Tam 14 yıl önncesi. Türkiyede karanlık cinayetin tarihi yazıldı. Sosyalist, Ermeni ve insan olup Türkiye vatandaşı, gazetecisi Frank Deenk katledildi. Birçok olgunun karanlık bileşeninin yüklnendiği dönem oldu. Sosyalist düşüncesi, Ermeni kimliği, demokratik insan bakışı ve Türkiyede gazeteci olmanın bedelini yazdırıyordu. Bir anlamda, Türkiyenin devletin insana yaklaşımı ile idolojik aygıtların işleyişinin aynası oluyordu. Gürvercin kadar ürkek, korkarak yaşayan Deenk Güneşin ışşıltısında sokağa çıkarken, normal yurtaş gibi iş yerine yürümek isterken, kurşunlarla katledildi. Katledilişindeki tüm önemli insancıl deyerlerin taşıyıcısı olma nedeniyle, tepkiler de ona göre şekilendi. Onbinler: “Hepemiz ermeniyiz” diye haykırdılar. Başka kirli ama kaçınılmaz resmi gerçekler de sırıtıyordu. Olayın Trrapzondan başlayarak bilinmesi, jandarmasından polisine konunun farkında oluşu, istihbaratın bilgilenmelerinin akışı ve toplamda hiçbir kurumun gereken önlemi almamasıyla gerçekleşen ciynayet şekli yaşandı. Cinayeti işleyenin faşist gerçekliği de resmi tamamlıyordu. Karanlıktaki çığlığın da yükselmesine tetikleme yaptı: “Çocuk doğarken katil deyildir. Sistem, doğan mahsun çocuktan katil yaratıp cinayet yaptırtan işlevine sahiptir” deyerlerndirmeleri yaratı. Üstelik, Deenkin eşinin de çığlık gibi “çocuktan katil yaratan sistem” sözleri de adeta kabusta gerçekleerin ittirafı şeklinde anlaşıldı.
Devamında da tıpkı cinayet gibi sistemsel oyunlarla yargıda yaşandı. Tüm gerçeklere karşın yargı oyaladı. Her aşamada acı şakalar yaptı. Beklenmeyen kararlarla adeta en son şakaymış gibi konuları yağdırdı. Hala 14 yıldır cinayetin üzerinden karar açıklanmadı. Bazı tetikçiler göstermelik ceza ve oyalamalarla konu yayıldı. Daha tuhafı, cinayetde şu veya bu şekilde rol alan jandarmasından polisine, istihbaratçısından diyr kesimler sonradan başka siyasal nedenlerle de tasviye edilirken, Dink cinayeti aşamasında hep öteleme ve oyalamalarla günümüze dek gelindi. Dyeişmeyen sonuç; Deenk cinayeti, yüzlerce benzer katliyamdan biri olarak tarihe kazıldı. Sosyalist, Ermeni demokrat gazetecinin acı hikayesinin kendisidir. Hukuki şakalı bölümleri hala sürmektedir. Bunun için, Deenk cinayetini hatırlarken, faşizmin özüyle devlet ilişkilerini gayet güzel yakalama acı ibret örneği olarak yazmalıyız.******
İki yıl önce, uluslararası sağlık konusunda deyerlendirme raporu yayınlandıydı. Bu araştırma raporuna göre ABD ve İngilterenin sağlık sistemleri dünyanın en iyileri olarak kabulleniliyordu. Dahası, çıkacak yeni hastalık dönemlerinde en sağlam sağlık yapıları olarak gösterildi. Tersinden bakacak olursak; Yeni Zelanda, Viyetnam ve Çin de özellikle yeni hastalıklarda en kötü durumdaki sağlık yapıları olarak tesbit edildi!
Aradan birbuçuk yıl geçti. Üstelik, Korona salgını denen dönemin de içinde bulunuyoruz. Bilmem, bu araştırmayı yapanlar yeniden tekrardan deyerlendirme yaptılar mı, bilmem. Fakat, gerçekleştirilen bazı deyerlendirmeler şunu gösteriyor: Korona salgınında en başarısız ülkeler Amerika ve İngiltere olmaktadır. Çin, üstelik ilk ortaya çıkışına rağmen, toparlayarak mücadelede başarılı oldu. Viyetnam ve Yeni Zelanda da sağlık salgınında durumu idare ederek başarılı olan ülkeler hanesine yazıldı. Böylesi ters bir kıyas gerçeği vardır. Daha doğrusu, kısa zamaan önce Korona salgınının öncesinde yapılan deyerlerr ile uygulama sonrası tersdüz olmanın gerçekleri herkesin yüzüne vurdu. Fakat, medya gücü ilaç tekeleri gücü ile algı oeprasyonları öylesine yoğunlaştırıldı ki hep batıdaki veriler veriliyor. Başarılı olan ülkeler nedense nasıl ekiyle birlikte örnek olarak öne çıkarılmıyor. Hele de Asyalı veya kamusal sağlık sistemli gerçekler nedense görmezden geliniyor.
İnce nokta şu: genelikle hepimizi kandırmak adına şu basit kurual ne yazık ki işliyor. Konulan deyerlerle yapılan araştırmalarn masamıza konuluyor. Bizler, araştırmayı ilkeleriyle birlikte bütünsel ele almıyoruz. Nitekim, iki yıl önceki araştırmada başarılık endeksindeki önemli bir ilke de piyasa modelli sağlık sektörlü kuraldı. Serbes piyasalı özelleştirilmiş kurumsalaşmayı başarı kriteri olarak öncelikli kondu. Kamusal sağlık sistemlerinin çürümüş, hantal yapılar olup onların hizmet sektörle açılımla önerileştiriliyordu. Böylelikle sermaye karına endeksli, piyasadaki kar kuralına göre işleyen anlayışla konu ele alındı. Sonuçta, Viyetnam ABD ikilemi veya Yeni Zalanda İngiltere kıyaslı ikilemlerdeki gerçekler piyasayla kıyaslandırıldı. Dikat etiyseniz, korona salgınında net sonucu yaşansa da kamusal sağlık sisteminin daha başarılı olduğu gerçeği pek vurgulanmadı. Sağlık sistemlerindeki başarısızlıklar ve yetersizliklerin bu kuralın öneminde oluşu da konulmadı. Hat ta sağlıkta iyleşmede kamusallık önceliği hala öncelik deyildir. Hala büyük özel veya sermaye kamu işbirlikçilikler kulanımda. Aşı olayında bundandır ki eşitsizliklere dayalı işleyiş sürmektedir. Faydalı yerine ilaç tekeli rekabeti önde bulunmmaktadır.*****
Bize gelecek olursanız: hafta sonu masgaralığı dahi az dedirtecek gelişmelerden sonra, hala sıkılmadan en başarılı sözlerini kulanılıyorsa, pişkinliğin neler dek geldiğinin sonucudur. Üstelik bilimsel denilip sağlık kurulu makamcılar yapılı çelişkiler. Sıkılmadan yalan söylemek, yasaları dahi doğru okuyamamalar gırla gidiyordu. Aynen, kararların peşpeşe birbirini tutmayan ilanı gibi. Ama, bukadar çöküşe rağmen, çıkıp da “biz krizi iyi yönetik” demek de bilmem neyin ifadesidir sorusunu da sormak şart. Belli olan kendi kendini överek, ama bir kararı dahi peşpeşe bozarak övülüyorsa, ahlaki çöküşün de haykırışıdır. Zaten, makamlara geliş şekli, kalabalık insanları anlama şekileri birleşince, ikidebir “Türkiyenin desteği ile” deyip devamında oradaki yetkililerin sanki buranın yetkilileri gibi hitaplar, hepsinin Korona salgın yazılım hikayesinde de yaşatılması kaçınılmazdı. Yaşatıldı da. Öyle yaşatıldı ki güvensizlik ile seçeneksizliklerin arasına yalanlar da sığdırıltılıppolitika yapılmaktadır. Alınan kararların dahi ne olduğu bilmecelerini normal hale getirdiler. Ama, sıkılmadan “korona salgınında en başarılı biz olduk” deme tatlı ama çok acı yalanı da söylemekten çekinilmiyor. Çünkü, ahaliyi de bu aşamaya getirdiler. Gerçekten Korona için söylenecek başarı varsa, bukadar ustalık istemeden yapılanları destekle bir miktar karşılık allıyorsa.******
Son ince bir yaşam durumu da şu: hepimiz Türkiyedeki MHP gerçeğini yaşadık ve yaşıyoruz. Türkeşin Amerikan seyahatiyle Yeni sömürge özel harp dayresi yolculuğuyla başlanan yürüyüş, günümüze dek geldi. MHP oluşurken, sokaktaki durumu, devlet içi paramilirter olayı direk herkesi etkiledi. Geçiş dönemlerindeki yeniden yer alma olayında MHP durumunu unutup onlara demokrat diyenler dahi oldu. Sonuç mu günümüz TC devlet içindeki yeriyle tarihi roluna devam ediyor. Yine milis rolü ve iktidar blok oyunlarında yerini alıyor. Hala normal parti gibi algılayanlar anlamıyorsa, diyeceğim de yok.