Sabahleyin daha gece bitmeden, bizim “yeni makamcıalrımızın” önce istanbula ordan da Ankaraya uçacaklarını duyduk. Tıpkı K. Kıbrıs klasiği gibi algılanıyordu. Uçuşları da alay konusu gibi konuşanlar da vardı. Fakat, uçuş bilgisi sonradan gündüz öğlene doğru direk gönderilecek özel uçakla gidileceği haberi geldi. Bunalr gayet normal karşılandı. Kimse, önceden planlanıp planlanmadığını dahi konuşmadı. Çünkü, artık seçimlerle ve ardından UBP parti kongresi ve adaylığı düşünülmeyeni başkan yapan gelişmeler, bize şunu alıştırdı: konular iki taraflı planlı deyil, talimatla, buyurmayla uyma piramitinin birokratik siyasal uygulamasına getirdi. Ayrıca, artık alışılan sömürgesel kültür ve yetki çıkar zehirlenmesiyle birlikte, Ankara yolunda talimatların alınması ve belki biraz da para getirip, resmen birilerine verme düşüncesiyle normal konuşma gibi konuşuldu. Kimse, Ankaranın havasını veya Türkiyede olanların bize nnasıl yansıyacağını sorma moduna girebildiler….
Müdahalelerle önce saray temsilcisi, sonra UBP ayarı ve enson kabine kurdurlup garip meclis ayağı ile burada dizayin tamamlandı. Aslında, şovsuz şu basit durum kolayca sesiz sedasız yapılabilinirdi. Birçok toplantının yapıldığı gibi, Onlayin kanalıyla yapılıp kararlar alınır veya daha gerçeği, talimatlar verile bilinirdi. Fakat, işin içinde şov ve siyasal mesaj vardı: birilerine de uyarı elbet. Herkes bilir ki orada bazı talimaltlar alınacak. Bazısı protokoll veya anlaşma şeklinde duyulacak. Bazı anlaşma veya gösterilen tavırlar ise örtülü kalacaktır. Hele şu yalanı kimse yutmaz. Sadece çıkar zehirlenmesiyle beklentiye giren yandaşlar bunu savunacak komunda olacak. Fuatbey ilk kale komutanı gibi dinlese de Erdoğana gidince, kimse eleştirme, öneri sunma gibi lüks fikirler olmayacak. Söylenen söylenip, emredersin gibi alınıp, buraya hamaset sosuyla de sunulacaktır. Türkiyenin dediği gibi, Türkiyenin desteği sayesindeyle bunlar bol bol sıkılacak Arada bazen beceriksizliğin de etkisiyle de bazı acıtacak bilgielri de bulmamız kesindir. Hele de gerçekten politik siliklliği ve deneyimsizliği olup kendini resmen oraya getirmeyle yönetim başı olanlar bu kuralı gayet münasip şekilde yerine getirme adına güzel cümleler okumaya uğraşacaktır.****
Ankarada havalar bunalımlı. Korona salgını adeta sokakları sesizleştiriyor. Hareketli olamn Saray çevresi ve bazı makamlardır. Oraya giddnler, eminim Türkiyede onlanlardan habersizdir. Eğer haberleri olsa kendielreine de uzanacak sopayı da bilip, kaffalrında bazı hazırlıklar yapacaklardı. Oysa, Ankara yolculuğu dahi protokola yönelik olup soranlarla alakalı olsa, Fikri bey deyil Maliye bakanı heyet de olurdu. Bu basit protokola dahi uymadılar. Tabi bir de tahta kılıcıyla, hamasetli uzaylı Tahsin efendinin de eksikliği kesin. Dışişleri bakansız dış ziyaretin olması da acayip deyil mi? Ben de şaşırdım: hep söylediğin “anormalin normalleşmesi” ilkesini ne çabuk aklımdan sildim! Gerçekten de ne prosedüre nede protokol aramanın paradoksu K. Kıbrısı normal ülkeymiş gibi görmenin gaflet acıtıcısıdır.
Tekrar edeyim: Ankaraya uçanlar orada olanların çoğunun haberinde dahi deyildir. İşbirlikçiliklerini kanıtlama fırsatını kulanmaya çalışacaklar. Örneğin kendilerinden önce Irak başbakanının Sarayda olduğunu, oradaki eğlencenin belirli Türkiye Kamuoyundaki eleştirel boyutunu elbet duymaması normaldır. Hele şunu duysalar, daha cesaretli olacaklardı: ıraka Türkiye önenmli miktarda parasal yardım yaptı. Bazı anlaşmalarla orada tutunmaya çalışıyor. Anti Kürt anlaşmalarla verilen yardım paranın ıraktaki eleştirilerini hiç duymadıkları da kesin. Zaten gerçeklerle deyil, geldikleri yerin icabetleriyle uğraşıyorlar. Onlar, normal gerçeklerin deyil, müdahalelerle ve inanılmaz oyunlarla koltuklara geldiler. Şimdi de hem kulanacak para alma, hem de yeni anlaşma adıyla teslimieytlrle bağımlığı daha da sertleeştireceklr.
Örneğin, onlar Ankarada görüşme yaparken, iltifatlarla karşılık almaya uğraşırlarken, ayni yönetimin Türkiye meclisine sunduğu yasalardan veya pratikte olanlardan habersiz olması gayet münasiptir. Meclise sunulan kararla mülklere el koyma yetkisinin Erdoğana verilmesi, dernekler ve vakıflara da kayyum atanması yasaları yarın protokol veya aradaki yasayla bize gelmeyeceğini kimse söylyemez. Çıplak arama olayı ise oldukça tartışıllıyor. Ceza Evlerinde soyularak insanların nasıl arandığının bilgileri oldukça sarsıntılı. Önce meclisten atanan bakanlar ret ederken, itiraflarla artan gerçekler üzerine de savcılık önce aaçıklamayla yasalık zemini aradı, sonra baktı susturamıyor: hemen, konuyla alakalı bilgi verenlere soruşturman aaçıldı!
“aman” diyeceksiniz; bunları yazmak söylemek şimdi zamanı deyil! Brak da bunlar para alıp çıkar zehirlemesine salsınlar. Tabi ki makamcılara da lüks araba almak da işin normalidir. Öyle dyeil mi: Tatar daha saraya giderken ilk işi lüks makam arabası almak oldu. Tam da para sıkıntısı varken, aşılar getirilemezken,Korona salgını üst boyuta yükselirken, bizim ihdiyacınız elbet arabadır. Bunu herkes bilsin.Onun için şimdi konuşmama zamanı.
Ankarada havalar pek iyi esmiyor. Korona ve haberler oldukça rüzgarları soğutuyor. Geceleri ise Loş ışıklarla karanlıkta sesiz sokaklar arasında sis perdeleri oluşuyor. AİHM kararı ve verilen yanıtla “bizi bağlamaz” sözleri oldukça keskin. Sahte diplomalı beş makamlı güreşçi hikayesi Oskara aday filimine dek yükseldi. Alman Berlin filim fesdivaline ne ise başka mühteşem eserle “Yargıtayaaday olur olmaz, Yargıtay yargıçlarınca Anayasaya gönderilen savcı” öyküsü filimleşip gösteriştedir. Tecavüz hikayeleri se tılsımlaşıp büyüleştiriliyor. Ama, ANkaraya giden heyetimizin özel uçakta bunları duyacak derecede zamanları elbet yoktur. Şükranlarını sunup, fermanla talimatı alıp adamıza geleceklerdir. Soramayacaklar: “Su borusunun parası bu yardından mı kesildi: muhteşem pandemi hastahanesinin verilen para farkı nereye verildi” yanıdını da alamayacaklar. Sadece koltuktayken yapacaklarının listesi belki elerine verilecek veya oda buradakai koordinasyon heyetine taktim edilip bunlara uygulatılacaktır.
Kıbrıs Meselesi mi: zaten bol yurtaş yapmak ve başka uygulamalarla cevabı net. Bu arada haberi geldi. Somali de seçime giderken muhalefet, Türkiyenin ikdtidara silah vermesini ve eğitilen polisin muhalif eylemlere saldırması sesleri yüklseliyor: libye hikayesi çok karışık. Ama, Can Ataklının da dedediği gibi “söylesek suç olur” modunda. Derken, bu yazıyı yazmadan önce Fatih Yaşlının Sol Haberdeki yazısını okudum. Kendimi Türkiye 78 yılında buldum. Ama bilgisayarım zamanımın dolduğunu belirti. Onu da siz okuyun.