yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKandırmaca ve yanıltılma doğallaşınca – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kandırmaca ve yanıltılma doğallaşınca – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kuzey kıbrısın sömürgesel koşulları ve siyasal olarak ilhaklaşma süreci işlemeye devam ediyor. Bu koşulalrın da konuşturulmadan, yeri geldiğinde “ulusal çıkar” tabusuyla da baskılandığı da yaşamla kanıtlanıyor. Bunlara göre K. Kıbrıs yapılandı ve kurumsallaştı. İşbirlikcilikle gidrek silikleşen yetkilerle de ayakta kalma normalliğine dek ulaştı. Bunlar yetmezimiş gibi, krizlerin peşpeşe yaşanması da hayatın doğal şekline getirildi. Sıralanan siyasal yapı, sonuçta hem güvenilmez, hem inanılmaz haldeyken, oluşan sömürgesel kültür ve ilhak taşınmışlığı ile de kültürleştirildi. Bunun üzerinden de çıkarlar oluşturuldu. Doğruya yönelmenin ayni zamanda kaybetmenin de uygulatıcısı oldu. İsteneni konuşan ve bile bile yaşanmasına rağmen yok saydırtma davranışı çıkarla birlikte yerleşti. Bunlar sonuçta, hem güvensizlik hem de savunmak ikilemini kültürel halde deyerleştirdi. Yazılı veya söylenen net bilgilere dahi yok saydırtma siyasal tutumu aalıştırıldı. Tersini de hep sistemi sorgulanma algısıyla ulusal çıkar veya karşıt olmayı da kabullendirdi. Tüm bunlar, her olayda kısaca bir kandırmaca, yanaıltma durumuna da raslamanın doğalığını üreti.*****

Öncelikle, hem uyarı hem de konuyla alakalı son günlerin örneği ile başlayalım. Hafta sonuna doğru yeni atanan Arıklı dönemiyle başlayan şov ve yeni siyasal hamleli döneme tanık oluyoruz. Söylerken bazı güzel sözlerin, nereye dek gidileceğinin de mesajını çakıyordu. Derken, Elektrik Kurumu sendikası da buna karşı açıklama yaptı. Görünürde ikilemli doğal tutumdur. Oysa, biraz düşünerek takip ederseniz, bolca algı oyununu da yakalarız. Yeni makamcı hemen atıp tutmaya başladı. Aslında, bilinen durumdu. Fakat, birçok kişi ki kendine muhalif ve solcu diyen de vardı: Arıklının sözleriyle gayet iyi politikacı olduğunu söylemekten çekinmiyordu.

Konu yolsuzlukalr oluyordu. Normal ilişkilerde ve tarafcılıkta bakarsanız, Yeni koltukçu suçlarken direk önceki kesimi şaret ediyordu. Oysa, yanıtı sendika son bölüdmdeki sözlerinde verdi. Suçlanan veya idiyalara hedef olan yönetimden tıs çıkmadı. Üstelik, yönetim, eski hükümetin ve şimdiki hükümetin de büyük ortağının atadıklarıydı. Karşık ve kandırma başlayınca, yanılgılar da gelir. Nitekim, birçok insan sanki yolsuzlukları Kubilay yapmış gibi kendince konuşmalar başladı. Hele de yollsuzluğun yönelmesi gereken yönetici yandaşları da bu koroya katıldı.

Buradaki ufak eleştirim şu: genelde demokrat sendikacılıkta bizde bu yanılgı sık sık yaşanır. Ahali de karşılık bulur. Elektirk kurumunda olan çoğu olayda, hedefe sendikayı konulur. İhale veya zamnlarda sanki sendika sorumlu gibi suçlamalar yapılır. Gariptir, Sendika da yeri geldiğinde sanki yönetim kuruluymuş gibi yanıt verir. Böylelikle birçok kendince çıkarcı gazeteci dahi, seslerini suçlayıp, her kurum rezaletinde Sendikaya laf atarlar. Şimdi Selim beyin konuşması gerekirken, idiyyayı yapan makamcı, koltukta oturduğunu düşünüp kanıtlaması gerekirken, iş yine sendikanın açıklama yapma noktasına gelindi.

Tekrar edeyim, ayni tutum sağlıkta olunca, hekimlerden, eeğitimde olunca öğretmenlerden sorgu yapma tavrı yaygındır. Makamcılar bundan memnun, dış müdahiller ve TC de istediği sorumluyu yaratarak deyişim yapmanın kolaylığını da kulanır. Bundandır ki son Kubilayın konuşmasında Selim beyi savunur halde oluşu ve makamcının hala kendi telinde oluşu bizim önemli ahaliyi nerede ise ahmakça tartışma zeminine çekmektedir.***

Son dönemde korona salgınını yaşıyoruz. Doğrusu, bazı yalanlaar da işimize geldiği için de yutuğumuz çok konu da oldu. Sorsanız: “başarılı olduk” diyecek epey insan da bulursunuz. Hele de tüm başarısızlıklar ortadayken dahi alışılan kolay kahramanlık tutumunu Pandemide de görmekteyiz. Son günlerdeki yaşananlar yeniden tekrarın daha acemiliğidir. Yazılı yasalar var. Yetkilerin oranı da belirlendi. Buna ek olarak, çıkr ve acemilikler birleşince, darmadağın olma duruşları da sergilendi. Sanki hiçbirşey olmamış gibi de birbirlerine övgüler yapma da gözümüze sokuldu. Yetersizlikleri ve umursuzlukları, gerçekten kaçış deyerlerini kulanıp yine başarı hikayesi okundu. Alınan tetbirlerle oluşan kağosta, birbirine girecek derecede ters sözler söylenirken, yanyana gelişle, ne yapılacağını dahi direk karar vermemenin teslimieytinde, birbirlerine övgüyle geçiştirildi. Doğrusu, normal koşulda bunu kabullenen birçok kişi, sonradan sırf işine geldiği için de savunan ahmaklar dizisine eklendi.

Gerçekten, herkes dar çıkara bağlandı. Öyle kelimeler uçuyor ki normalde başka ülkelerde söyleniyor dense, herkes alay eder. İsterseniz pratikte deneyim. Öyle uydurmalar oluyor ki sanki dünya bunları kabul ediyor algısıyla da konuşacak epey insan da buluyor. Boşuna deyil Ersin Taatar şovları yaşamaky-tayız! Bunlar K. Kıbrısta neden sorularının önemli yanıtıdır. Güvenmiyor, şikâyetçidir, maraziler dizer, senden benden daha çok küfreder de dönüp desteğini verir, inanılmaz dönemde karşına dikilip sana küfretmeye dek cesaret dahi edilir. Gerçekler mi: yakar, etkiler de bu yakıştan hala pay alan kesimle devamı sağlanır. Zaten nifus olayı veya kaçakçılık hikayeleri etkin oluşu tesadüf politik gelişme deyildir.

Pandemiyi yaşıyoruz. Sayıları dahi şüpeli, Makamlar son müdahalelerle epey silikleşti. Ondandır ki dün Zorlu törenin kazanamayacağı bakışı iflas ederken, şimdi de Arıklı makamda olunca, ondan birşeyler beklemenin nedenli yanıltıcı olduğu da unutuldu. Yanılmak yeniden gerçekleriyle vuruyor. Şunu da hatırlatmadan edemiyecem: bazı kesimelr eleştiriyor. Kimi gazeteciler de gelişi güzel laf ediyor. Hatırlarmısınız Mehmedali Serdar ortaklığını: o  dönemde önemli ortak atamalar yaptılar. Daha doğrusu, danışıklı birliktelik sergilediler. Olmmayan makama atamalar oldu. Birisini de yasaya uymadığı halde Ankaraaya gönderdi. Sonra bunların durumunu kitabına uydurdular. Uymayanları da unuturdular. Eş temsilcilik veya Türkiye cumhuriyetlerine temsilci, sıkışınca Turizm temsilciiğine gönderilmeler oldu. Bunların maceraları da duyuldu. Hele de Kırgızistan!

Şimdi Sami Özuslunun da Erhan Arıklıya eleştiri yaparken, bakan olmasına laf kondurturken, Mehmedaliye ve Serdara dönüp bir sorgu yapsa iyi olur.

Gelişmeler şimdi olmadı. Herkes herkesi bilir. Neden şimdiki konuma gelindiği de malum. Zaten, son seçim döneminde olanlar, UBP başkanlığına dek yapılanlar ortada. Eleştirisi dahi net yapılmadı. Birileri veya müdahaleyle yetinildi. Hiçbirşey olmamış gibi devam denildi. Tufan gibileri krevatı takıp nasihatnemeden damışmanlık masalı okuyor. Tüm bunlar olurken de tetbir veya umut da beklenmesi nedenli normaldır?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin