arşivUlus IrkadCenevre’den de, bu halimizden de, birşey çıkmaz - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Cenevre’den de, bu halimizden de, birşey çıkmaz – Ulus Irkad

Yeniçağ podcastını dinleyin

Aslında Cenevre’den bir şey çıkmayacağı ve de yeni bir düzenleme veya yenilik diye yutturulmaya çalıştıkları “İki Devletlilik” de eskinin devamından başka bir şey değildi. Yani şimdiye kadar 1974 sonrasında farklı bir tutum veya farklı bir model mi takip edilmişti ? Görüşmeler, Türkiye’nin kanatları altında hep çözümsüzlüğe havale edilmekte ve bu çözümsüzlüğün devamı da başarı diye sunulmaktaydı. Neyin başarısıydı bu? Günden güne ithalatı artan ihracatı sıfırları tüketen ülke ekonomisinin mi? Türkiye’ye günden güne bağımlı kalan ülkenin acınacak durumuydu bu…Yoksa içte, devamlı demoklesin kılıcı gibi dalga dalga değişen Türkiye’nin anti demokratik rejimlerinin baskıcı ve de söz hakkı ile demokrasisi olmayan yapının mı? Neyin başarısıydı ki olanlar? Yani Askeri vesayet rejimlerinde de baskı altında değil miydik? Konuşanların, örgütlerin gecesi bombalandığı tehdit altına alındıkları, korku içinde titreşen toplumun, korkudan ve telaştan kendi içine dönmesiyle zevk yapanların başarısı mıydı? Özgür bir toplumda olması gereken bunlar mıydı? Kıbrıs Sorunu ve görüşmeler tek bir adama indirgenmiş , onun iki dudağında gidip gelmekte ve Vesayet Demokrasisinin yaratıcıları da bize onun ne büyük bir adam olduğunu anlatmaktaydılar. Neyin özgürlüğünü, neyin sevincini yaşadıktı ki? 1974 öncesi göçedenler bu defa da yani 1974 öncesi gibi kaçmaya devam etmişlerdi. Ne menem bir özgürlüğe kavuşma ve özgürlüktü bu… Fakat işin tuhafı dıştan nüfus taşınmasına devam edilmişti. Adanın yerli ahalisi göç etmekte, büyük bir kayıtsızlıkla “Giden Türk, gelen Türk” denerek adeta bir ihanet yaratılmıştı.

Cenevre Görüşmeleri gene eskinin tekrarı oldu. Görüşmeciler kendilerine verilen misyonu yapıp adaya döndüler. Gene sorun halı altına süpürülmüş, ozmosis yoluyla toplumun tüketilmesine devam denilmişti. Çarşıdaki esnaf kan ağlıyor, çarşı, bilhassa pandemiden ötürü de nefes alamıyor, Girne Lefkoşa-Arasta ve Mağusa çarşıları son nefeslerini veriyorlar ama Görüşmeci, Deniz ve Hava alanlarını ortak BM kontrolünde çalıştıralım teklifine tepki göstererek, bunu egemenliğe yapılan bir saldırı olarak niteleyerek, elinin tersiyle itiyor ve büyük bir onur ve de gururla adaya gelerek, bu hareketini müjde olarak halka sunuyor. Bunun bir başarı olduğunu da belirtiyor aynı zamanda.Neyin başarısı?  Tamam Türkleştirmenin, İstirdatın, bölünmenin bir başarısı olabilir ama katiyetle barışın, huzurun, ekonominin  veya çözümün değil. Beyefendiler, Cenevre Görüşmelerini mayınlamanın mutluluğuyla geriye geliyorlar. Türkiye Dışişleri Bakanı onlar yerine konuşmuş, Kıbrıs Görüşmelerinde Türkiye’nin de petrol ve de kıyı çıkarları da masaya getirilmiş. Be kardeşim, o çıkarları masaya getirmek sizin işiniz mi? Bırakın bunun kavgasını Türkiye başka yerlerde yapsın. Bu konuyu Kıbrıs görüşmelerinin bir parçası yapmayın çünkü bu halkın fazla dayanacak mecali kalmadı. 83 milyonu omuzlayamaz bu zayıf toplum. Türkiye niye denizler hukukunu imzalamadığını,  niye bu kadar hatalar yapıp dünya kamuoyunun düşmanlığını kazandığını kendisi düşünsün. Kıbrıs görüşmelerinde Türkiye Dışişleri Bakanının görüşmecilerden de önde hem sözcü hem de reddedici olarak bir gölge gibi orada bulunmasına veya hep önde görülmesine sebep neydi?

Evet, bir başarı vardı ama bu başarı Cenevre görüşmelerini akamete uğratmak ve bir darbeyi daha, Doğu Akdeniz Barışı’na indirmekle oldu. Bu darbe ve mayınlamanın Kıbrıslıtürklerin bir başarısı olduğunu iddia etmek pek akıl karı değil. Maalesef Kıbrıslıtürkler gene kaybetti…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin