yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGeçen hafta da şaşırtmadı – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Geçen hafta da şaşırtmadı – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Haziran ayının bir haftasını daha yaşamda tüketdik. Ömrümüzden biraz daha zamanı geçirdik. Normal şartlarda hafta akıp geçti. Bildik olaylar tekrardan önümüzden seyrederek tamamlandı.  Tek gerçek, yaşamın kendi kuralı işliyordu. Var olan koşullar kendi yarınlarını hazırlayıp yürülüğe koymaya devam ediyor. Hele de siz sömürge ülkede olup ilhaklaşma hesaplarıyla da yetkilerle oynuyorsanız, bunun anlamı, işbirlikçi yerli kesimin elinden brakılan yetkilerin de el deyiştirme sürecine tanık olayacağınızdır. Nitekim, hastahane yapımından ihalelere, camilerdeki kuran kursundan, birçok planı direk TC elçilik kanalarının açıklamaları bunun sadece basit birer adımı şekline dek geldi. Hele de konuşturulmayıp imzalananlar ise bir başka hikaye gibidir. Bunlar artık kanıtsandı. Normal gündeki rutin kararlar haline geldi. Çoğu çevrece haberi deyer kılmayan öneme dek geriledi. Sosyolokların siyaset deyerlendirmesi gibi, “anormal olup tepkilere çıkacak konular, sürekli tekrarlanıp doğal hale getirilirse, ozaman önemi dahi yok edilerek normalleşip kanıtsanır. Tepki dahi duyulmaz. Haber deyeri dahi kalmaz” diye kitaplarla dünyadaki örneklerini hep anlatılar.

Bir haziran haftası dahi geçti. Bildik konuların yarına açılan yeni hamleleri dışınmda geneli etkileyecek şaşırtacak bir şey yok. Herhalde odenli gericileşme ve kanıtsamanın yalanlarla ve ayrıcalıklarla gerçekleştiğini söylemeye de gerek yok. Nasıl şaşıralım: öylesine iki yüzlülük ve pişkinlikle gerçekler ötelenmeye uğraşılıyor ki artık pes demenin de anlamı kalmadı. Herhalde atamayla “başbakan” olan kişinin kız kardeşiini istihtam etmesi, üstelik de 53 yaşında olduğu için toplumsal tepki gelmesini beklemek doğalının olması bizi şaşırtırdı. Haberi olsa da bu tip işler öylesine normalleşti ki siyasal krevartlı partiler dahi gık demedi. Yargı ise şimdilik övgü gömleği ile kendini koruyor!

Yine şaşırtacak ne vardı: TC elçisi ekine vakıfları da koyup adeta camilerde kuran kursu tipi etkinlikler düzenleyip, iki gün namaz kılan kişiye bisiklet verme durumu da fazla şaşırtmadı. Adet yerine vbulsun diye bazı mırıltılar oldu. Ama, yetkisi dahi gasbedilen makamdan, laiklik lafazanlı öteki kesimlerin, kurumların da tepkileri duyulmadı. Hele bedava Çanakale öğrenci kampları konusunda bizi şaşırtacak duyarlı çıkışlar da pek olmadı. Bazıları anlatmaya çalıştı. Sesleri yetmedi. Ama, lafa gelince, “laiklik, demokratlık ve çağdaşlık” alır başını gider. Şaşırdık mı: elbet hayır. Bunlar normalleşti. Bazen amacı anlatmak isterseniz de deyişik seslerle “bedave gidip gezip görecek, nevar sıcak günde camide eğlenirse kötümü” sözleri bolca söylenir. Bedavaclılık ve görünerek taraf olma çıkarı tüm deyerleri yerlebir hale getirdi.

Bu arada, eldeki yetkileri verip adeta yandaşa pay dağıtmayla sınırlatıran makamcılara da öteki işbirlikçi medyadan bazen adet yerini bulsun diye de eleştiriler yapılır. Buna da şaşırmıyoruz. Örneğin, o  denli beceriksizlik ve hanedan tipi dağıtım oluyor ki, takesini takıp gazetecilik yapan biri şu tepkiyle haykırdı: “maden aşı organizyasyonunu yapamıyorsunuz, ozaman Türkiyeden gelip bunu yapsınlar” deyip, buradaki gelinen işbirlikçi silikleşmenin Türkiyeye teslim olmanın kamuoyunu da oluşturuyor. Ne diyor bazı medya kesimi: buradakiler ne isterseniz söyleyin, ama Türkiyeye dokunmayın!

Böyle döngü içinde günler akıyor. Herhalde zorla vetoyu kaldırtan, Beyaz ev yemeğinde istenilenelri kabullenip makamcı olan kişiden, ihaleler neden burda açılmıyor diye sormasını, Türkiye ile pazarlık yapmasını bekleyemeyezsiniz. Yine, makama gelmek için taklalar atıp onay alana, sırf gerçektir diye sorgulamasını da ummak, ölünün gözünden yaş beklemeye benzer. Yurtaşlık ile yeni seçmen sayesinde kazanmak vaarken, kim Kıbrıs konusunu düşünür. Jet sgandalıyla makamı kaybedene, konu açığa çıkmadığı halde daha mükemmel makam verilen şahsın da denilenler dışına gelmesini beklemek, ahali dilinde enaylilik deyilmi. Sonra, istifanın dahi bilinmesine rağmen, atanmış başbakanın “rütin görüştük” deme yalanına nasıl kızılır! Ahaliye çekinmeden yalan söyleyen, kendini en başarılı kılan kesimlere, neden buna devam ediyormusunuz sorusunu sorunca yanıt bulmak mümkünmü?

Bunlar deyişik şekilde hem de temel işleyen kural şeklinde yaşandı ve yaşanacak. Unutmadan, unutturulan Jet sgandalı ve bu konuda görevden alınan makamcıya yeni makam verildi. Peki ama, bu Jet olayında olan kişilerle yemek yiyen Gürleyen mütahit vardı. Gazetecilik aşkına birisi sorsun, bu jetle gelen kişiler kim? Hele de şimdi tam da ihaleler de gitmişken belki ilgili yasa dışılığa uyan kesimi öğrenme şansına sahip oluruz.

Elçilik açıklamaları ve kardeşini işe alma gerçekleri aslında K. Kıbrısın son vardığı kavşağın tabelasıdır. İstenilen şekil ve kanıtsanan adımlarla muhalefet dahi kalmamanın acı izleriyle yaşıyoruz. Bizim gibi düşünenler hala gerçeklerin dahi söylenmesinin zamanı olmadığı durağında gelecek müdahaleleri bekleyip dursun. Sömürgeciliğin işleyiş şekli bu. Susmak veya çıkara sarılmakla koşullar deyişmez. İç dinamik olmadıkça kapitalist dünyanın da müdahale etmesini beklemek, dünyayı tanımamak demektir.

Haziranın bir haftasını daha tüketik. Silikleşen işbirlikçilik ile elçilik ve direk Fuat beyin ipleri eline aldığı kesin. Geldgitler artıyor. Durmadan birşeyler imzalanıyor. İmzalayan makamcılar dahi ne olduğuna bakmıyor. Nelerin teslim edildiğini, örneğin meclisem gelen çalışma yasasıyla anlaıyoruz. Makamcı ise farkında dahi deyil. Krevatlı muhalefet ise sesini yükselterek “uzun vadeli kalkınma planı yapmamız gerekir” demenin ötesine gidemiyor. Koltuğa gelmenin şartı belli. Akıncı bunu tutmak için binbir kılığa girmesine rağmen de kalamadı. Siz kılıktan kılığa, yalakadan yalakaya girseniz de karşınızdaki AKP gerçeğini bilmediğniz için de bol bol hayal kırıklığı da yaşarsınız. Sadece muhalefet deyil, UBP de kendisi yaşadı. Tam başkan seçtim derken, bir telefonla yerlebir oldu. Sonra sıkılmadan çıkıp, meydanda olduğunu söyleme pişkinliği ise bir anlam taşımaz. Böylesi şartlarla günler akıp tükeniyor. Dönüp baktığında şaşıracağımız en anormal durumlar, çoktan normal hale gelip kanıtsanır halde yaşandığını tanık oluyoruz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin