yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGerçekten demokratik medya kuruluşunda programcı olsaydı – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gerçekten demokratik medya kuruluşunda programcı olsaydı – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bir ülke düşünün ki, ikidebir kendini demokrasiciliğim beşikliğinde ve çağdaşlığın rüyasında dolaşıyor. Sömürgeciliği ret edip banbaşka pandemilerde dolaşıyor. Faşizmi ve yandaşlık kurualıyla işlerken, adına eşitlikli egemen ülke söylemiyle algı oyunları oynamaktadır. Fakat, odenli elindeki yetkileri teslim etti ki sadece atıptutmak veya işbilik talimatlarını yerine getirme roluyla sınırını epey daraltmaktadır. Yetmedi, elinde sadece brakılan dağıtım olanakarlını yandaşlara dağıtarak da yerel kitle tabanı oluşturmasının da can alıcı yönüdür. İnsanlar öylesine kısgaç kültürüne sıkıştı ki elde etikleri ve çoğunun elinde kalmayacağını düşünerek bu çürüyen sistemi savunma potansiyelinde durmaktadırlar. Bol fetişizim kelimeleri ile hiçeleşen iç dinamiklerle ayakta durmaya çalışan ve giderek eldekileri kaybeden tuhaf K. Kıbrısta normalmış gibi yaşayıp, herkes senden bu normalin yine sınırlar içinde kalıp normal eleştiri ve muhalefet yapmanı bekliyor.

Ülkenin seçilen vekili birbuçuk yıldır toplantılara katlılmıyor. Dahası, yurt dışında yaşıyor. Gösermelik olsa da istifasını da gönderiyor. Meclis kararıysa, önceden dokunulmazlığı kldırtılarak yargılanmasını da sağlanıyor. Ama, onca zamana rağmen hala ne vekilik kaldırtılıyor, nede yargı sürecine geçiliyor. Ama, bizim meclisimiz yerine göre çok demokratiktir. Tabi arada bazen de talimatla partiden istifa edip devşirmeler de işin cabasıdır. Tam bunlar normalleşirken, Bugün, yani Pazartesi günü daha da acayip olması gereken ama normal yeni durumlar da yaşandı. Bir vekil, medyalara çıkıp, partisiyle bağlarının kalmadığını ilan eder. Yapılan konferanslarda da ayrı parti denemeden tutun, koltuk hesabıyla görüşmeler de gerçekleşti.

Ama, önce silik ve talimatla parti başkanı ve koltuk yöneticisi olan Sanerle görüşür. Ardından mecliste sanki sabah konuşan o  deyilmiş gibi anlaşılmaz laf salatası yapıldı. Doğaldır ki sonradan kimine göre müdahale kimine göre yeni avantalar karşılığı kararın dondurulduğu konuşmala etrafta yaylıyor.. Tam meclistekiler bunu anlamaya uğraşırken, destekleyenler savunmaya, muhalifler de ses yükseltmeye uğraşırken, devreye Meclis “başkanının” yeni gafı girdi. Bir oylama yaptı. Soruyla “evet hayır” diye sordu. Bazı vekiler şu sözlerle karşılık verdi: “neyi oynaladık” diyorlardı. Gerçekten Meclis toplantısını rasgele izliyordum. Önderin düştüğü tuhaflık inanılmazdı. Sorulan sorulara neden yanıtı verme yerine ordan ooraya savruluyordu. Zaten siyasal yaşamı da öyle oldu. Kavga edip istediğini vermedikleri için UBP ayrılıp CTP geçti. İlgilii partide ödül olarak tarımın başına konuldu. Neler yapıldığı aklımızda. Derken CTP görev deyişikliği yapıp onu tarımın başından alınca da CTP istifasından UBP geçişi yapıp yeniden tarım makmcısı oldu. Tıpkı oğlunun belediye başkanlığında olduğu gibi.

Şimdi de onca kıvraklık sonrası denge adına meclis başkanı oldu. Gafları meclis gibi uçuşuyor. Zaten Türkiye buradaki iç dinamikleri tüketirken, meclis gibi kurumlara yer brakacak deyildi. Ama, hala meclisin kutsalığı ve demokratikliği söylenmeye devam ediliyor.

Ekleyelim: K. Kıbrısta buraya bağlı olmayacak 6 lise ayarlı okulun açılacağı dolaşımda. Bazı medyalarda tıpkı öteki işbirlikçi sermaye kesimdeki gibi dış sermaye el deyiştirme hazırlıkları olduğu duyumları da artıyor. Bet konusunda gidrek netleşen buradaki pastayı Türkiye sermayesinin buradakilere brakmayacağı anlaşılıyor. Üstelik müze olacak ken yeniden Buğday camisine geçiş de yapıldı. Yetmediyse, berabberinde hala UBP parti kurultayındaki onca oy sonrası oylar dyeil de talimatın yönüyle Sanerin nereye dek gideceği belirsizliği vardır. Bunlar artık direk Fuat beyin dilinde dökülecek sözlere endekslendi…

Bu gelişmelerle yerel basın sadece K. Kıbrıs içeriğini ve müsaadeli demokrasi çizgisiyle habercilik yapılacaktır. Türkiyeye dokunmadan, sanki herşey burada belirleniyormuş gibi de kavratma algısıyla oynanacaktır.. Ben medya kurumlarında çalışsaydım ve demokratik ilkeler işleseydi bu konuların çoktan üstüne çıkıp yayına katgılar yapacaktım…

Örneğin, Kolonbiyaya dek gidecektim. Filistin konusunda konuşulmayanları ele alacaktım. Sedat  Peker açıklamalarıyla neden muhalif liderlerden fazla ilgi görmesini sorgulayacaktım. Türkiyede olnanlarla K. KIbrısı anlatmaya çalışacaktım. Kavramları dile göre deyil, içeriklere göre vurgulayıp yanlış yalanları ortaya serecektim.

Ratyo mayısta prokraama devam etseydim: Kolonbiyadan yola çıkan ve yakalanan 5 tonluk kokyin yüklü geminin hikayesini ulaştıracaktım. Türkiye ile alakasını ve neden bunun Türkiyede onca zamana dek haberinin olmadığının sorgusunu edecektim. Kolonbiya hem yakalanan kokayin yüklü Türkiyeye gidecek gemi ile yükselen toplumsal tepkileri birlikte ele almaya çalışacaktım. Türkiyeye yansıyanlarıyla da genel siyaset mafya ilişkilerini anlatacaktım.

İyi iletişimci olsaydım, konuların geçtiği Kolonbiya veya Filistine gitmeyi zorlayıp oradaki gerçekleri yaşayarak daha somut anlatmaya uğraşacaktım. İletişim alanında Sedat Pekerin açıklamalarındaki önemli izleyiş ile muhaliflerin izlenme zayıflıklarının derslerine yönelecektim. Bu önemli olaydır. Sedat Peker olayı çok yönlü tartışılmalıdır. Birçok bildik durumun konuşulmaması nedeniyle normal hale gelirken, mafya çelişkilerinde dahi bazı gerçeklerin nedenli yankı yaptığı sonucunu doğru yorumlamaya yönlenecektim.

Şilideki solun yeni anayasa referandumundaa kurulcak meclisteki başarıyı mutlaka deyinecektim. Sol için önemli bir başarıdır. Bakalım bu başarılı kurucu anayasa meclisi hangi yasal kurumsallaşma sözleşmesini çıkaracak?

Ama ben kısa 30 dakika zaman yazabilme köşemle yetinmek zorunda kaldım. Buda benim handikapım. Bakalım yarınlarda nerelere savrulacağız.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin