yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKıyaslamadan günah çıkarma çelişkisinde bulunmak – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kıyaslamadan günah çıkarma çelişkisinde bulunmak – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Hangi konuda olursa olsun, olayı öğrenmek için, yaşanılan yerdeki bilgileri ve izlenim yapanların görüşleriyle beslenmek gerekir. Örneğin, K. Kıbrıs konusunda gelişen harhangibir olayı, oradaki yerel basından, medya akışkanlığında veya gidip kendi gözleminizle edindiğiniz bilgileri değerlendirip habrerleştirirsiniz. Bir anlamda, ilgili yerdeki koşullar sizin bilgi edinmenizde önemli katgısı vardır. Olan bir olayı orada yazılıp çizilenlerle anlamaya çalışırsınız. Ozaman da olayın geçtiği, sorun olduğu yerde eğer eksiklik veya konuyu konuşmama konusund sınırlama varsa, siz de yanıltılırsınız. Bugün birçok konuda durum budur. Onun için, bazen kimine göre “sert” gelen eleştirilerim, aslında burada yaşanıp da konuşturulmayarak, yanlış mesaj vermekten sıkldığım içindir. Zaten, K. kIbrısta kendi kendine oluşan çizgilerle birçok konu konuşulmaz ve yazılmazken, sansürlü bu ortamla elde edilecek gazete haberleriyle de elbet eksiklik ve yanlışlar da olması kaçınılmazdır. Sonrası, K. Kıbrısta yaşanan olayları kendi süzgeciyle sınırlarken, başka ülkedeki çıkan hem de olumsuz denecek durum karşısında da yetersiz klınır. Geçmiş veya anındaki durum dahi net anlatılamaz.

Yukarda özetlediğim eksikliği, Pekerin son açıklamalrıyla yeniden yaşadık. Hep görmezden getirildiğimiz, bizi ilgilendirmez denilen Türkiye olayı bu  defa da devlet içi güç mücadelesiyle uçuşan belgelerle yeniden kanıtlandı. Orasını ilgilendirir sığınağı, hem de uçuşan devlet içi algılarla yerle bir edildi.

Tekrardan belirteyim: genelikle Kıbrısta mitleştirilen kişilikler vardır. Hat ta son bunu çekilen dizide gördük. Mitleşen Denktaş olmadığı için romantik Kıbrıslı eleştirileri yapıldı. Denktaşsız KIbrısın konuşulamayacağı algısı kulanıldı. Halbuki dizinin konusuna Denktaş kahramanlaştırılıp konulsaydı konu tamamdı. Şimdi tam tersi yaşandı. Pekerin videyolarıyla gündeme gelen Adalı katliyamı ve uyuşturucu kara para durumları ortaya serildi. Konuşanlar, eleştiri yapanlar, bu defa K. Kıbrıs Denktaşı yok saydı. Bu eksiklik hemen Türkiyede başka bir eklsiklikle çakıştı. Katledilen Adalı ile Denktaşın arkadaş olduğunu Kemalist kesim söylemeye başladı.

Gariptir, o  dönemde katliyam ve öteki olaylar karşısında Denktaşı işaret edenler de Türkiye medyasına çıkınca Denktaşı unutular. Böyelikle bozulacak büyüyü ayakta tutular. Konu Kıbrısta geçti. Kimisi konuyu buradan da öğrenmek istedi. Birçok gazeteci ekrana çıktı. İki önemli hatayı anlaşmış gibi tekrarladılar. Olaya Denktaşı hiç katmadılar.ikincisi de konu hakında yetersiz bilgi olduğunu anlatmaya çalıştılar. Pekerin videyosuyla birlikte yeni bulgularla konuya bakılması gerektiğini de söyleyenler oldu. Oysa hem kulanılan silah hem de öteki bilgiler zaten o  günlerde biliniyordu. Doğrudur: sadece Adalı katliyamı deyil, kurşunllananlar vaardı, öldürülecek 6  kişiden söz ediliyordu. Hat ta konuşan bazı kişiler de oldu. Fakat, onlar sonradan mahkeme sürecinde yalnız brakıldıklarını şikayeti de yaptılar. Denktaş ise o  dönemde oldukça tutumu beliydi. Hat da söylenen Adalı dosluğu yerine onunla karşı karşıyaydı. Dahası öldürülmesi üzerine suçu rumlara atan sözler de belirti. Gelen tepkilere göre de geri adım atıldı.

Olayın AİHM gidilip de eksik soruşturma gerekçeli kararı da oluştu. Fakat, kimse bunu tamamlama hamlesi de yapmadı. Türkiye gerçeği ile K. Kıbrıstaki yansıyışları ele almak yerine, sisteme dokunmadan ama zorunlu çıkış yapma kıyaslamelerin içinde sıkışıldı. Şimdi yeniden konu gündeme gelince, sanki havıza yok olmuş gibi davranılıyor. Normal koşullardaki gibi konuşlulup günah çıkartılıyor. O  dönemin Denktaşını kimse konuşmanın içine koymuyor. Oysa, Denktaş gerçeği ile saraya kimin geldiği anımsamaları çok önemlidir. Ama, burada konu yazılmıyor. Türkiyede devlet içi güç mücadelesindeki hem de mafya liderlerinin birisinin açıklamasıyla gündem olunuyor. Birşeyler demek, yapar gibi davrnanmak gerekir. Türkiye gerçeğine dokunulmadan arayış içindedirle. Özellikle iki devlet anlaşmaları gibi tuhaf duruma sarılınıyor. Ozaman yaşannanları dahi ders yerine koyup görüş genişletilmiyor. Elbet, türkiyede devlet içi denklemle buradaki oluşan koşulların etkileneceğini, gözden kaçırmıyorum. Nitekim, uzun zaman susan Erdoğan, kükreyerek, tethtitler yağdırtarak yeniden alana girdi. Öyle tehtitler yağdırtı ki Meral Akşenere yapılan saldırıları dahi sahiplerip “bu daha başlangıç” gibi önemli siyasal tutum takındı. Provakasyon ile saldırganlığın tırmanacağı hem de devlet tarafından gerçekleştirileceği mesajıdır. Zaten Pekerin de verdiği mesajlar, zamanında bu işleri nasıl yaptığı ve neden dışlanmak istenildiğinin sorgulanmaasıydı.

Biz bunları anlamak isemiyoruz. Sanki eksik bilgi gibi sığıntısıyla da avunjuyoruz. Herkes bilir ki Türkiye gerçeği ile konuyu ele almak zorundayız. Bu arada K. Kıbrısta gelinen aşama bakımından önemli gösterge de yansıdı: Doksanlarda Denktaş belirleyici gücü de vardı. Konular karşısındaa görüş belirtip tavır  da kordu. Oysa şimdiki işbirlikçiler son Adalı kararıyla resmen nedenli silikleştiklerini ve teslim olduklarını gösterdiler. İşbirlikçilikte geline nilişki biçimi ve yetki konumu sonuçta eski işbirlikçilik yapanlarla yenideki şimdikilerin oldukça ayrışma durumuna gelinmesi de tesadüf olamazdı.

Pekerin bir de mafya tipi açıklamaları vardı. Uyuşturucu, kumarhaneleelr, başka cinayetler, dünyadaki yolculuktaki yerimiz de vurgulanıyordu. Buna pek ses çıkaran olmadı. Buda bizdeki kültürleşen bakışın önemli örneğidir. Bunların toplamında ise çok alınacak ders yanında, hala konuşmama çizgisindeki durumlar hep alehimize işlemeye devam ediyor. Artık bazı kesimler de şunu romantik ironikleştirmesin: “Türkiyedeki sol bizimle ilgilenmiyor”! Peki, ekrana çıkarılanlar buradaki gerçekleri aktarma fırsatı yerine resmi görüşlerle sınırlı kalırsa, kim öğrenecek bu gerçekleri ve kime yönelecek* Bu acı ama kendi kendimize batırdığımız hançerdir.

Kısaca, birçok pislik yaşanır. Kirli işler döner. Bunlar söylenmedikçe de öğrenmek kolay olmaz. Hele demokratik olmaadan demokrasicilik örtüsü konulursa, pandoranın kapanan kutusu olur. Yine ortaya çirkinlikler dökülse de onları apanlar kaldırmaz. Halk halkın direnişi ve kamuoyu ile ancak yok edilirler.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin