Gerçeklerden ne kadar koparsanız, yaşananları da o derece güç anlarsınız. Bu kural ile gelişen kurumsallaşma ise gerçeklerden uzaklaşıp, olanları da toparlamayacak duruma gelir. Ülke önce kendi konumunu doğru yerine koyması gerekir. Devletlerin yönetilme şekli de oldukça önemlidir. Ardından kültürleşmenin kendisini anlamak önemlidir. Düşüncenin, bilimsel mi yoksa inanç veya algılarla oluştuğu da idolojik bakımından bilinmesi gerekir. Bunlar, konuşulan konudan siyasetin yaşanma yörüngesini anlamada olmazsa olmazlardır. Ayrıca, örgütlenme olmadan, siz en gerçek durumu anlatsanız halinde bile dinlenme şansınız dahi olmaz. “Enayi” yerine koyma veya yalnızlaşmaya dek uğrayan onuma gelmeniz de kaçınılmazdır. Temel nokta, önce gerçeklerle birlikte bilimden örgütlenmeye her konuda öncelikli kılınmasıyla başlar. Gerçeklerden koptukça, yeniden dönme de odenli zordur. Keskin bıçak sırtına dek gelirsiniz.****
Mahir çayanın yetmişlerde geliştirdiği ve yeni sömürge veya ilhak altındaki ülkeleri basitçe tanımlayan kavramı vardı: Sömürge tipi denip faşizim veya demokrasi kelimeleriyle tamamlanan kuramdı. Buna soldan Marksis kitaplarda dahi yoktur dneildi. Ama, tanımlama da tam sömürge ülkeleri açıklayan kelimelerdi. Şimdi, aynisini yaşıyoruz. Bu kuramla oluşan yönetimin yönetme şeklinden hukuki kurumsalaşmaya dek oluşunun da geliştirmesi oldu. Toplamda yaşamın kanıtladığı bu kavram, şimdiki dünyadaki gelişmelerde sömürge ülkeleri anlamada önemli kavramdır.***
Sorunu uzatmadan somuta geçelim. Önce K. Kıbrstan birkaç örnek verelim. Biz normal deyil de K. Kıbrısın sömürgesel gerçeği ile ilhaklaşma fırsat yapılanmasını unutmadan ilgili gelişmeleri kavramak şart. Siyasal birkaç basit örnek verecem. Gerçeklerden kopunca, en yakınızdaki olayları nasıl yanlış veya görmezden gelindiğini de anlatacak.
Bundan önceki hükümetin başı Tufahndı. Tufan herkesin bilmeye başladığı “hükümet bozuldu” gerçeğini hala anlamadıydı. Nitekim, artık Kutret hazretleri ile Çavuşoğlu diyalok sonrası iş bitirilmesine ve sokaktaki insanlar dahi duyarken, CTP kesimi hala inanmıyordu! Derken, Tufan krevatını takıp kürsüye çıkar ve “Yarın paketi imzalayıp birkaç gün sonra da para gelecektir” diyordu. Oysa, gerçek, dörtlü hükümetin çoktan bozulduğu yaşananı vardı….
Sömürge ülke liderliği kendi iç yapısına göre onu sömürenin ihdiyacınba göre oluşur. Mustafa Akıncı onca uğraşına ve ipleri ellerine ve diliyle de davetiye çıkarmasına rağmen, kabullenmedi. En çok karşı olduğu ve saldırdığı Rumlara rağmen “rumculukla dahi suçlandı”. Buna Türkiyedeki Kemalistler de devletçi ruhiyeleri nedeniyle katıldılar.
Enson Ersin Tatar olayında yaşadık. Tatarın İngiltere, Türkiye maceralarını da bilmeyen yok. Yönetirken ki dangadunga konuşmaları da işin cabası. Zaten Türkiyedeki devlet, işbirlikçi istediği ve silik ile mahkum olması da lehine olduğu unutuluyor. Sonuçta Tatar saraya geldi. Müdahale malum. Ama sanki normal ülke gibi de yutuldu. Bizler hep neden diyorduk. Yanıt malum. Şimdi de Tatara saray dendi. Dahası. Tatarın lüks merakıyla da koltuğa gelir gelmez araba alışı da birlikte deyerlendirilmedi.
Bitmedi: Maraş olayı da yaşandı. Normal gibi de Konya belediyesinin yetkisinde devam ediliyor. Mersin deyil: çünkü eskiden Mersin ilçesi denilirdi. Meyerlim unutanlara: Mersin belediyesinin CHP olmasının nedeni sonucu Konya olması kimsenin aklına gelmedi. Çünkü Hem Kıbrıs politikası hem de AKp bakışı bu sonucu algılaştırdı. Hala güvenlik konseyi falan demenin de içi boşaltılması da gerçekleştiriliyor gibidir. Demek ki Türkiye gerçeği ile Kıbrısı da konuşmanın kaçırılmaması önemlidir.****
Gelelim Türkiyeye: Türkiyede Çakıcının Kılıçtaroğluna gönderdiği tehtit konuşuluyor. Sanki ilkmiş gibi de şaşıranlar var. BenFikri Sağların hatırlatmasını b eklerdim: Ayni Kasım günlri 96 yılında Susurluk kazası oldu. Komisyonda Sağlar da vardı. Mafyaa, devlet, siyaset üçkeninin resmini gayet güzel araştırdıydı. İşte o resmin aktörlerinden birisi de Çatlının arkadşı Çakıcı şimdi yine sahnede. Üstelik ortak partileri de MHP ve ülkücü kesimindendiler. Ayni zamanda Çakıcının hapisten çıkması için MHP önerisi ve Erdoğanın yasalaaştırmasıyla da af edildiler. Bunlar zaten günümüz ve geçmiş devleti anlatmaya yetiyor….
Karıştırılan veya eksik brakılan durum şu: devletin yönetim biçinmi, egemen siyaset hep öteleniyor. Sanki keyfi şekilde kelime denince işlerin deyişeceği algısı hep tutuyor. Çünkü karşı cepe eksik. Örgütsüz veya rejime teslim oldu. CHP gibi. Bundandır ki Erdoğan birgün Hukuk reforumu, ertesi gün demokrasi demesi yetiyor. Sanki rejim deyişiyormuş gibi herkes peşine düşer. Şimdi o günelri yaşıyoruz. Çakıcının tehtitleri, onca yargı gerçeğine karşın hukukta reforum gibi algılar hala yerini buluyor. Krizli çöküşteki ekonomi, devletin tek adam gerçeği ve imajla sermayeye messaj verme ihdiyaçlrı hep bir tarafa konuluyor. Çünkü muhalefet yok. Onca soruna seçenek sunan örgütsel güçlü partiler etrafa dağınık şekilde sansürlendi. Haberlerin dahi keyfe göre verildiği günelrden geçiyoruz. Buda kamu oyunun haber kısırlığı veya algı tutsaklığına taşıdı. Damatın istifasının dahi saatlerce haber olmaması en net örnek.
Bunlar yaşanırken de birden dış politika acı ilacıyla kitleler dejenere ediliyor. Kimsse düşünme ihdiyacını duymuyor. Deniz Yücelin serbes niye brakıldığı ve almanya pazarlığı konuşuldu. Neden se Deniz Yücelin suçsuz halde tutuklanıp pazarlık yapıması konuşulmuyordu. Bronsonun da durumu öyle. Trumpun baskısıyla brakılması “ulusal gurur” diye eleştiri yapıldı. Oysa, Bronsonun tutuklanıp tutukllanmaması konuşulmadı. Oysa Türkiye hapisaneleri onbinlerce suçsuz sanılan ve yargılanmayan insanla doludur. Ama işe dış politika ve devlet girince, işler ters düz olur. Libyaya giden gemi arandı diye ulusal gurur kırılıyor. Kırılıyor da Türkiyenin Libyaya müdahale edip cihatçı ortaklığı ile birlikte tartışılmıyor.
Sayılacak çok örnek var Nerede ise doğru bulacak bilgi yok. Gerçekler bunlar. Biz ise gerçekler yerine işimize gelene ve önümüze konulana göre birşeyler anlatıyoruz. Egemen siyasetin planı net. Oysa karşı eleştirir gibi ollanların net deyildir. Yaratılan gündemin peşinden, verilen algı ile resmi idolojik ihdiyacın koşuluyla birşeyler söylenmenin dışına gidilemiyor. Dedik ya: gerçeklerden kopunca, toparlamak zor.