Ben öncelikle doğruluğum kanıtlanan iki konuyu hatırlatarak giriş yapacam. İkibinlerde Annan planı sonrasında, AİHM iki önemli ayar yaptı. Israrla uyardım: bu kararlar ilerde alehimize dönecek diyordum. Birincisi, Kıbrısla alakalı mülkiyet davaları direk AİHM yerine K. Kıbrısta kurulup Türkiyenin iç hukuk sistemi olarak kabullenen Tazmin komisyonuydu. Baştan beri, mülkiyet sorununu çözme deyil, var olanı Türkiye lehine dönüştürme ile zamana oynamanın gerçekleşeceğini hep vurguladım. Gelinen noktaya bakarsak, hem Tazmin komisyonu tıkantı, aldığı kararlar ağırlıklı olarak tazmin etmeleri dahi yerine getirmediği döneme ulaştık. Çözümü de vurgulanmıyor. Böylelikle, özellikle Rumların mülk sorunu çözümsüzleşirken, zorunlu elden çıkarma baskısı da oluşturuldu. O dahi uygulatılmayarak garip Kıbrıs yapısını kökleştirdiler. Zaten, ödenen parayla alınan tapu da Kıbrıs deyil TC tapusu oluyordu.
İkinci konu yine AİHM yoluyla gerçekleşti. Türkiyede bireysel de olsa AİHM baş vurup bazı lehlerine kararlar çıkarıyorlardı. Bunu da sulandırıp Türkiyeleştirme adına TC Anayasasının bireysel baş vuru kabul edilmesiyle, AİHM yolu iyice uzayıp hukukun anlamı da kırıldı. Devamında Erdoğan güçlenip dönüşüm hamlesinde yol aldıktan sonra şu tarihi açıklamayla taşı yerine koydu: “Anayasa manayasa falan tanımamm* AİHM kararları bizi bağlamaz” gibi tavırlarla da hukkuki yargı devlet tek tipine geçildiği görüldü. Demirtaş ve Kavala kararları sadece ikisidir.*****
Yukarda iki hatırlatmayı neden mi yaptım: gerçek yerinde ve zamanında konuşulup tavır alınırsa anlamı olur. Geç olsa da gerçek yine ortaya çıkar. Fakat, geç gelen gerçek anlayışın da acıtıcılığı ağırdır. Türkiyenin Çarşanba gündemine bakın: Ömer Faruk Gergerli oğlu okunan fezlekesiyle hapse girecek zamanı bekliyor. Yargıtay onaylayıp Anayasaya baş vurdu. Aslında iç hukuk tükenmedi. Ama kim takar. Üstelik Gergerlinin suçlanma şekli de bir acayıp. Yayınlanan haberi belirtiği için suçlandı. Haber için ne engel nede yasak sorgu yapıldı. Ama, hala yayında olan haberi belirtmesi dahi suç olmaya yetiyordu. Ayni anda HDp nin kapatılması için de Anayasaya baş vuruldu…. Bir anlamda nefes alması dahi engelenen hDP kapatılarak yok edilip, oylarından meded umulan sistemle karşı karşıyayız.
Türkiyede ayrıca Ekrem İmamoğlu da bilir kişi bilgilerine karşın Ordu valisine dava kaybediyor. Boğaziçi ünüversite idiyannamesi ise bir başka saçmalık dizisi. Yasak denilen olguların anlamı olmayan ve suç uydurma yapayım derken, kendi kendini imkar eden soruşturmaa sonucuyla karşılaştık. Dahasını yazmak da mümkün. Ama, tüm bunlar, Türkiyede birçok reforum açıklandığı, ekonominin uçtuğu fdemeçelrinin savunduğu dönemde gerçekleşiyordu.
Unutmadan geçmeyelim: ekonomi uçtu da altın kuyumculardan yeni vergi alma fonuna da kaynak toplanacak. Devletler kriz dönemi halkına yardım ederken, Esnafını rahatlamaya yönlendirmek çabası olurken, bakıyoruz ki uçuşan ekonomiden yeni vergiler alınarak itibardan tasarruf edilmeyeceği de belirtiliniyor. Açıklanan örneğin insan hakları ve adalet reforum olayında AB fonlarından para alınarak gerçekleştirildi. Oysa, herkesi foncu olmakla suçlanıyor. Suç olmanın kriteri yapılıyordu. Yabancı sermayeye gelmesi için de ekonomik reforum açıklanırken, içte de yeni vergiler getiriliyor.
Bunları yanyana koymak dahi insanı çıldırtmaya yetiyor. Hele de bazı muhalif kanallarla öğrendiğimiz Türkiye karşımızda dururken, teslim olup makam kapan bizim kilerin “şükranlı banyo yapma açıklamaları” da miğdeyi epey bozuyor. Koridorlardaki vatandaş yapma hızı ise seçim söyleyenlere hala bir anlatı yaptıramıyorsa, muhalefetimizin geleceği yer de bellidir. Üstelik, kimisi de Kıbrıs görüşmeleriyle yeniden federasyon lafını hatırladı. Öyle hatırladı ki Lefkoşada binlerle ifade edilen yeni yurtaş yapma yanına partisine dahi ters düşüp saray makam yakalayanlaerın masada bunu savunacakları yanılgısına dek gelindi.
Oyalanma oldukça iyi. Hele Niyazi Beyyin Helim uğraşısı da K. Kıbrısa sarılmayı getiriyor. Ama, K. Kıbrısta olanlkar, yurttaşlıklar, ganimet dağıtımı, yeni itibarlı cami saraylar, teslim oluşun şükür banyolu teşbih çekişleri hala konumlarıyla birlikte değerlendirilemiyor. Üstelik bunlar yokmuş gibi de davranılıyor.
Ben medya dolaşımı yapmayı seviyorum. Bana aykırı olanları da gerektiğinde bilgi adına izliyorum. Son HDP ve Gergerli Oğlu olayı Dünya medyasında yer buldu. Onca şükür çekilen Türkiye sayesinde denilen K. Kıbrısta Çarşanba akşamına rağmen tıs yok. Ne diyor çoğu medyacımız: Bizim kilere ne isterseniz yazın! Ama Türkiyeye dokunmayın…Gerçekten, Dünyada dahi yankı bulan ve siyasal dönüşüm içinde olan Türkiye, burada pek konuşturulmaz. Knuşturulmaz da işimize gelince Özgür basın ve çağdaş demokrasimiz diyoruz. Yarın yavaş yavaş eğer gerçekleşecek se Nisan görüşmeleri için cesaretciler zıplamacılar da piyasaya çıkıp, sanki hiçbir şey olmamış gibi davranılacak. Önemli uyarı: artık zıplarken dikat edin: Türkiyede zıplayan kadınlar da göz altına alındılar*
Günlük gelişmelerden, yönelinen yolun taşları, ışıkları böyle. Peki ya ötekiler? Bunu zaten yaşayarak biliyoruz.