele ganimetimize dokunmak istenince, veya yapılan anlaşmalar denilince, hemen rum suçlaması güzel zırh oldu.

Dolar fırladı ve durmuyor. Sterlin uçuşta. Bir zamanlar denirdi ki “döviz uçunca ayyaklanmalar olacakmış”. Oda olmadı. Tam aksi, şimdilik konuşulmuyor bile. UBP başkanı kim olacak, kim işe alınacak gibi içi boş lafla olanları örtme duygusu iyice artı. Çünkü, yakın tarihte mücadeleyle kazanılma yaşananı olmadı. Tam aksine, doğrular savunanlar dahi onları terkedip süstemle özdeşleşip, umudu ona yükledi. Yine de olmadı. Sömürgecilikte uygun davranmayı güzel ce öğrendik. Şimdi hükümetin başı yok, yasayı uygulayacak çiğniyor. Ama, her kurumda oluşan ve kendini koruyan çıkar bağları da sürdürülüp, ileri gitmeyi de engeliyor. Her kurumda içeriğine göre davranış pek yok. Ama, kurumsal çıkarla faydalanıp yandaş ödüllendirme tutumu çok tatlı hale geldi. Bu nedenle de önemli yanlışı bazen söylemek bile tehlikeli. Konuşmama veya güç yetiyorsa tehtipt  etme tutumuyla d davranma parçalanması oluştu. Peki geriye nemi kaldı: mış gibi davranma, müsaade edilen şekliyle demokrasi ve yandaş yerleştirmelerle ortak yanlışı örtbaast etme kültürünün sömürgesel ilhak adımı olarak kalıcılaşmasıdır.

Kısaca, kısa zamanda yaşnnlardan sonra ve şimdi olanlara rağmen, yenilginin de gölgesinde, hangi demokrasiyi ve bağımsızlığı konuşuyoruz? Siyasal egemenlik lafının anlamı ne? Tam da hiçeleşen yapımızla ordan oraya savrulmaya devam. Normal halimiz bu.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin