yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGelinen nokta – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gelinen nokta – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

İki yazıdır, kısaca Dünyanın Doksanlar dönemiyle uğranılan dönüşümlere, şöylesine dokundum. Kısa ama öz olan dokunuşlar, aslında günümüzün de resmini çekmeye yetiyor. Elbet, planlanıp da yürürlülükte uğranılan kazalar, batakıklar da gelişmenin krizlerle örülmesini de getirdi. Fakat, ne seçenek oluştu nede genel yönelişten terketme yapılmadı. Bu nedenle, gelinen nokta düşünülen, planlanan ve pratiğe getirilen görüşlerin yaşamdaki karşılıklarıdır. Bunları ayni yöntemle çözmek ise mümkün deyildir. Ekonomik tıkanış, gericiliğin devletler yapısında hegemonya idoloji olması, kültürler kimliksel farklılıkların fay hatları halinde kırılması ve yeni sisteme uygun yapılar, devletler ve krizlerin de normalleşme dönemine geldik.

Konuyu uzatmak niyetinde deyilim. İki yazımı okuyana sadece günümüzdeki güncel yansıyışlarla gelinen aşamanın kendisini sunacam. Gün Cumadır. Sabahleyin gözlerimi açıp biraz da soğuktan olacak, yataktan çıkmadan basın özetlerini dinlemeye başladım. Klasik haberler birer birer sanki ayni fabrikanın muhalif ve iktidar rengi gibi akıyordu. Bu arada Avrupa gazetesi tam uymayan haberi yine yazdı. Mahşetleştirip “bir insanın dinlediği telefondakai şarkılar nedeniyle apartopar göz altına alındığı” bigisi anlatılıyordu. Aslında BRT ile başlayan yerel medyada kolayca güncel mahşetleri dinledim. Sadece birkaç medya Avrupa gazetesinin bu mahşetinin içeriğini okudu. Buda bolca övülen basın özgürlüğünün sömürgesel versyonu olarak aklıma yeniden kazıldı.

Konu bukadarla kalmadı: daha önceleri de duyduğum Sol hareket lideri sayılan Apdulah Korkmazın mahkemesi de vardı. Konu hakaret etmek. Mahkeme oldu. Bazı prosedürlerle ödenen kefalet ile yurt dışına çıkma yasakları kararlarıyla dava devam edilecekti. Dikati hala çekmiyor: bolca dangadunga atan, bbazen dilinden hakaret üstü kelimeler çıkan yeni Saraylı, nedense birielrini dava etme geneleğine de başladığı anlaşılıyor.. Sakın bu olayların tesadüf olduğunu sanmayın: ülke gerçeklerini biraz bilen, buradaki ağırlı muhalefetin sistem çizgilerinin ötesine deyil, daha da daraltarak koltuk hesabı yaptığı dönemnde, suçlanacak veya suç icat etmek de biraz güçleşiyor. Gerek muhalefetin geldiği kısırlık, gerek se böylesi icata pek beden duyulmaması da konuda önemli etkendir.

Geçen hafta hem provakasyon hem de hegemonik içerikli asılan reklam panolarındaki afişe karşı oluşan ufak tepkiye verilen sabaha karşı baskınla göz altına alma olayını da düşünürsek, işler pek de iyi gitmediğini anlarız. Hele de baskının bazı ağırlaşan ve suçlanan şekline muhalefetin dahi sesiz kalışı da bazı hazır hareket alanları da yaratıldı. Bunlar peşpeşe olurken, hala birilerinin hatırlatmama uğraşına rağmen, şu gerçek hala gündemde olması şart: Ozamanki adıyla Afrika gazetesindeki linç yapma hareketinin aranan denilip unutturulan kişiler vardır. Üstelik, bazı konularla gündeme gelince, onların yaptıkları da tekrardan hatırlatılmasına rağmen, muhalefet dahi pek öne çıkarmak istemiyor! Bunlar peşpeşe geliyor ve unutturuluyor. Hele de son yeniden ateşlenen yurttaşlık dağıtımıyla bazı reklamlı kişiler çıkınca, ayni konu yeniden hatırlatacak insanlar braktığını anlıyoruz.

İki yazımda gelişmeleri özetledim. K. Kıbrısta ekonomi denilince, Türkiyeden gelecek parayla sınırlanan anlayış kökleşti. Eleştiri ve beklenti buna bağlandı. Eldeki el deyiştirme öylesine yaygınlaştı ki ihaleler Türkiyede açılması dahi notrmaleşti. Yazılan borç miktarı bilinmiyor. Her sorunda borçlanma ile TC parasıyla ayakta durma hamleleri vardır. Kıbrıs konusunda federasuyonun kurumsal içeriği çoktan buharlaştı. Öyle bir federasyon savunuldu ki postacının dahi görev yapmasını etnik kimliksel denetimle ancak olmasının dahi masaya konulduğu görüldü. Hangisi koltukta otursa artık yeni koşulların yasalaşması ile Türkiyenin çıkarının korunması çizgisinde alınan talimatla konulmaktadır. Dikat edilen, masa terketilişi deyil karşıtı masadan kaçırıp başarı kazanmaktır. Nitekim, son İsviçre görüşmelerinde konu Anastasiyadisin kaçtığı algısıyla başarı hikayesi yazılmaya uğraşıldı. Yalan söylemenin dahi sorgulanmadığı bir noktadayız.

Türkiyede devlet içi dönüşümün de adaya tarikatlarla, ilahat camileri veya külliyelerle örülmeye başlandı. Vakıflar işletilip Osmanlı türü hegemonya kurulması adına kadim hukuka dek gidildi. Maraş hamleleri aynen böyledir. Doksanlara dek her an verilecek noktasında olan Varosi, şimdi vakıf mal kurgusuyla Osmanlı hegemnonik yapıda deyerlendirme fırsatına konuldu. Kültürler çatışmasının Kıbrısta tutmayacağını söyleyenlere, zamanıda Türkiye gerçeği ile düşünmelerini söylerken, oradaki devlet yapısınınn dönüşümünün buraya yansıyacağını vurgularken, yine inanılmaz küfüre varan sözler dahi aldım. Ne yazık, bu sözleri eden kimi barışçı; şimdi “Kıbrısa barışı AKP getirebilir” savunusuyla birçok TC gericileşme durumuna destek verildi.

Türkiyede uluslararası anlaşmalar bir dudak oyunuyla ret ediliyorsa, diyanetin gücü hat ta Ayasofyanın dönüştürme sonrası atanan imamının fetvaları artık bize birşeyler anlatması gerekiyordu. Olmadı. Şimdi, silik işbirlikçilerimizle ve hat ta müdahalelerle seçtirilerek bağımlılıkları daha bir şerbetleşitirilirken  gelinen noktanın da bu haldeki resmine diyecek bir şey kalmıyor. Özetlenen Kültürler çatışmasının iki yönlü Kıbrısta karşılığı olacağını kimse inanmak istemedi. Ürkiye bağımlı gerçeği ile taşınan nifusun önemli sayıda olması, Kıbrısta sömürgecilik nitelikle yaşatılan kimlikler arası gerilimler, bu koşula gayet geniş alan yaratmaktadır. Buna pek de alışılmış gibi olmayıp kolayca alışılan inanç deyeri de eklenince, tüm yıkımların üstünden kimlikler çizgili kurgu konuldu. Daha kötüsü, Kıbrısın kuzeyinde yaşayan Kıbrıslıların dirençli güçlü otantik kültürel birikimleri yok, siyasal mücadele bağımsız olma mtarihi de zengin deyildir. Yapılan dirençlerin dahi anlamının zayıf olması, kültürler çatışmasında kolayca kulanılma alanına dönüştük. Sanırım,Annan planında bunu çok acı şekilde yaşadık. Akıncı ve Mehmedali saray döneminde de karşılığını kötü şekilde dönüştü.

Kısaca, gelinen nokta bu. Kıbrıs görüşmlerinden tutun ekonomik durum, Türkiyeleşme çizgisi, kültürel kimliksel buhran ve sosyolojik ortak paydaların kırılıp rant hesaplı deyerin öne çıkışlı garip bir yapıda bulunuyoruz. Biraz kıpırtının korkuları veya karşıt görmenin psikolojik harp duygusu da bize böylesi olayları da yaratmaktadır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin