yaklaşımlarÖzkan YıkıcıMuhalefet çizgisi veya blok egemen kırılması ikilemi – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Muhalefet çizgisi veya blok egemen kırılması ikilemi – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Koşulları salt tek eksenle görmemek gerekir. Hep, bizim düşüncemizle ele almamak önemlidir. Örneğin, şu konuda hep yanıltılma düşüncesini tşırız: ben olsaydım, şöyle düşünürüm. Başka şekliyle de “neden böyle yapıyorlar” sorusunu da sorduğumuz çok oldu. Oysa olay şu: kararı alan biz deyiliz. İlgili kesimdir. İlgili kesim de kararını alırken, bizim bakışımızla deyildir. Onlar kendilerine göre uygun şekilde karar alırlar. Fırsatı kulanır veya kendince yönetimi başarılı gerçekleştirmek ister. Kime göre; kendi çıkarına ve dünya görüşüne göre. Her siyasal görüş veya daha bireyseleşmiş şekliyle, düşüncesine göre çıkara yönelik ve egemen olma amacıyla siyasetinin gerektiğini yapıyor. İdolojisinin pratikteki uygulaması oluyor. Ben derken elbet karşıtın ben olmadığı o  olduğu gerçeği nedense sık sık gözden kaçırılır. Halbuki ilgili kararı alan kendine göre taktik oluştururken, probaganda yaparken, yasaları çıkarırken, baskıyı uygularken, hep kendi amaçları için gerçekleştiriyor. Elbet, buda, düşünce farkını da getiriyor. Elbet, çıkarı için yalan da söyleyecek, algı operasyonu da yapacaktır. Kendine has hukukunu da çıkarakcaktır. Nedense, bu konu hep bellekten sildirtiliyor.

Aynen K. Kıbrıs da öyledir. Bazen ben de ayni tutsaklığa düşerim! Neden böyle yapıyorlar veya memleketi satıp işbirlikçi oluyorlar diye eleştiriyi öteleme durumuna düşerim. Oysa, onlar bu sömürge yapının sürdürülmesi, ilahklaşmanın gerçekleşmesi için koltuklara oturtuldu. Sömürge ve ilhak ilkeleri temel olunca, hem vatandaş yapacak, hem de tüm talimatlara da uyup orada kalma hedefi olması da normaldır. Sömürge savunucusu da olunca, bağımsızlık talep etmesi demümkün olmayacak. Üstelik, nifus defaktosu ile egemen blokun her kurumunu resmen eline geçiren biri bunu başkasına terketmesini beklemek mümkün olamaz. Ne yazık ki çoğu zaman bazen de kendini gizleme adına  kelime fetişizminin peşine düşülüp oyuna geliniyor. Boşuna deyil ayni politikada buluşanlar ayrışmayı kelimeler üzerinden gerçekleştirip biçimlendirmeğe uğraşıyorlar.****

Biraz uuzun gelen girişi konuyla alakalı bölüme sıçrayarak devam edelim. Koşulları yorumlarken, kendi doğrularıyla ele alma önemlidir. Düşüncemiz amacımız olurken, karşımızdakinin aynen bizim gibi düşünmediğini de kavramak, basit bilimsel bakıştır. Ayni şekilde her memnuniyetsizliği veya şikayetnameyi eşitdir muhalefet kabullenmek de yanlıştır. Hele de her muhalif lafı da devrimci dönüşüm olarak kavramak ise düşünsel olarak imtihardır. Son dönemlerde bunu net olarak yaşıyoruz. Sadece Kıbrıs deyil, Türkiyedeki gelinen aşama da yetersiz kalır. Amerikada hem de seçim sonrası devredilişteki parlemento baskınını tetikleyen başkan örneği, günümüz krizler dünasında yönetimelrin nerelere dek gelindiğinin acı kanıtıdır. Bunları kolayca artırmak doğaldır. Bir farkla, hala Kapitalist sistemin finansman krizinde, ekolojik bozulmayla iklim bunalımları veya kültür ile teknolojik uçurumun uygarlık sorunu olduğunu bilmiyorsak, son  pandemi salgınını da ne anlarız nede bu krizlerle sistemi nerelere dek getirdiğini de kavrrama şansımız kalır.

Konu krizler ve yönetememe olunca da sadece muhalefet le yetinilmemesi gerektiğini de gözden kaçırmamak gerekir. Yönetememenin sonucu muhalefet olmasa da egemen blokta kırılmalar mutlaka yaşanır. Hem de Amerikadaki gibi Trump, Hindistandaki gibi Modi, Brezilyadaki gelişi gibi Belsanaro ve ingilteredeki  gibi Consonla yaşanıyor. Türkiyeyi unutuğumuz sanmayın. Bu zaten malumun tekrar ilanı olur. Bu birçok devletlerdeki altüstler ise adı konmasa da faşizmin da yükselip gidrek devlet içi kırılmayla kurumları çökertip yerine otoriter liderlikle biçimlenmeye başlandığı da artık gizlenemez durumdadır.

Yönetim blokları da normal zamanda daha yumuşak krizler yaşarken, kriz döneminde daha sert ve tasviyecilik de içerir. Dahası, kurumsal kuvetler ayrımlarını da yok etme eylimleri gelişir. Elbet bunlar gerçekleşirken de egemen sınıf ceplerini epey karlarla doldurur. Özetlediğim normaleşen kriz egemen blok gerçeği, ne yazık genelde gözetilmez. Daha acısı, bu kırılmalarla muahlefet veya deyişim sanılır. Türkiyedeki örnek canlıdır: ayrışma ve kutuplaşma yaşanırken, inanılmaz suçlarla ötekiler ötelenirken, iş dış politik hamleye gelince Devletci idoloji ile ortaklaştırıldığı da tekrar tekrar yaşandı. Asker göndrmedeki sıraya diziliş veya Suriyeden Libyaya varan askeri müdahale şekilerine görünüşteki çelişki bloğuna karşın adeta burada ortaklaşıyor. Zaten, çelişkinin laf döngüsünde kalması da işin iç ayağıdır.**

Ayni model K. Kıbrıs için de geçerli. Muhalefetsiz politik teslimiyet sonucu artık gerçekler bizden epey uzaklaştı. Bunu koruyacak önemli kültürel zırh  çekildi. İşbirlikçi ekonomik yapı da kökleşti. Yapılan tartışmalarda kelime fetişizimle sınırlı kalınıyor. Bundandır ki son seçimler ve UBP müdahalelerinin kimin tarafından yapıldığı ismi dahi konmuyor. Ama, müdahale deniliyor. Bedel ödeyenler bbile kimin kendilerine böyle davrandığını da söyleyemiyor. Bunların net karşılığı, nekaaar Kıbrıs sorunu konuşulsa da taleplerin günümüz yasa dışılıkların yasalaştırmayla sınırlı olduğu da kesindir.Hat ta, şimdi yöneticisini dahi atayamadıkları Merkez bankasının federal yapıda para dahi basmasını istimenin garipliği de var.***

Bu yanılgıları ikibinlerde Türkiyede yaşadık. Kimisi de bu algılarla ya var olanı veya yeniden hamleleştirilen siyasal isllamı savundu. Üstelik bununla alakalı suçlamalar da gerçekleşti. Şimdi de kriz dönemi. AKP gerçeği ile yönetememe ve krizler gerçeğine karşın sosyal muhalefet örgütlenmesinin eksikliği, yeniden devletçi ikilemler oluştu. Öyle ki HDP konusunda nerede ise mutabakat oldu. HDP oylarına talip ama seçilenlere kayumdan kapanmasına varan gelişmeler yaşanıyor. Bunları iyi bilmek ve gözetmek şart.

Tekrar edelim: muhalefet ile devlet bloğunu ayırmak şart. Ayni şekilde biz deyi kararı alanla birlikte düşünüp yorumlanmak gerekir. Sanırım Akıncı ile Mehmedalideki yanılmamız önemli ders olması çoktan gerekliydi. Ayni yanlışlar salt Kıbrısta deyil, ayaklanan Amerikan insanlarının Baydın mahkum edilmesini de ilerde çok konuşacağız.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin