Sıfırlama diye bir şeyin peşine takılmış gidiyoruz.
Yok öyle bir şey. Nasıl ki grip dünyamızda sıfırlanamamıştır, bu da sıfırlanmayacaktır.
Burada görmemiz gereken şey şudur: Yöneticilerimiz COVİD’i bahane edip tüm küçük işletmeleri borç batağına saplayıp devre dışı bıraktıktan sonra akabinde de geniş kitleleri bankaların birer modern kölesi haline getiriyor.
Bir örnek: İlk kapatma sonrasında neredeyse herkese ”CAN SUYU” dedikleri % 3 faizle borç verdiler. Herkes de bu tuzağa düştü ve koşarak gidip aldı. Kredi süresi 6 ayı geri ödemesiz 15 aydı. Fakat ekonomide döngü olmadığından bunu dahi ödeyemedi.
Ülke şu üçlüye teslim oldu: Bankalar, Üniversiteler ve Hotel-Casinolar. Bahsi geçenler bu kötü durumda bile ihya edilip, karlarını ikiye katlarken insanlarımız boğazına kadar borca gömüldü.
Şimdi ise insanlara ikinci bir çağrı yapılıyor ”Gelin borçlarınızı yapılandıralım.” Ama buradaki tuzağa dikkat isterim: Bu sefer % 15 faiz’den size para veriyorlar ve üstelik bir de şartı var; bunu alabilmek için bir öncekini sıfırlayacaksınız!
E siz halihazırda % 3 faizi ödeyemediniz. % 15 faizi nasıl ödeyeceksiniz a gülüm?
Anladınız mı şimdi bize attıkları katmerli kazıkları.
Açık olmakla kapalı olmak arasında bir fark kalmadı
Zaten bu noktadan sonra açık olsak ne yazar.
İddia ediyorum; Sınır kapıları kapalı olduğu sürece Açık olmak ile Kapalı olmak arasında hiç bir fark kalmamıştır.
Yani oynanan oyunu görmekte geciktiğimiz için bu iş bitmiştir ve bu saatten sonra Esnafın ancak da selası okunacaktır.
Yine de oyunu bozmak için bir şansımız var: Kapıları açıp Kıbrıs sorununu çözebilir, AB ailesine katılabilirsek, bu oyunu bozabilir ve insanca yaşamanın erdemine kavuşabiliriz. .
Bunun dışında inanın bir çözüm şekli yoktur. Klasik yöntemlerle bu sorunun çözülmesi imkansızdır.
ÇATI çöktüğü zaman 3 şeye ihtiyaç vardır:
1- Güçlü finans kaynaklarına,
2- Güçlü siyasi iradeye,
3- Güçlü ekonomik akıla.
Bunların üçü de bizde yoktur ama AB ailesinde vardır…
Mevcut Meclis çatısı altında yer alan hiçbir siyasetçinin günümüz sorunlarına çözümü yoktur. Zaten tümü de TC’nin ayakçı neferleridir.
Yine bir örnek: İşte toplum olarak Pilli’nin peşine takıldınız ve onun için eylem bile yapmak istediniz. O ise size ”Eylemi erteleyin” talimatı verip, ardından yeni atanan Sağlık Bakanına ekibiyle birlikte destek vereceğini söyledi.
Bunların peşinden koşmak beyhudedir, zaman kaybıdır.
İşin gerçeği şudur: ÇATI çökmüştür!
Bu gerçekle yüzleşmediğimiz takdirde enkazın altında kalıp ezilmeye mahkumuz. Bankaların birer modern kölesi olduk ve olmay devam edeceğiz.
Topluma kakaladıkları Karantina ücretlerini görmeyelim diye bir de öğrenci edebiyatı yapmazlar mı, şöyle ki; öğrenci gelecek Esnaf ve toplum kazanacak.
Koca bir kuyruklu yalandan ibarettir bu. Burada Esnafın sadece adını pas pas olarak kullanıyorlar. Bu ülkede kapalı devre turizm yapıldığı gibi kapalı devre öğrenci politikası devrede. Artık herşey kampüsün içerisinde. Yurtlar dahi. Türkçesi dışarıdan ev bile kiralanmaz oldu öğrencilere.
Ticaret erbabını temsil ettiğini söyleyenlerin iki yüzlülüğüne bakar mısınız
Hükümet, açılım konusunda bir karar almazsa ‘’Sivil itaatsızlık başlatacağını’’ söylüyor ticaret erbabını temsil ettiğini söyleyen örgütler.
Ne kadar da iki yüzlüler. Ticaret Odası, KTEZO, Sanayi Odası ve daha niceleri. Esnaf geçen yıl kapatıldığından beri havlu atmış, müşterilerini kasten açık bırakılan yerlere kaptırıp haksız rekabetin daniskasını yaşamış ve 10 binin üzerinde Esnaf kepenk kapatıp açlığa mahkum olurken onlar hiçbir şey yapmamış. Üstelik yasa zoruyla kişi başı üyelerinden ortalama 500 TL alıyorlar ve kredi tuzağına üyelerini kendi elleri ile itenler de onlar değilmiş gibi habire boş konuşuyorlar. Çünkü Kredi almak için üyeliğinizi tazeleme şartı var. İşte cebinizdeki parayı böyle çalıp sizden cukkalıyorlar.
Ekonomik örgütler Esnafın sinek avladığı bir ortam da yasa zoruyla esnafı haraca almış
Ekonomik örgütler, ‘’Pazartesi açma kararı almazsanız Sivil itaatsizlik başlatacağız’’ diyorlar. Ne kadar da kurnazca değil mi? Aklınca eylem yapar gibi görünüp sözde temsil ettikleri insanları zefliyorlar.
Esnafın siftah yapmadığı, aç gezindiği bir ortamda yasa zoruyla insanları haraca almışlar aidat ücretini toplamak için mevcut durumu onlar da fırsata çevirmişler çağrı yapıyorlar. ‘’Gelin üyeliğinizi tazeleyin Banka’dan esnaf kredisini alın’’
Bu yıkımda esnaf’dan aidat ücreti talep etmek ahlaksızlığın daniskasıdır, utanmazlıktır!
Halkın alım gücünün sıfırlandığı bir yerde hangi ticaretten bahsediyorsun canım kardeşim sen?
Hem açık olmakla kapalı olmak arasında bir fark yok, çünkü iş yapamıyorsunuz ama illa da bir fark arıyorsanız söyleyim; açtığınız anda hükümet edenler heybeyi tamamen üzerinize yığmak için hazırda bekliyor. ‘’E sen istedin, ben de açtım. Üstelik senin için Sağlık Bakanımı bile görevden aldım’’ deyip aradan çekilip size kaderinizle başbaşa bırakıyorlar.
“Büyük hayallerle kurduğumuz işyerimiz kabusumuz oldu”
Bakınız, Lefkoşa’nın popülar mekanlarından biri olan İskemleci adlı işletmeyi çalıştıranlar nasıl feryad ediyor: “Borçlarımızı ikiye katladık, belirsizlik fırtınasına kapıldık” “Büyük hayallerle kurduğumuz işyerimiz kabusumuz oldu.” Adanın dört bir tarafından böyle çığlıklar geliyor. Bütün şehirler köyler hayalete dönüşmüş durumda.
Adanın 4 bir tarafı yangın yeri ve 20 bin insanımız gıda yardımı alırken 70 bin kişi de temizlik ürünü yardımı alıyor. Siz ise iş yapar gibi görünmek için ‘’İtaatsizlik başlatacağız’’ diyorsunuz. Biliyor musunuz; çok iki yüzlü ve de pişkinsiniz.
Sınır kapılarının acilen açılması gerekir
Sırf eleştiri olsun diye yazmadım bunları. Bir esnaf olarak size çözümün çarenin nerede olduğunu, ekonomik örgütlerin söyleyemediğini ben söyleyim: Ben senden Aç – Kapa oyunu istemiyorum. Ya ne isterim?
1-Bankalar, Üniversiteler, Hotel Casino kıskacından kurtarmanı isterim. Hem de bir an evvel.
2-Sınır kapılarını yarından tezi yok açmanı isterim.
3-Haksız rekabete dur demeni isterim.
4- Bankaların uyguladığı bileşik faiz sistemine ve fahiş faizlere dur demeni isterim.
5- Üniversitelerin kendi öğrencileri için halka ödettiği karantina parasına dur demeni isterim.
6- Karantina turizmi altında bütçeden Otellere ödenen torba dolusu parayı Üniversitelere ödetmeni isterim.
7- Kıbrıs sorununu gerçekçi temelde yaklaşıp çözmeni isterim.
Kapıların açılıp Kıbrıs sorununu çözülmesi ekonomik çarkları çalıştıracak
Ama en önemlisi ben Esnaf olarak senden ilk anda sınır kapılarını açmanı isterim. Sınır kapılarını açıp, Ada insanının dolaşım özgürlüğünü sağladığımız takdirde, toplamda en az 1 milyon insanlık bir pazara ulaşıyoruz. Üstelik masrafsız; Uçak parası yok, Transfer ücreti yok, Konaklama ücreti yok ve Karantina ücreti yok. Random test yap, 1 milyon insanlık ekonominin çarklarını rahatlat. Bakıyoruz. Güney günde 40-50 bin test yapıyor ve vaka sayısı 200 – 300’lerde geziyor. Bizse günde 4-5 bin test yapıyoruz, vaka sayımız 20-30’larda geziyor. Yani aslında vaka sayısı bakımından aramızda hiçbir fark yok. Bu vaka sayılarını Türkiye’nin bölge risklerini analiz ettiği haritayla kıyasladığımızda, Türkiye’ye göre mavi ile işaretlenmiş en düşük riskli bölgelere tekabül ediyoruz ve Türkiye bu bölgelerde tam açılım uygulamasına geçmiş. Açın kapıları , Esnaf da ekonomi de rahatlasın, bağımlılığımız da azalsın.
Ha Kıbrıs konusunu çözerseniz zaten 380 milyonluk bir pazara ulaşır, işte o zaman uçarız. Yoksa gerisi hikaye.
Ben ekonomik örgütlerden bunları duymak isterim arkadaş. Yeterince kabak da, salata da doğradınız.
Bu yukarıda yazılanları yapmadığımız takdirde ise toplu iflas ve toplu göçlere hazırlansın herkes.
Sınır kapılarını açmak zorundayız ve yoktur başka bir şansımız.
ÇATI çökmüştür
Bu sorunun klasik yöntemlerle çözülmesi mümkün değildir. ÇATI çökmüştür ve tamiri de ancak dediğim şekilde mümkündür.
TC ile yapılan Protokol değil teslimiyet belgesidir
Yapılan son protokolle ilmiği biraz daha sıktılar. Mübarek Protokol değil teslimiyet belgesi sanki.
Güya para verir gibi yapıp, inanın onu bile vermiyorlar. Bizimkiler de sırf o koltukta oturmak aşkına o Protokolün içinde hangi talimat varsa onu harfiyen yerine getirmeye çalışıyorlar.
Talimatın içinde Sendikaların terbiye edilmesi de var. Hayat pahalılığının kaldırılması da var, var oğlu var.
ÇATI çökmüş ama onlar bu işlerle uğraşıyorlar. Çünkü niyetleri enkazı kaldırmak değil. Onlar fakirleştirilen toplumların nasıl daha kolay yönetildiğini biliyorlar.
Ama biz ezilmemize rağmen isyan edemiyor, o koltuktan vazgeçemiyor, anavatan – yavruvatan edebiyatına biraz daha sarılıyorken ananın dişleri ile tırnakları bize her gün biraz daha geçiyor.