Pandemi kısgacı etkisi ve ilgisizleşme döngüsünde, kendi içimizdeki gelişmeleri dahi izlemekten kaçmaya başladık. Dünya bu nedenle, daha da ilgisizlik derecesine gericileşti. Dünya, salgını konuşurken, çaresizlikleri aşma veya fırsatları kulanmaya uğraşıyor. Elbet, yaşam da durmuyor. Birçok ülkedeki olanlar, yine de dünyanın gündemine geliyor. Sistem, medyasıyla, bunların alehine olanları ya hiç sayma veya algı oyunlarına tutuyor. Bu ülkelerden birisi de Hindistan. Aylardır süren sosyal patlamalar ve örgütlü direnişler, artık dünyada gündem olmamaya direnemiyor. Üçyüz milyonluk eylemlere dek ulaşan protestolar, görmezden gelinemezdi. Ocak ayının 26 günündeki Çifci eylemleri ve polisin kulandığı sert tutum ise artık Hindistan gerçeğine yeniden dokunmayı da gerektiriyor.
Benim yazımlarımı sürekli okuyanlar, Hindistandaki gelişmelere yabancı deyildir. Yine de kısa özetle, olanları anımsatarak konuya girecem: Hindistan konusunda 2015 yılı önemlidir. Faşist Modi yönetime geldiği seçim yılıydı. Modi hem faşist yönetimi kurma hem de Emperyalizme serbes piyasa ile daha da bağlanma politikasını uygulamaya başladı. Bir anlamda, Rus Çin ekseninden batıya daha da yakınlaşma adıyla da okumak mümkündü. İçte ise hem ırkçı dinci idolojik baskılama ile kültürel otoriterleşme hamleleri yapılmaya başlandı. Giderek kamusal alanları da klasik Neoliberal yöntemle dış sermayeye açmaya hız verdi. Sosyal güvenlik hakları da budanmaya başlandı. Faşizmin yeni versyonu Hindistanda da yükseliyordu…
2019 yılındaki seçimler için ben ve Korkut Boratav gibi konuyu arada yazan kesimler, Himdistandaki seçimin önemini uyarıyorduk. Modinin kazanması halindee, devlet faşizmine doğru yöneliineceğinin kesin olduğunu belirtik. Hindistan seçiminin genelde de önemli olduğunu uyarılarla yazdık. Nitekim, Hindistan seçimini Modi kazaandı. Kazanınca da önceki hazırlıkları geliştirip faşist yönetimden devlet biçimine doğru evirmeye başladı. Keşmirin özerkliğinin kaldırılması daha bir netleştirildi. Çin ile ilişkiler ggerilime yöneldi. İç politikada yeni kazanmanın motifiyle genel haklara vurma ve kırsal örgütlenme tarım modilini şirketlere devretme yasalarına girişti. Bu durum Hindistanda patlamalara neden oldu. Son yaşanan ve zaman zaman çatışmalar, ablukalar olan kriz de bunun sadece birisidir. Klasik faşizim ve uluslarası sermaye gerçeklerinden birisi daha tarihe yazılımaktadır…
Son krizin tetiklenen noktası, geçen yılın sonbaharında alevlendi. Modi sendikalara darbe ve tarım çifci yapılarına darbe yasalarını meclise gönderdi. Sendikalar ve çifci örgütleri yaklaşık 300 milyonluk grev eylemi gerçekleştirdi. Modi de klasik faşist duruşla geri adım atmadı. Çifciler de Yenidelhiye doğru yürüyüşe geçtiler. Kentleri kuşatacaklarını belirtiler. Modi ise ancak yasaları geciktirebileceğini söyledi. DDondurtmayı de önerdi. Tabi ki ince klasik yanıltmayı çifciler ret ettiler. Aralık ayının içinde şehirlerin sınırına geldiler. Milyonlarca katılımcı eylemler yapıldı. En son,Ocak ayında barikatlar kurup seslerini duyurtmaya çalıştılar.
Modi de boş durmadı. İnternet kesintisi yaptı. Hat da baryerler kurup eylemcilere su verilmesini dahi engelemeye çalıştı. 26 ocakta yapılan e çatışmada 1 çifcinin ölmesi de tuzun biberi oldu. Bunları dünya fazla duymazken, eylemlerin milyonlar ifadesi olması ile zamanla durmaması bu sesizliği de bozdu. Nitekim, ABD içinde dahi farklı görüşlerin oluşmasına dek etkilri duyulmaya başlandı. Hindistanın Amerikaya yaklaşması, piyasayı sermayeye aşması beyenilirken, Modinin faşist niteliği de kabullenilirken, artan tepkinin ve sol eksenin de örgütlü oluşu, şüpelerin de oluşmasına neden oluyor. Hele de Hindistaanda eylalet tipi yapı nedeniyle Koronanın sağ kesim eyaletlerdeki başarısızlığı ile sol Komonist parti denetimindekilerdeki başarı ikilemi de Hindistan için ikili duyguları da siyasete getirmesine yarımcı olunuyor.
Hindistanda çifciler eylemde. Sendikalar direk destek veriyor. Buna karşılık faşist Modi yönetimi de ırkçılığıı dinciliği kulanıp kültürel gerilimle halklar arası dayanışmayı yıkmayı deniyor. Devletin alışılmamış baskısı da yaşanıyor. Modi öte yandan hhala çifcilerde olduğu gibi kamusal destek ve yapılanışı kırıp şirketleri devreye koymaya ısrarlıdır. Çifciler ise kaybedilecek kooperatif gücünü ve kamusal destekle,şirketlerin eline düşeceklerini söyleyip direniyorlar. Bir anlamda, dünya deneyimi ile tohumculukta dhahi bağımlılıkla şirketlerin esiri olacakları korkusunu belirtiyorlar. Bir anlamda,Faşizim ile Hindistan emperyalisleşen bağlarda piyasa gerçeğini haykırıyor. Çifciler ise piyasaya esir olmamayı savunuyor. Katılım çok. Fakat unutmayalım, faşizim gerektiğinde en kanlı katliyamları dahi yapar Traktörlerle yollara çıkan çifcilere yapılan saldırı ve internet keserek haberleşmeyi, suyu göndertmeyip susuz brakarak sermayeye ülkeyi devretme politikası bunun tarihsel kanıtıdır.
Hindistan hala çalkantıda. Bu gerçeklik günümüzz dünyasının aynasıdır. Nifusu çok. Önemli Pazar olmaya adaydır. Hele de kriz sürecindeki Pazar ihdiyacı için bulunmaz hint kumaşıdır. Bunu da ancak otoriter faşist liderlerle gerçekleştirirler. Neoliberalizmin acı gerçeği, genelikle tüm dönüşümlerde demokratik deyil otoriter yönetimlerle ancak gerçekleştirirler. Hinddistan deneyimi bu nedenle önemli. Çok boyutlu tutumlarla yöneleceği eksen birçok konuda sarsıntı yaratmaya adaydır. İzlemeye devam edilecektir.