1990 yılında Sovyetlerin çöküşü ile daha fazla sanal ve gerçeklere uymayan tezler de üretilmeye başlandı. Bazı bilim insanlarına göre sınıflar ve tarih ortadan kalkmıştı. Yeni bir dünyaya giriliyordu. Artık dünyada hoşgörü hakim olacak, insanlar arasında huzur ve barış meydana gelecekti. Huntington adlı ABD’li bilim adamına göre artık dünyada kültürler arasında bir savaş olacaktı. Savaşlar bitmemişti ve bu defa da dinler arasında, bilhassa Müslümanlık ve Hristiyanlık arasında bir savaş başlayacaktı. Bu tip görüşün 1990 sonrasında bilhassa 2000’li yıllardan sonra etkin olmaya başladığını, tek adam rejimlerinin rağbette olduğunu, bu potansiyel rejimlerle çok kolay Üçüncü Dünya Savaşı’na gidileceğini de gördük. Irkçılık, şövenizm ve milliyetçilik doruk yapmıştı. Neredeyse Kuzey Kore’nin Roket Adamı Trump’la bir füze savaşına girecekti. Trump da onun kadar çılgın olduğu için hemen tehditler ve savaş naraları havada uçuşmaya başlamıştı. Rusya Putin’le, Çin ise gene son zamanlardaki yayılmacı, askeri kuvvet gösterileri, yeni teknolojisi ve de acımasız, emperyal bir sermaye dağılımıyla bu yöndeki trendi okşamaya başlamıştı. Bu tansiyon Çin’le ABD arasındaki ekonomik rekabeti savaşa da sürükleyebilirdi. ABD içindeki ırkçılık ise geçen sene pandemiye rağmen adeta doruk noktalara çıkmış ve Siyah Afrikalılarla Amerikan halkı isyana kalkmıştı. Brezilya’daki Borsenaro ise Amazonlardaki yerli halka karşı soykırım ve ormanları ortadan kaldırma politikaları güderken,Türkiye dahil diğer ülkelerde de Tek Adam Rejimleri ve de halkın özgürlüklerini daha da engelleme yönünde adımlar atılmakta, tutuklanan gazeteciler, ortadan kaldırılan muhalifler gene baş haberler arasına giriyordu.İnsan haklarsız ve hukuksuz sistemlerin askeri güçle başarıya gidecekleri görüşü hakimdi. Bu arada Müttefik Sudan’da ırkçı ve baskıcı Beşir Hükümeti halk ayaklanmasıyla düşürülmüştü. Belorusya ve Sudan aslında Tek Adam Rejimlerine halklarıyla bir tokat indirmişti ve gittikçe “Tek Adam Rejimler”i darbe almaktaydılar.
Türkiye Devleti, Tek Adam Rejimi ile Doğu Akdeniz’de de Hukuk tanımaz ihlallerine devam etmekteydi. Bu arada Ermenistan’ın milliyetçi trendi başka bir trendi daha harekete geçirerek, Ermeni Milliyetçiliği Dağlık Karabağ’da bir mağlubiyetle karşılaşıyordu. Yine binlerce insan hayatını kaybediyor, yüzbinlerce insan yerinden oluyordu. Aslında bakmayın, bu 1990’lar sonrasında birçok ülkede yükselen milliyetçi ve ırkçı trendlerin dünya yüzeyine sosyolojik yayılmasıydı ve insanlığa felaket getiriyordu. O yıllarda Yugoslavya’da olan katliamlar da aynı bakışın bir yansımasıydı.
ABD’de Biden, seçimleri kazanmakla belki de Trump’ın da sebep olduğu bir savaş akımını veya trendini de kendi Küresel kapitalist politikalarıyla birkaç sene daha durduracak veya donduracak.Amerika’daki Trump ekolü aslında durdurulmuş değil ve alanı boş bulduğunda gene harekete geçecek. Ama ne isterse olsun dünyamızın gerek ekolojik, gerek ekonomik gerekse daha da insancıl ve sosyal rejimlere ihtiyacı var. Sosyalist olarak ortaya çıkan Stalinist baskıcı ve militarist alternatifin
dünyaya ve insanlığa barış, huzur ve eşitlik getirmediği, Burjuva demokratik devrimlerinin kazanımlarına hala daha dünyada ihtiyaç
olduğu, eşitlik, refah, sağlık ve eğitim alanlarında artık dünyada yeni ve çağdaş, ,insancıl reformlara ihtiyaç olduğu, pandemi gerçeği ile ortaya çıkmıştır.
Gene de enseyi karartmayalım. Dünyamızı elbette tümüyle huzurlu bir ortama ve de sisteme muhakkak erişecektir. Son sözü halkın ortaya çıkışı ve de hukuk-insan hakları- demokrasi adına hareketi söylemektedir.
yazarın tüm yazıları:
Ulus IrkadDünyanın içine düştüğü boşluk ve çağdaş dünya – Ulus Irkad
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin
"Gündem" yayınlarını izleyin
"Yeniçağ Güncel" yayınlarını izleyin