yaklaşımlarÖzkan YıkıcıAnnan planından Cenevre görüşmelerine doğru – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Annan planından Cenevre görüşmelerine doğru – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Annan planı üzerinden, cumartesi günü itibarıyla 17 yıl geçti. Önümüzdeki hafta, yeniden Kıbrıs görüşmeleri Cenevrede gerçekleştirilecek. Hesapta, zemin aranacak. Annan planı üzerinden net 3  önemli görüşme yapıldı. Üstelik, sonuncusunda “garantörler de” katıldı. Birçok alınacak dersler de yaşandı. Fakat, hep iki nokta sırıtmaktadır: Ne yapılan zirve sonuçları doğrudürüs değerlendirilip dersler alındı, hem de beklentilerle masaya konulanlar hep çelişkilerle dolu olmaktan kurtulamadı. Örnek, en çok hedef olarak seslendirilen Fedrasyon olayı özellikle seksenler sonrası masadaki tartışmalarda içerik olarak öne çıkmadı. Tam aksi, var olan ve gelinen aşamadaki K. Kıbrıstaki yasadışılıkların yasalaşması, ürkiyenin adada kalıcılaşması ve Güneyde de Cumhuriyeti elde tutma duruşları hep sırıtıyordu. Dahası, hernekadar, görüşmeler ve çözüm dense de Fedrasyon klişesi konulsa da sonuçta belirleyici olan “masadan kim kaçtı” tutumunun öne çıkmasıdır. Görüşmelerde olanlar veya neden tepkiler gösteriliyor deyil fırsatı bulup hat ta algılaştırarak masadan karşıtın kaçtığı propagandayla başarı oynu oynandı. Bunu en son yine isviçrede yaşadık. Direk Çavuşoğlunun sazı eline alıp çalarken,Akıncı hiseleşirken, hat ta toplandı sonrasına teslimiyetini de ilan ederken, sonradan hepsi unutulup masadan Anastasiyadisin kaçtığı “başarısıyla” övünmeye geçildiydi.

Annan planı Cumrtesi gününü yılı doldurup adeta Cenevreye yönelik eylemle birlikte daha bir gündemleşti. Fakat, hep ayni nakarat hikayesi ile gerçekler de örtülüyor. Her toplantı sonrası, olanlar deyil de klişeleştirilen kelimelerle başarı hikayesi fıkra gibi yazılmasının bir versyonuydu. Nitekim, kurgulanan klişe, sonuçta paradoksunu da doğurur. Annan planı tüm yaşanmışlıkları “biz evet, Rumlar hayır dediyle” daraltırsanız, gün gelir sizin klişeleştirdiğiniz başarıyı da başkası sahiplenir. Nitekim, Şimdi Annan planı hayırcıları bu klişeyi alıp “biz evet dedik Ama rumlar hayır dedi” ile klişeyi daha ileriye de getirerek probagandalaştırdılar: “Biz evet dememize karşın, cezalandırıldık, verilen sözler de yerine getirilmedi” propagandasıyla, haklılık zırhını da ital etmiş oluyorlar. Gerçekten Kıbrıs tarihsel süreçte, gerçeklerden kaçtıkça, bunları yanılsamacılarla, siyasal hedefi olanlar kolayca ya yok eder veya kolayca yalanla süsleyip satarlar. Doğrusu, gerçekleri söylememe tutumu da bu politikalara hep destek gelmesini de sağladı.

Annan planı sonrası birçok denge oynadı. Ama, amacını doğru okumak istemeyen kesimler, sonuçta öldü diye bilinmeye başlanan kesimleri yeniden canlandırdı. Bir ufak anımsatma yapalım: Annan planıyla K. Kıbrısta yıkılmaz denilen Denktaş ve UBP siyasal olarak kurşun atmadan silindiler. Çünkü, kendi sistemlerinin gerçeklerini okuyamadılar. Ama, fırsatı kulanıp koltuklara gelen ayni çizgide devamla yetinmeyip, adeta işbirlik aşkına devam deyince, Tavladan kaldırılan Eroğlu kendini sarayda buldu. Neler yapmadılar ki: Annan planı referandumu sonrası, evetcilerin seçtiği kesimler bu fırsatı doğru deyil kendileri için iktidara konmada kulandı. İkinci ganimet dönemiyle ateşlenen, Hüklle partisi “ÖRP” kurdurulması,birçok özelelştirmeler internet ve cep telefonları dahi bu dönemde CTP merkezli yapıldı. Yine Annan planı sonrası 3  önemli görüşme yapıldı. Sadece Eroğlunun sarayda oluşu dönemindekinde ilkeler konulup ileriye doğru yönelme oldu. Mehmedali dönemi oldukça şenlikliydi: Kapı açmadaki Lokmacı köprüsü şaheseri tarihe deyerdir. Daha statikoculuk oynadığı için Denktaşın Mehmedaliye övgüler de malumumuzdur. Akıncı olayındaki oynanan Mevlut dansı da sonuçta dile günümüzde artık çözüm olmayacağını Akıncının sözleriyle yaşandı.

Daha genele açacak olursak; Annan planı döneminin özellikleri hiç konuşturulmak istenmiyor. AKP projesi, verilen sözler, Danimarkaya Denktaşın gitmemesi, Tahsinin “saklanmasıyla” Kıbrıs cumhuriyetinin AB üyesi olduğu akıldan sildirtildi. Yine referandum öncesi sunulan beşinci versyonla, resmen rumların hayır demeleri için olduğu da akılda tutulmadı. Hat ta Akelin Güvenlik konsey üyelerinden güvence istemesine başta Rusyanın hayır dediği, ingilterenin “beni ilgilendirmez” tutumları da yok sayıldı. Devamında, bu girişimleri o  döemin TC dışişleri bakanı Gülün gidip gerçekleştirişi de kaçırıldı. Nitekim, AKP yetkililerinin “bize söz vrdiniz, güneyde hayır çıkacak diye biz Kuuzeyde evete çalıştık” bilgielri de hiçelieştirildi. Bunların üstüne Kıbrısta Kuzeyde evet Güneyde hayır çıkma sonucunu sadece alarak, kendimizi en çağdaş ders veren toplum saydırma övünmesi brakıldı.****

Önümüzdeki günlerde Cenevrede hem de garantörlerin de katılımıyla görüşmeler olacak. Koşulları kimse göz önünde tutmuyor. Hele sazı alan Türkiyede olanları haber dahi yapmıyorlar. Erdoğanın direk hedeflerini seslendirmesine de pek fazla ses gelmedi. Örneğin, Erdoğanın bekletdiyi Baydın telefonunun kısa zaman önce gelip, kısa sürdüğü, Ermeni Soykırımını Baydın kabule ederken, Erdoğanın ırakta PKK karşısında askeri hareket yapma ikilemleri hiç konuşulmak istenmez. Dahası, bizim saray veya dıışişleri pek ilgilendirmezken, muhaleftin de konuşurken ilgili gelişmeleri pek dikate aldığı na inanmıyorum. Ama, Cenevreye gidiliyor. Söylenenler belli. Fakat, ne dedikleri belli olmayan kesimler de fedarasyon diyor. Hele Mehmedali ile Mustafaanın bu seslendirmesi, tarihi ibretliktir. Üstelik son Akıncı İsviçre macerası sonrası, masaya eğer görüşmeler başlarsa yeni vatandaşlıkların da kabulü geleceği kesindir. Ama zıplayalım ve Cenevreden cesaretli federsyon bekleyelim. Kimlerden mi, malum federasyonu kabul etmeyip  açık mesaj veren yetkililerden. Tufahn  gibileri de “anlatacağız” desin. Neyi anlatacak sa!

Annan planının yıl dönemi geçti. Şimdi isviçrtre yolları görünüyor. Kimse federal sonuç da beklemiyor. Üstelik yetmişler sonrası da adı olsa da hep başka gelişmeler konuşuldu. Koşullar da genelde karışık, Bol pazarlıklarla krizler saydamlaştı. En başta eksik braktığımız tarihi gerçeklerle gelecek bilgileri doğru okuyarak yorumlayalım. Unutmayın, sistemin ejderhası Denktaş dahi kendi yabndaşlarının plnnlarını okumakta zorlandığı için bir kalemde harcandı. Yerini de Mehmedali Talat doldurtuldu. Bu dersi kulağımızın bir yerine koyun.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin