Güney Kıbrısta, Kıbrıs cumhuriyetinin temsilciler meclisi üyeleri seçimi gerçekleştirildi. Alınan sonuçlar, genel kapitalist eksenin adeta yansıyışı şeklinde oluştu. Kıbrıs sorunundaki son sirtodaki yaşananlar, başkanın skandallarla yolsuzluklar ayyuka çıkma durumu, pandemi yaşanırılığı ve başka koşulların altında seçimler gerçekleştirildi. Başkanlık sisteminin temsilciler meclis parlementer yapısının sayısal dağılımı yeniden oluştu. Genel sağa kayış ile daha ulusalaşma eylimleri biraz da olsa sağa kayışın da yansıyışı halindedir. Dünyada görülen direk faşist yükselişin izi de Elamla yaşandı. Ayrıca, yine krizler ve seçeneksizliklerle, apolitikleşmenin saydamlaşması sonucu da sandığa gitmeler azaldı. Bunlar çok uzağımızda deyil, Güneyde yaşandı. Sonuçlar da şekilendi. Yine başka bir gerçek de Annan planı ve Hristiyofiyas dönemine dek güneydeki seçimlere ilgi epey varken, son seçimde gördük ki kuzeyde pek de alaka olmadı. Sadece, sağ cenahın ve benzerlerinin mavzeme bulmuş gibi Elamnın yükselen oyu konu oluyor…
Güneyde temsilciler meclisi rum parlementerler için seçim yapıldı. Kıbrıs cumhuriyetine yasasına göre türklerin de 24 üyesi vardır. Türkler katılıp bunu doldurmadılar. Bu konuya şimdilik girmeyecem. Ancak, ben kendimi bildim bileli hat ta çocukluğumun anımsama ilk günelrinden beri, rumlar arasındaki seçimlere hep ilgi duyuyorduk. Konuşmalar, normal halk arasında dahi epey tartışılır biçimindeydi. Gelişen medya bunu tetikliyordu. Kıbrısın fiylen ikiye ayrılmasına rağmen, bu ilgi hep sürdü. Öyle sürdü ki seksenler, doksanlar döneminde televizyondaki, ratyolardaki tartışmalar dahi izlenip mahşetleşiyordu. Özellikle Vasiliyu dönemiyle gelen siyassete enjekte edilen politik ivme, bu ilgiyi epey artırdı. Rumca yayınları dinleyen epey kesim, seçim gidişatını da takip ediyordu. Bir anlamda, arada duvar çekilip sınır olsa da Güneydeki seçim heycanı Kuzeyde de belirli kesimde resmen hisetiriliyordu. Adayların savundukları, Kıbrıs konusundaki görüşleri, AB girişiyle alakalı tutumlar, ekonomiye bakış gibi birçok konuda bilgiler ediniyordu. Oysa kapıların açılması ve yaşatılan Annan planı oyunu sonrası, bu ilgi daralmaya başladı. Hristofiyasla oluşan bekleyiş yeniden ilgiyi tırmandırdı. Sağolsun başta Mehmedali bey bu konuda olumsuzluklarıyla ve AKP aşkıyla koltukta kalma heycanına kapılınca, bir anlamda uzaklaşma da hızlandı. Hristofiyasın hem elektrik sabotajı, dış AB müdahalesiyle yaşatılan finansman krizleri ile solun algısal yenilgisi ile birlikte, bu konuda ilgi gösteren kesimi de giderek Güneyde olanlardan uzaklaştırdı. Zaten, Hristofiyas deneyimi ile solun nereye kadar var olan koşullarla gideceğinin de haritası çıkınca, siyasal deyişim beklentileri de kırıldı.****
CTP ve Akel dönemi önemli erozyonlr oluştu. Solun ortak noktada buluşamamayacağı algısı güçlendi. Bu tutum, sağa yönelişi de artırdı.m Güney bu konuda Anastasiyadis gibi yetkisi az ve siyasal kurumsal kulanımı tartışmalı lideri seçtirti. Parlementoda parçalanmaları hızlandırdı. Başta DİKO zaten epey zamandır ayrışmalarla yeni partiler doğurma geneleğini gerçekleştiriyor.
Son seçimde oldukça soruna karşın, nedense ne katılımı artırdı, nede seçenek sola yöneliş çıkışlar oldu. Yine de iki güçlü parti Akel ve DİSİ oy kaybeti. Merkezdeki Diko da ayni durumda. Tek oy yükselten, klasik Avrupanın tekrarı gibi Elam oldu. İki katına yakın oy yükselti. Tabi ırkçılığı gericiliği faşizim genel idolojiyle bağdaştıramayanlar, faşizmi hep öteki ülke için görenler, yakalayıp yorumlamaları da mümkün olmuor. çÜnkü, Elam tipi düşünceli politikacı ve partilerin hem de Türkiye desteği ile Kuzeyde de nasıl büyüdükelrini kimse kıyaslamıoyor. Sadece, güneydeki karşıtlıkla,düşmanlık ırkçılığına damıtma yapmak için Elamla sınırlı kalınıyor.
Seçime gidilirken, Anastasiyadis, mahkemeye dek yola girdi. Sahte yurttaşlık ve para politikası nedeniyle sorgulanıyor. Pandeminin pek de iyi yönetildiği söylenemez. Ama, en azından bizimkilerden farklı olarak mali destekleri gerçekleştirdi. Bu koşul dahi sağ eksenin oy kaybetmesi gerekirdi. Kaybedilen ohyun da sola yönelmesi lazındı. Olmadı. Tam aksi faşizme yönelişin olmasına tanık olduk. Bu güneyde yeni dennklem oluşturdu. Yine de DİSİ nin resmen bazı parlemento ihdiyaçları için müttefikler aramasını da dayatıyor. Kıbrıs sorunu mu: o zaten çoktan dış güçlere devredildi.
Kuzeyde ise seçimler son güne dek haber niteliğine dahi layik görülmedi. Son bilgilerle kıyas ise rakamlar üzerinden yapıldı. Güneydeki tartışmaların dahi ne olduğu haberine ihtiyaç duyulmadı. Böylesi ilişkiye gelindi. Güneyden gelecek rumun parasıyla probaganda ekonomisi yapılırken, Kıbrıs sorunu veya orada ne oluyor soruları artık birincil deyildir. Onca medya şovlarına ve fon paralarına karşın, doksanların ilgisi hiç denecek noktasına gelindi. Bu kamuoyu gerçeği ile Kıbrısa bakan da çok. Giderk devlet faşizmi yerine ırkçı örgütlerin partileriyle de normalleşmeler gelişlemeye başladı. Siyasal tehlike de bu.Güneyde Elamın son oyu veya bizim kabineye girmeler faşizimin kurumsal kabullendirme algısında olduğunun da acı görünüşüdür. Seçim sonuçlarını şuraya buraya dyeil, onca ilişki gerçeğine karşın yabancılaşma ve rent deyerine endeksenmenin acısıyla, faşizmin bu koşullarda taban burlma başarısızır. Dünya da bu mesajı almakla meşkuldur. Hele de yaşanan devletler örnekleri de yaşanırken.
Unutmadan, güneye özellikle Kuzeyden bol miktarda mülteci gitmesi de ırkçılığın yükselmesinde önemli etkendir. Biz bunu görmezden gelsek dahi dünyadaki gerçeklik, şimdilerde Kıbrıs semalarında da faşizmi yükseltmektedir.