yaklaşımlarÖzkan Yıkıcıİşbirlikçiliğin yolcularının uğrağı – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

İşbirlikçiliğin yolcularının uğrağı – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Mustafa bey, saraya girdikten sonra, yelkenlisini donatıp hazır  hale getirdi. Haritayı Ankarada hazırlatıp isviçrede kendi adına taktim yaptı. Sonra, hazırladığı yelkenliğe binip sığınacak limana yönlendi. Haykırarak da ilan ediverdi: “sığınacak tek limana gidiyorum”! Tabi sığınacağı liman müdürü kendini istemediği için, onun yelkenlisine yanlış sinyal verip tekneği kayalara savrulturdu. Mustafa bey tüm çabasına rağmen kendini beyendiremedi. Fuat Bey adaya gelirken,sarayın yolunu nedense bulamıyordu.***

Tufan bey ekibiyle hazırdı. Öyle hazırdı ki yapılanları dahi söylemiyordu. “Ben yapıyorum” diyecek derecede onları savunuyordu. Ama, istenen paketi de tam da alacakken, birielri adaya geliyor, otellerde yaptıkları açık temaslarla, paketi bekleyen Tufan ve Cemalı paketlediler. Yine de şikâyetçi olmadılar…

Sonrası mı: seçimler yapıldı. Birielri hazırlandı. Bazı arızaları vardı: Londraya veya başka Avrupa kentlerine gitmek için uçaklar onu almıyorlardı. Koyunlar hikayesi Unokutanla birlikte haledilirken, uçak hikayesi de Londra borsasında çözümlendi. İstanbul cinayeti falan dense de kimse dikate almadı. Sonuçta, saraya Dangadüngalı Tatar hesapta olmayan şekliyle gidip oturdu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi camide namazını kılıp şükranla görevini tamamlayıp koltuğa oturacak hale gelen birkaç kişi de gece yarısı çağrıyla adeta yolları kesildi. Hiç hesabı yapılmayan, imar yasasını dahai birkaç rantçı için ret eden bir şahsı birden başbakanlık makamında bulduk. Yetmedi: Fuat bey de geçen hafta gelip, ayarını çekti, belgeleri imzalatı ve gereken mesajı da verdi. Artık, önceden başlayan “merkez benim” uygulaması artık yerine oturuyordu. Öyle oturuyordu ki demeyin gitsin. Gözümüzün içine sokula sokula gelişmeler konulmaya devam edildi…

Dedik ya: Fuat bey daha geçen hafta buradaydı. Üstelik, iletişim ayarı vermek için Altun bey de yanındaydı. Ama, hemen sonra bazı belediye başkanları etrafta görülmemeye başlandı. Oysa, bol gazete ve medyamız vardır. Uçak alanından da sır gibi kaçma nedeni de yoktu. Sonradan ortaya çıktı. Kimse onların nereye gidip geldiğini sormadı. Dahası, olayın üstünde durulmadığı için, sadece kendi deyil belediye başkanlarının önemli kısmı adada yoktu. Elbet basit düşünmek de gerekiyordu: bunlar Türkiyeye gidecek olursa, şaşasıyla, yalakasıyla ve reklamıyla bol bol gösterişli demeçler le konu duyulacaktı. Anavatan edebiyatı hamasetleşip anlatılacaktı. Dönüşte de muhteşem ilgi ve anlaşmalarla “Türkiyenin desteğinin yanımızda olduğu”  aktarılacaktı. Hiçbiri olmadı. Derken, birkaç kesim bunu yanıtlayan bilgiyi aktardı. Gerçekten birçok belediye başkanı, daha Fuatın rüzgarı dinmeden Türkiyeye gider. Orada hem de Yunus Emre etkinliklerine katılırlar. Fuat bey ile Sarayda Erdoğanla görüşürler. Bukadar diplomatik gelişme ve hele de Türkiyede gerçekleşmesine karşın haberi dahi duyulmaz. Oysa görüşmelerin olması dahi abartılı şükran habercilik için önemli bilgiydi. Gerçekleşmedi. Demek mi diyeceğiz!

Dikati çeken, büyük belediye başkanları bu heyet içinde yok. Belediyeler birlik isimi kulanılıyor. Belediyeler zaten son yıllarda sorunlarını hep TC elçiliği ile ilişkide çözüyorlar. Yardımları alıyor, yapılması gerekenin kararı orada veriliyor. Birden bire Türkiyeye gitmek, etkinliklere kakatılmak, Fuat Beyden Erdoğan reyise varan görüşmeler yapmak ve başta BRT bu konuyu işlememe, biraz ters gibi. Halbuki öylesi ziyaret ve görüşmeler, içeriği olmasa da bol bol probaganda algısı olarak hep kulanılıyor. Hele de ötelenen öteki belediyeler gerçeği de eklenince, soruları ve yanıtları  da size şimdilik brakıyorum. Ben birçok olguyu hemen çözdüm. İlk bilgilenmem de yanılmadığımı belirtiyor. Yeri geldikçe devamında yazacam. Yalnız: sadece UBP belediye başkanları gitseydi, Samiciğim bol bol eleştirel sözler edecekti. CTP belediyeler de olunca, konuya dikati çekmemesi de benim tarafımdan soru işaretlidir. Bilmem, Samiye bol bol kıyak yağı dökenler, bu konudaki sesizliğine söz edecek cesaretli tutumları var mı?***

Yetmedi: bu defa Gürleyen Caferden, Dalgalı yükselişteki Denizin kemalı ekonomik heyet de Ankara yolcusu. Bunlar hem şikayetname sunacaklarını, hem buradaki işbirlikçilerin söz anlamazlığını duyurup, hem de pastadan rant isteyecekler. İşbirlikçiliğin ruhunun sonucunu bize yaşatacaklar. Bunlar hiç yokmuş gibi de pırpır uçakla hava yolu kuran, partili avantacı çalışanı masa için yer açan, parti seçiminde başına Ankarada saksı düşen, imar planını birkaç rantçı için ret eden, beklenmiyen şekilde de başbakan olan Sanerin, elbet bu konuları çözmesi deyil idare etmesi dahi beklenmiyordu. Öyle de oldu. Daha da acemiliği, aldığı ve resmi gazetede yayayınladığı kararı tekrardan alıp yayınlama acermilikleri de yaşanmaya başladı. Hamasi konuşmayı da becerememesi, işin cabası. Ama, Brt gibi medya da sık sık görünüp konuşmak da marifetdir.

Tatar mı: artık sarayda. Üstelik para sıkıntısın ayuka çıktığı anda en lüks arabayı kapıp nedenli uzaklaşan dünyada olduğunu haykırıyordu. Ezberlediği cümleleri orda burda savurup hamasi miliyetcilikle sarayın tadını çıkarıyor.***

Daha sayalım mı? Birkaç günlük gelişmeler nereye gelindiğinin anlatısına sığmıyormu! Üstelik, sığınılan türkiyedeki olanlara da hiç deyinmeme davranışı da kutsal halde sürmeye devam ederken. Hepimizin filimlerini beyendiğimiz Müjdat  Gezen ile Metin Akpınarın yargılanma hikayesindeki idiya önemli. Erdoğan herkese “hat bildirirken, parmak salarken” Müjdatın hdini bil demesinden suç çıkarılan bir hukuktan söz ediliyor. Üstelik, olayın itirafçısı yaptığı sabıkalarla da ytanınmasına rağmen. Kapanan yüzbin sayısıyla anlatılan dükana karşın “yoktur” diyen yönetim ikilemli Türkiye. Bunlar yanyana koyunca, işler biraz karışıyor. Son HDP salrdırısı, vekilere varan fezleke operasyonu, parti kapatma hareketi, hepsi Türkiyede bir sistemin dönüşüm taşlarının yola dizilmesinin mesajıdır. Bizde de artık işbirlikçi koltukçularımızın öylesine teslim olup hiçeleştiler ki sorunları Ankarada ilk ağızdan Fuat Beye anlatmaya gidiyor. Sonrası mı: “Kıbrısta iki eşit devlet”! Siyasi eşitlik de talebimize garnatür olarak eklendi. İçerik mi; bunu soran da yok. Tüm bunlar bilinmez pandemi rüzgarında ordan oraya yönünü arıyor. Yolculuk ise artık Ankarada.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin