yaklaşımlarAlpay DurduranHayırlı üç yıllık programlar – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Hayırlı üç yıllık programlar – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

Üç yıllık programlar döneminin son üç yıllık (2019, 2020 ve 2012) üç yılın programları sona erdi. Yıllık başarı karnesini haber yapan olmadığı gibi iktidar muhalefet kimse eleştirmediği için halk da duymadı. Sözde basın var ama basına kaynak olacak bilgileri toplayıp tasnif eden olmalı ki değerlendirip makale yazacak olsun. Basına kaynak yaratacak devletin kaynak yaratıcılarıdır ancak gün güncel olmadıktan sonra işe yaramaları zor. Temel ve güncel bilgiler toplanmalı ki devletin düzenleme ve destekleme müdahalelerinin ne işe yarayacağını öngörebilelim.

Ancak bizim devletin istatistikleri hiç de güncel değildir. Yani devlet ne yapması gerektiğini hesaplayabilecek ve hesap verebilecek durumda değildir.

Öyle ise siyasi partilerin üretimi desteklemek gerek diye başlayan eleştirileri ve tartışmaları baştan sona palavradır.

Şimdi devletimiz üç yıllık kalkınma programını tamamlamış ve yeni üç yıllık program dönemine girilmiş sayılır. Kimse haber değeri verip de açıklama yapmadığı için eleştirilmediği için gerçekleşme oranı belli değil. Genel olarak harcama miktarı ve üretim artışı amaçlarla uygun olmuş mu bilmiyoruz.

Aynı anlayışlılar gelecek üç yılın programını da hazırlamışlar. Hem de salgın hastalık yüzünden sektörler ve insanlar yasaklanmış iken ekonomiyi programlamışlar.

Türkiye’nin Kıbrıslıya verdiği parayı da söylemeyi unutmadılar.

Görüldü ki Kıbrıs’taki fetih Anadolu’da iyi oy getirir diye düşünüyorlar. Yoksa geri kalmış bir ülke olarak kıt kaynaklarını tutumlu olmaktan çok uzak ve kesinlikle başarısız bir programla harcamaya sadece kimsenin okumadığı bir rapor önsözünde laf harcamakla yetinir miydiler?!

Türkiye’de de durumun aynı olduğunu basından izliyoruz. Onun için Kıbrıslı Türkiye’den ayrımcı davrandığını söyleyemez. Bazıları ayrım yapıyorlar ve bizi sömürüyorlar derler ama inanılmaz.

Kıbrıslı ekonomik refah ve yaşam kalitesi bakımından tarihinde sömürge dönemindeki kadar hızlı bir gelişme yaşamadı ama aynı usullerle yönetimi sürdürdüğü sürece İngiltere’yi bile sollamış ve bir Lira bir Sterling’i geçmişti. Bu sömürge gerçeği sömürgenin stratejik konumuna bağlı olarak izah edilir.

Hong Kong da benzer bir sömürge idi onun için Çin’den daha zengindi.

Yıllarca işbirliği ve dayanışma içinde İngiltere ile yaşayınca büyük bir ekonomik varlık oldu.

Dünyadaki devletler oybirliği ile temel insan hak ve özgürlüklerine dayanan devletlerdenk ibaret bir dünya için onay verdi ve hiçbir ülkenin ülkesinde evrensel haklar beyannamelerinde bulunan ilkelere aykırı bir hukuk yaratmamayı ve BM tarafından izlenip onun kurumlarının denetimine girmeyi kabul ettiler.

Onun için milli devlet düşüncesi ona göre kendine yer bulmayı onamıştır.

Kıbrıslılar bu gerçeklere zıt bir şekilde ille de milli devlet olacak ama hukuka aykırı davranacak demekten vazgeçmelidir. Kıbrıs’ta iki bölge olacak diye ille de iki milli dili olacak ama kim milli dili konuşanların dışında bir dil kullanmak için sayı tespit edilmeli? Müktesebatı iki dilde olacak sayılarının oranları da şu olacak diye anayasa kuralı mı olacak? Benzer haklar denilen ayrımlar için ille de aynı toplumun elemanı mı olunacak yoksa herkes seçtiğini mi yapacak. Bu ayrımlar sürtüşme nedeni olursa garantör mü arayacağız?

Sormaya devam edilirse soralım. Garantör Türkiye garanti ettiği hangi hakkı ihlal edildi diye düzeltti de Türk cemaatinden başkasıydı!

Bir salgın hastalıkla kırılıp gidecek haldeki insanlık bugün yaşadığından olsun ders çıkarmalı ve ilişilmez erişilmez düzenler iddiası ile dişini geçirebileceği insan topluluklarının başında bulunma uğruna bazı insanların hak ve hukukuna el uzatmayı bırakmalıdır.

Türkiye’den gelen misafirimiz bizde olan her şey sizde de olacak dedikten sonra, konuşmasında, açtık kesenin ağzını dedi ama sonra ülkesindeki büyük zafer hülyalarına hizmet edecek politikaları mazur göstermek için konuşup  bir de Kıbrıslıları bir birine düşürecek deniz haklarını  paylaşma kavgasına sürüklerse ne demeli? Bir Kıbrıslı Türk’ü barış masasına götürüp etrafımızdaki denizi Türkiye lehine paylaştırma pazarlığı yaptırma doğu mu olur?

Se Rum Kıbrıslının toplumların güçlü eşitliğine dayalı federasyonu kabul etmeyen idarecilerine uydukları için tümünün haklarının çiğnenmesi demek olan artık iki egemen devlete dayalı çözüm isterik, Maraş’ı da sahiplerine verecek değiliz demek haklı mıdır!

Ulusal bir sorunu çözmek için adil olmak şart. Adalet yoksa işe karışacak uluslararası kurum çok, çıkarı için destek olur görünüp kendi çıkar sağlayacak olan da bol bulunur. Makul bir çözüm ise iki tarafın rızasını ister. Çünkü silahla kendini müdafaa edecek bir ülkeyle uğraşma üçüncü dünya savaşına neden olma potansiyeli taşır. Kimse de göze almak istemez.

Dostlardan kimse Kıbrıs’ta haklı taraf yoktur bilir ama haklı aramaz ki. Çözüm arar veya aranmasını ister. Taraflar onun için çözüm isterse dost bulur, çözüm istemeyen ülke kavgacılardan nasıl yararlanacağına bakar ve uzaması işine gelir.  Onun için bir avuç insanız aklımızı başımıza toplayıp dünya barışına da katkı koyacak, tehlikeleri azaltacak çözümü istemeliyiz.

Kim kendini tamamen milletinden insanlar arasında dokunulmaz olduğunu sanır ki? Her gün tehditlerle susturulmaya çalışılırken bir anlaşmayla daha kötü duruma düşeceğini düşünecek insan tekrar düşünmelidir. Güvence gördüğü kişi veya kurumlar dünya barış ve güvenliğine önem verip hukukun güvencesi olması için kurulan uluslararası kuruluşlara destek olsalar sorun kalmayacak. Bunu yapmayan milli diye bir toprak parçasında yanınızda duracak mı? Öyle olsa ulusal topraklarda adalet katledilirken gazete haberleri en çok alınıp satılan şeyler olmazdı.

Pandemi (salgın) bize neler öğretti de bir araya gelip adaletle geçinmemizin gerekliliğini mi öğretmedi!

Her insan nerede olursa olsun insan hak ve özgürlüklerinden yararlanma hakkına sahip olmalı ve yardımsız kimse kalmamalıdır. Bu düsturun en büyük dayanağı ayrımlara sondur.  Solun emeğin evrenselliği, emekçinin dünya emekçilerinin birleşmesi çağrıları ve orman yangınından kaçan hayvanların av avcı yan yana yangından kaçışlarındaki ruh hali bize adil, doğru ve haklı davranmanın şart olması çözümü sağlar.

Gerisi haksızların kavgası olur. Mazeretleri ise bahanelerdir ve kavga edenler haksızdır.

Çıkar hesabı yapıp uluslar arası büyük sorunların istismarına destek olmamalıyız.

Sözün özü: tantanayla büyük yatırım hamlesi duyuruldu. Amma yatırım denilenlerin çoğu çoktan bitmeli veya yolunda olmalıydı. Yeni olacak olan kumarhane, kerhane ve standardı belli üniversite üniversitelilerin barınakları yani istismarın kaymağıdır. İlerlemenin önünde ve sağlıklı ve dayanıklı üretimin ayağına takılı kösteklerdir. Gerçekleşirlerse altından çıkılamaz çevre katliamına hazır olalım.

Ne zaman yurdumuzu istismara dur diyeceğiz? Plan derken söyledikleri bizi uyutmak için miydi yoksa gerçekten doğa zorlanmakta mıdır?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin