Fuat bey geçen hafta adamızdaydı. Ne güzel görüşşmeler yapıldı, koltukçular havalanıp hamasetli renkten renge girip uçuyordu. Birçok kesim de gelecek paranın pasta tadına dalıyordu. Anlaşma ve iltifatlı alkışlar sonrası, Fuat beye göre herşey yoluna girip Ankaraya gider. Anlaşılmaz şekilde ama bahanesi de şahaneli geri dönüşle derebeyleşen belediyelerimizden bazılar Ankaraya gider. Gereken haber deyerin dahi almıyorlar. Erdoğanla görüşmeleri dahi ses getirmiyordu. Demek ki talimat gelmeyip gazetecilik iliminde böylesi ilke yokmuş. Sonra, sıraya işbirlikçilerimiz girer. Çünkü, onlar Fuat beyin pastasından tat hayali dışında bir şey gelmeyeceğini anlayınca, buradaki makamcıların koltukta oturma ve yandaşına kıyak bulma içeriğinden fazla ileriye yönelik düşünceleri olmadığını erken kavradılar. Hemen, daha sıcaklığı bitmeyen ziyaret sonrası Ankaradan randovi istediler. Anladılar ki işler artık ne buradaki koltukçularda nede TC elçiliğinde bitmeyecek artık. Ankara ve ilk mekan Fuat beydir. Bu arada pasta beklenen dağıtım makamcıları kendi kendilerine entrika dizmeye devam ediyor. Kendielrince en başarıcı patariyacı Ali bey zararlıymış. Neden, biraz sağlık düşünüyormuş! Oysa, işbirlikçilikte para gerekir, teslimiyet şart kültürü işliyordu. Hala yaşayan malum ihdiyar ise tuturnmuş “ile de kızım” deyip duruyor. Arada sesini de kıpırtayıp “tehtitmişcesine” sözcükler uçuruyor. Makamcı başı tecrübesiz. Üstelik herkesi alıştırırken, kalem isteyene kalem verme veya postacıya postacılık yaptırmamak için onu masaya oturtma becerielri dışında fazla alakalı deyildir. Hele de rantçılarını yasalara rağmen korumk becerisini çoktan kazandı.
Yine sözü uzatıp, temel önemli konuya galiba giremiyecem. Ama, aldığı kararı tekrar alan, ne dediği anlaşılmayarak sorular geliştirten, kaymakamın biri hasta anasına gitmek isteyene izin vermeyerek pandemi otoriter yetkisi kulanılma ortamında elbet görevden suçlanarak alınan makamcının bu defa patariyacı Alinin yerine geçmesi de sürpriz olamazdı. Hele pişkinlikle “yargılanıp suçlanmadı” denme durumu da artık nereye girer, ben bilmem.****
İşbirlikçi güdük burjuvalarımız derebeyeleşen belediyecilerin bir kısmından sonra, Ankaraya gidiyorlar. Akıları hep birşeyler koparmaktır. Hiç düşündüklerini zanetmiyorum: şu andaki Türkiye develtinde duş almış gibi bir sarsıntı geçiriliyor. Fuat bey adamıza geldiği dönemde Erdoğan hemen sonra federasyonu mederasyon yaptıktan kısa zaman içerisinde, müjde ilanı verdi. Irak topraklarındaki Gara dağı bonbalanıyordu. Sansür ve bilgisizlik haberin neden ve gelişmeleri TC medyassında duyulmuyordu. Derken, Müjde günü gelip geçti. Haber pek yok. Sonra duyuldu ki PKK elinde rehin bulunan 13 ve operasyona katılan askerlerden 3 kişi şehit oldu. Bu haber yine ayni birleşik birleştirme yaratacağı beklentisi vardı. Olmadı. Çünkü sorular o denli fazlaydı ki mutlaka birşeyler eleştirilmesi gerekiyordu. Oysa kısa zaman önce CHP başkan yardımcısı, Amerikan senatörlerinin Türkiye Develtini demokratik ve insan haklarıyla alakalı eleştirirken, atına binip kılıcını çekip Erdoğana resmen açık destek verdi. KIbrısta, Yunanistanda ve Akdenizde taviz vermemesini, “arkanızdayız” diyordu. Türkiye devlet partielrinde bu genelek hep vardı. İktidarlar dış politikayla muhalefeti peşinden takıp istedikleri gibi işleri sürdürüp politik çıkar sağlıyordu.
Hat ta idlipte hem de cihatçıları koruma adına girişilen hareket le ölen 35 asker konusunda dahi Erdoğanın arkasında sıralandılar. Ama, ilk defa bu ortaklık olmadı. Oysa müjde bekleniyordu. Konunun tümü hala ortada yok. Yalnız, Erdoğan dış politikayı öylesine kulandı ki hem Stratejik yeni Osmanlı toprak hedefini güdüyor, resmen İslamcı belirli ciahtcılarla idolojik ortaklık yapılıyor ve bunu dış politika adına iç gündemi belirlemede ve kitlesel destek bulmaya dek taşımaktaydı. Fakat, son olay umduğu gibi olmadı. Ne “müjde” geldi, nede başarı pek vardı! Üstelik, yerden yere vurduğu, parçalamaya çalıştığı, baskılar uyguladığı muhalefet kesimi artık gerçeklerden en azından bir kısmından kaçamayacak duruma geldiler. Gara olayı ile rehineler konuşulurken dahi başarısızlık yetmezmiş gibi bunun suçunu da muhalefete atma, ufak eleştiriden küfürle karşılık almaları, halkta artan huzursuzluk, muhalefet cepesini bu defa Erdoğanın arkasında sıralamadı.
Geçen yazılarımdam birinde yine ikili şekilde Kıbrıs ve Türkiye dokunuşu yaptım. Elbet kesin olan şu: şu anda keskin tartışmaya rağmen, konuşulan birçok başka durum Türkiye resmi politik ekseninde yok. Bunlardan bir Kısmını Cumartesi günkü Sendika Org sitesinde Kemal Erdem özetledi. Bir anlamda yanyana getirdiğim zaman benim de olası olarak gördüğün siyasal nedenlerden önemlileriydi.
Irakta operasyon oldu. Amerikan izni ve hat ta KDP destekli olmasa böylesi sarp coğrafyada bu operasyon planlanamazdı. Zaten KDP burayı kuşattıydı. Amerika ise Krayılan ve Kalkanın başına ödül koydu. Bu iki pKK liderinin ilgili dağlarda olacağı olasılığı da tahmin ediliyordu. Erdoğanın müjde beklentisi ise bu liderlerden birinin dahi öldürülmesiyle veya kazara yakalanması sonucu oluşacak koşullarla siyasal lehine kulanma gündemine dönüşecekti. Olmadı! Bu arada rehinelerin öldürülmesi de konuya başka bir olumsuzluk getirdi. Birçok soru var. Fakat yanıt hala net deyil. Hele de Türkiyede devletden alma şansı sıfır. Zaten, şimdiden yasaklar, saldırılar ve küfürler gırla gidiyor. Bu olumsuzluğu dahi HDP saldırısıyla bir anlamda karşılık bulunmaya uğraşılıyor.***
Tam da bu koşullarda K. Kıbrıstan heyetler Ankaraya gidiyor. Pastadan pay istiyorlar. İşbrilikcilikle buradaki iyice sıfırlanan silikleşen teslim olan koltukçuların yanıt verememesinin esas atrese yönelişini yaşıyoruz. Oysa Türkiyedeki ekonomik kriz, dış politik dalgalanmalar ve Erdoğanın tüm bunlara karşın hala sistemi deyiştirme hamlelerini devam edilen koşulda işbirlikçinin biraz düşünmesi gerekmez mi? Ama onlar da böylesi silik, beceriksiz ve her şey direk Ankarada çözümleme politikasını dayatmışlardı. İşte Boğaziçiden tutun belediyelere kayumlaştırmanın Kıbrıs versyonu de böyle oluştu. Ama Gara dağları soğuk duş yaptırdı. Bakalım Türkiyedeki tabusal dış politik milli birlik siyasetini nasıl etkileyecek.