Yönetimler, yetersiz veya anti demokratik konumdaysa, bazı teknikleri uygulamaktan çekinmez. Hem kendilerinin yönetebilmesi hem de kitleleri peşinden eklemek amacıyla bu ilkeleri hayata sürer. Yalan söyleyip yetersizlikleri ve bilgisizlikleri gizlemeye uğraşır. Kitleleri yalanın doğru olduğu veya çıkar adına kabyulenmeye hazırlar. Yanlışlar yapıp yalanla bunların tersini gösterir. Başarısızlıklardan başarı veya güç abartısıyla kitlelerin psikolojik ile cihaletine oynar. Yetmediği zaman, baskı uygular, korku salar ve ek olarak kendi gerçeğini gizleme adına kural kor. Ulusal çıkarı koruma imgesi de bunlardan birisidir. Yapılanın söylenmemesi söyleyenin düşman kılınması düşüncesini yerleştirmek için üstüne ulusal çıkarlar denir. Sanırım en çarpıcısı son günlerde Türkiyede konuşulmaya başlandı: korona salgınında başarı hikayesi için rakamlar düşük gösteriliyordu. Derken, başta dokdor örgütleri bunun yalan olduğunu kanıtlayınca, bakan “ulusal çıkarları koruma” savunmasını yaptı. Ama, gerçekler giderek yayılıyr-ordu. Hayat yaşatıyordu. Ek olarak aşıların salgının durumuna göre de dağılacağı açıklanınca, düşük rakamlar. Ulusal çıkar adına koruma zırhı delinip birden yüksek ve doğruya biraz daha yakın açıklamalar gelmeye başladı. Oysa, gerçeklerin gizlenmesi ve yalan söylenmesi için ulusal zırh çıkarı örtüldü. Bunu yutan çok oldu. Medyanın önemli kesmi bu şarkıyı söyledi. Ama hayat hep aksini haykırıyordu. Ulusal çıkar zırhı denilnemezken, söyleyenleri de teörörist denecek suç cenderesine dek gertirme aşamasına gelindi. Taki başta İstanbul belediyesi ve Tabipler Birliğinin net açıklamalarına dek. aAŞı gerçeği de gelince, ulusal çıkar bozulup gerçeklere doğru yönelindi!
Bu önemli çarpıcı örnektir. Korona gibi önemli sağlık konusunda dahi rakamlar gizlenip hem uydurma başarı hikaye desttanı yazılacak hem de ahali de uyutulacaktı. Böylesi örnekler çoktur. Ulusal çıkar denip yapılan nice yanlış ve hat ta kirli durumlar Ulusal çıkar uğruna duyurtulmayarak veya karşıta yüklenerek başarı hikayeleri çok yayzıldı. Olmamış gibi de bilgisizlikle cihalet sayfaları yazdırtıldı. Bunlara hiç yabancı deyiliz: bildik Türkten Türke öldürmeleri ya hiç veya rum yaptı diye öğretilmek aşamasına konannlar çok. Uyuşturucu durumlarını “para getirir” diye söylememe veya aklama da hikayeleriyle söylentiden söyletiye geçiyor. Her kirli uygulama veya yolsuzluk olurken birileri hep “rumlar duymasın, biz kendi kendimize halederiz” algısı çok güzel yerini buldu. Ötekini suçlayıp kendini övme duygusuyla birçok kılıfı da ulusalcılıkla örterek epey yanlış ya bilinmemeye veya tam aksi konuşulmaya başlandı. Tarihin önemli sayfaları dahi bu kural ile yazıldı.
Öylesine kültür oluşturup siyasal davranış haline getirildi ki yolsuzluk, yalan, kayırmacılık ilkeleri ikili oynatıldı. Yandaşlamaya Ulusalcılık kılıfı da konularak kitlesel destek ve karşıt oluşturuldu. Hiç uzağa gitmeyelim: seçim döneminde işe alınırken ki gösterilen nedenler yandaş ve söyletiyle “savaştık” denilirken, ötekileer de karşıtla yeri geldiğinde Rumculukla suçlanır haldeydi. Parayla veya vaatlerle yandaş olanlar sıkılmadan ötekileri satılmış ve düşmancılıkla suçladılar. Üste hep Ulusal çıkar adına denildi. Dediğim gibi son oyun korona salgınında ulusal çıkar denilip birçok bilgi yok sayılırken, hem başarı hikayesi hem de yalanla kitlelerde davranış olumsuzlukları oluşturuldu.
Bunları belli ki sistem devam edildikçe yazmaya devam diyeceğiz. Öyle ki bunlar hep gerçeklerden kopmayı yaratıp algı operasyonlarıyla da siyasetin sistemsel egemenliğine gidilmesine yardımcı olunacaktır. Son korona hikayeleri veya K. Kıbrıstaki resmen boşlukla yaşananları yok sayıp ulusal egemenlik simgesiyle örtme paranoyasında savrulup gideceğiz.****
Son dönemde sadece Türkiyede deyil, Kıbrısın da her iki tarafında Katar adı epeydir duyuluyor. Sermaye gelişleriyle de işler iyice ısınıyor. Gerçi K. Kıbrısta müsaadeli demokrasi ve Türkiyeleşmenin üst boyuta gelmesiyle tektük konuşuluyorken, Güney, girilen başta enerji rekabeti nedeniyle Katarı sık sık kulanıyorlar. Türkiye ise resmen konu derinlere doğru gidiyor. Hele de Korkut Hocanın ikidebir tekrarladığı temel Dış sermaye hareketleriyle ekonomi bağdaşlığı da eklenince, Katarın önemi iyice artıyor.
Son günlerde Türkiyede sık sık Katar ismi tartışmalardan da öteye devredilişlerle iyice ısıtılan odak oldu. İstanbul Borsasındaki Y.10 hiselerinin Katara devredilişi veya Varlık Fonu olayında yine Katarın adı duyulması, oldukça önemlidir. Üstelik tam da türkiyenin dış sermaye ihdiyacı duyduğu, borçların ödemesindeki sıkıntı, cari açık büyüklüğü veya Merkez bankası döviz sdokunun negatif olma gerçekleri, Katarın sermayesiyle yeni alanlar elde etmesi boşuna deyildir.
Yine fazla öne çıkmayan: Yaın kuruluşunun Katarın elinde oluşu ve kulüplere ödenecek para nedeniyle yayın kuruluşu yerine devletin 300 milyon ödemesi de dikate gelinmesi gereken tavırdır. Tabi Katarın varlık fonundan limanlara ve yapılacak gaz tesisine varan sermaye girişi, İstanbul kanalındaki bazı arsaların, askeri tank palet fabrikası gibi alanlarda da yeri oluşu, TC ekonomisindeki Katar gerçeğinin önemini işaret etmektedir.
Katar sermayesi ile Türkiye sıkışmışlığı ikileminde oynanan dış sermaye hareketidir. Genelikle dış sermaye sıcak para veya başka şekliyle yatırımla ülkelere gelir. Oysa Katar eldekileri ele geçiriyor veya mülkler alıyor. Üstelik, kendinin üretiği teknolojik bilgi de yok. Merkezi metropol ülkesi de olmadı. Bu nedenle Katar sermayesi hep var olanı ele geçirme hamleleri yapıyor. Tabi siyasi boyutu da unutmayalım: türkiye Katar Müslüman kardeşler eksenindeki nerede ise iki itifakcı kalan yelpazedir.
Katarın devlet yapısını bilen, ülkedeki Amerikan üstüyuyle ayakta durduğunu, monarşik yapısını, darbelerle iktidar deyişimine bağlı oluşunu, ülke büyüklüğünün küçük olup nifusunun önemli kısmının çalışan olup vatandaş olmadığı koşullarda sürdüğü de akılda tutulmalıdır. Aslında ekonomik aşmaz ve dış politika zayıflıkları yanında, Türkiyenin sermaye dış ihdiyacı ile borçlar sorunu Katar gibi bir gerçeklik de üretiyor. Tuhaf dense de unutmayalım Erdoğana muhteşem büyük uçak hediyesi de boşuna deyildi. Ardından gelen Yayın Kuruluşu DJtürk anlaşması birçok soruya yanıtdır.
Kısaca, yukardaki koşulları bilmeden Katar aşkı anlaşılamaz. Ümetin Katar sınırına dek gelindiği kesin. Ama yaşanan koşullkar, krizlerdeki aşmaz ile fırsat anlayışı türkiye Katar gibi tuhaf gelecek sonuç da yaratır.