Sanki dünmüş gibi “ggençliğimdeyimişimcesine, 77 yılında son anda istanbula gitmekten durdurulup Ankarada kaldım ve direk 1 mayıs katiliyamını yaşanaktan geri kaldım”. Yine sanki 78 yılındaydım: Ortadoğuda yazılacak Devrimci Gurup pankartını hazırlarken, duvarlara asılacak gazeteyi de benimle birlikte iki arkadaş değerlendirirken, pek de duymadığımız 58 Kıbrıs 1 Mayıs katliyamı bilgielrine ulaştık. Türkiyede Ankarada asılan duvar gazetesinde bu konuyu da eklemek için araştırıp Türkiyede kamuoyunun gündemine soktukk”. Yine ayni yıl istanbulda yapılan genel 1 Mayıs mitingine Devrimci Gurup pankartıyla katıldık…. Bunlar tarihin dolaşımjında sürerken, seksenlerdeki Lefkoşa 1 Mayısında Perinçek eşinin meydandan direk “Türkiyenin işkalinin bitmesini ve halkların kardeşçe birlikte yaşaması” sesi yükseliyordu. Hemen eklemek gerekir: 74 yılındaki Türkiyenin Kıbrıs çıkarmasına anında protesto çekip işkal diyen ilk siyaset de Doğu Perinçeğin o döemki gençlik örgütü DGB oluyordu. Ne tarih bu tarih. Şimdi de K. Kıbrıstaki durumu en keskin şekilde savunan ayni Doğu Perinçeğin Vatan partisi olmaktadır…..
Mayısın ilk günü, ezilenelrin mücadele günüdür. Kanla, ölümlerle ve inanılmaz baskılara göyüş gelinerek kazandırılıp, enternosyalerin dayatısıyı gerçekleşti. 1 Mayıs, emeğin örgütlü olduğu güç şekliyle yaşatılan ezilenlerin tarihi bayramıdır. 1 Mayıs, senenin bir günü olsa da ezilenlerin taleplerinin meydanda haykırılma anıdır. Bu günle birlikte birçok örgüt gücü oranında yayınladığı bildirilerle ezilenlerin o dönemki koşullarını yansıtmaya uğraşmaktadırlar. Böylelikle, 1 Mayıs yaratıcılığından günümüze emeğin kazanıp kaybetme dönemlerini kendi belgeleriyle de buluşuyoruz. Meydanlar ise emeğin gündemini, taleplerini ve gerileyip ilerlediğinin turunsolu oluyordu. Yertmişlerde sık sık tekrarladığımız devrimci dönüşümle yeni sistem seçeneği, günümüzde ise ne acıdır, sosyalist seçeneksizlik sonucu, kaznananı koruma çizgisinin de gerisine düşüldü. Birçok ülkede 1 Mayıs meydanlarda dahi kutlanılması oldukça risklerle doluyken, önemli merkezlerde de dünyanın kurtarılması ile hakların geriye gitmemesi için direnişler vurgulanacaktır. Öylesin Kapitalist yıkıma gelindi ki sendikal örg,tlenmeler oldukça gerilerken, özellikle ekolojik yıkım ile son pandemi sonucu kamusal alanların özeleştirlmesiyle sağlıkta dahi sosyal hakların yok oluşunun bedelini hep emekçiler ödemektedir.
Korona salgınında bir ezber algısı piyasaya sürüldü: “herkesi ayni etkielr”! Oysa ta baştan görüldü ki Kovit salgını ezilenleri daha kötü vururken, aşılanma dahi sınıfsal eksenli çarpıcı ayrımın kendisi aynada görülüyrdu. İnsan hakları sunumlu sağlıkta ilaç tekelerinin gücüyle, patent hakları denilip parayla satılan aşı önce zengin üst kesimlere yapılıyordu. Parası olmayan veya örgütsüz emek kesimi hep öteleniyordu. Dahası,n Pandemide dahi fırsatı kulanan bazı sermaye kesimi daha da zenginlerken, önemli sayıda nifus da yokulaşıyordu. Hat da Türkiye veya K. Kıbrısta olduğu gibi kapatma uygulanırken önemli sayıda çalışanın çalışma zorunluluğu ile hastalığın ilk hedefleri oluyordu.
Bu yılki 1 Mayis çok yönlü krizlerin kuşatılmışlığında geçecektir. Derinnleşen kapitalist ekonomik krizle artan işsizlik ve yoksulaşma dibe vururken, pandemiyle birlikte de yeni sağlık kısgacıyla da ölümlerin de atresi sömürülen emek kesimi ilk sırada yaşamak zorund kalıyordu. Yetmezmiş gibi, pandemi nedeniyle konulan yasaklar sonucu, birçok ülkede 1 Mayıslar meydanlarda toplanılmayacaktır. Talepleri dinletikçe, nereye gelindiğinin de mesajı alınacaktır. En acısı, onca talep veya sorun içinde çözüm sosyalist söylemli deyerler olacakken, ne yazık sosyalğist örgütlenme siyasal yapıların da yokluğu yaşanarak dersler alınacaktır. Daha kötüsü, krizilerin vuruşu ile kitlelerin öfkesi, bazı ülkelerde olduğu gibi faşist otoriter rızalık da yaratma tehlikeleri de olası halinde yakalanacaktır.
Yeni 1 Mayısa geldik. Emeğin bayramıdır. Fakat, birçok ülkede hem de pandemi yasağına karşın bu günde dahi çalıştırılıp sömürülecek emek gerçeği de olacaktır. Sermayenin talepleriyle ve krizlerin fırsatını da kulanıp birçok kazanılan hakların da kaldırılma seslerinin duyulması sürpriz olmayacaktır. Zaten, son dönemde bazı kesimler, verimlilik ve zorunlu ihtiyaç nedeniyle 1 Mayıs tatilinin kaldırılmasını seslendirmeğe başladılar. Bir anlamda, 1 Mayıs, emek sermaye ikilemindeki gelienen aşamanın da anlaşılması için önemli tarihtir. İsizliğin deyer görülmeyip hesaplanmadığı, pandemi gibi garantina anında dahi sağlık koşulları düşünülmeden çalıştırılan işçiler, hepsi kapitalizmin birer acı örneği olarak normalleşmenin de sıkıntısını duyacağız. Bizde ise konu son Cenevre ile biraz federasyon, biraz kaybedilmekte olan haklar veya yeni yasalalrla Neoliebralizmin kelimelerini duyacağız. Fakat, en altakilerin inşaat veya market gibi yerlerde çalışmaları da doğal şekilde gerçekleşecektir.
Gün Cuartesi. 1 Mayıs günü. Yeni aya işçi bayramıyla giriyoruz. Hakların kaldırılması, sömürgesel bağımlılığımızın net olarak gösterilmesi, alt çalışanların kaçak olma gerçekleriyle K. Kıbrıs sıcak günle bu tarihi anı yaşayacaktır. Sömmüren ve sömürgeciliğin işbirlikçileri bir ağızdan sıkılmadan güne ayit görüş sürecektir. Peşinden de gelen talimatlı hakları kaldırma yasalarını hızla geçirmeye devam edilecektir. Sömürgeciliğimizle, ilhaklaşma yönelimlerimizle, sınıfsal sömürünün derinleşip yasa dışılık ilkeleriyle birlikte K. Kıbrıs güneşinde yaşatılacak. Şu laflar da arada duyulacak: yaşanılan gerçekler varken, zamanı deyil denilip de söylenmeme tutumları de sürecektir. Sonuç mu: Kapitaliszim en krizlerle boğulup kağoslar üretirken, ezilenlerin seçeneksiz kalıp bazen faşizme yönelme tehlikeleriyle 1 Mayısta bakalım meydanlar ne diyecek.