yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKırmızı çizgilerle gerçekleri yok ederseniz – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kırmızı çizgilerle gerçekleri yok ederseniz – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Ali bizdenin İstanbul hava alanından geri gönderilmesi, tosuncuk çiflik bank soygununda iişlevlerde K. Kıbrıstaki kurdurulan şirketin rolunun itiraf edilmesi, ünlü ülkücü mafya Çakıcının ve haht ta bazı idiyalaran göre Ağırın da adamızda olmasına karşın, Pekerin açıkladığı ilginç dosyalarda mafyan ilişkileri ve uyuşturucu yolunun buradan da geçmesi gibi son günlerde birçok haberi peşpeşe dinledik. Dinletik de bizim medya bu konularda birkaçı dışında oldukça ilgisiz kaldı. Politikacılar ise başka mekanda dolaşıyor. Buna karşın, Tam da Bizderin istanbuldan uçağa bindirilip geri Lefkoşaya gönderilirken, Tosuncuk dolandırıcılık itirafında K. Kıbrıstaki şirketin önemli rolü itiraf belgesine girerken, Çakıcı Ağır duyumları artarken, resmi siyaset pek de konuşma niyetinde dyeildir. Buna karşılık, başka ziyaretçiler de vardı: Çavuşoğlu adaya gelip gitmeyi normalleştirdi. Golf oynamayı da beceriyor. Fuat bey de bazen telefonla bazen direk gelişlerle kendini resmen içsel otoriter kişi olarak yerleştirdi. Tam da yukarda belirtiğim eski saray basın ve iletişim koordinatörü Ali Bizdenin istanbuldan Türkiyeye sokulmayarak geri gönderilirken, başka bir uçakta da Türkiyede hamasset hetfihciliği yapan Tatar ve Fuat bey de adamıza geldi. Bu resim sanırım herşeyi  anlatmaya yetiyor.

Hem Türkiye hem de Kıbrıs kendine has siyasal keskin kırmızı çizgielrle siyasetin alanını belirti. Devletci bakış ile sömürgeleşme ikileminde bu gerçekleri kırmızı çizgilerde boğlanın artık nereye geldiğinin işaretlerini almaya devam ediyoruz. Tam da dünyada dahi oluşturulan endişeli merakla 20 Temuzdaki Erdoğanın K. Kıbrısa geliş ile açıklayacağı durumlara odaklanıldı. Devamında da son günlrin gelişmeleri olmaktadır. Ali Bizden olayı oldukça önemli. Üstelik güvenlik lafı gibi anlamsız ve nereye çekersen çek ifadesi de gelinen aaşamanın tehlikesini işaret etmektedir. Daha önceleri de akademisyen veya eski Halkderli Özay denemeleri oldu. K. Kıbrıstan birkaç kişi dışında tıs çıkmadı. Uyarımızda, bunların nornaleşeceği sonucuna doğru gidildiğini belirtik. Medyada dahi bu konuyu konuşmamızın “zamansı olduğunu” söyleyenn epey kesim vardı.

Burada önemli bir noktayı belirtmeden olmaz: siz Türkiyeyi görmezden gelip birçok gerçeğe kırmızı çizgiyle yok sayarsanız, gelişmeleri de anlamaktan uzaklaşırsınız. Öngörmeniz imkansız hale gelir. Ayrıca, Türkiyede de konulan ulusal kırmızı devlet çizgisiyle K. Kıbrıs gerçeğini deyil de Türkiyenin resmi devlet gözüyle bsakarsanız, olayların haberini dahi yapmazsınız. Nitekim, son Ali Bizden olayı bu kısgacın daa içine düştü. Oysa Türkiyede hem de AKP karşıtı kesimler, üstelik hava alanından sorgusuz suğalsiz eski saray koordinatörünü ülkeye sokmayıp geri gönderilmesine rağmen ses gelmiyorsa, hep konulan kırmızı çizgilerin dışında olmasındandır.

Bir ufak dokunuş da burada eleştirir gibi olanlara: sanki Türkiyede son gerçekleştirilen tutuma rağmen, konuyu eleştirmek isterken, ısrarla kırmızı çizgi dolaşımına geçiliyor. “Biz Türkiyeye karşı deyiliz. Türkiyeyi seviyoruz. Türkiyenin yardımlarını da imkar etmiyoruz” gibi başlangıç yapılıyor. Bir anlamda, oluşan davranışın idolojik devlet şeklini imkar ederek, gerçeklere dokunmadan eleştiri yapma arayışının sıkıntısı başlanır. Hem yapılanın yanlış veya zorlanarak eleştirme peşindeyken, kırımızı çizgileri de aşmama adına Türkiyeye de yağ çekme ve karşı olmama düşüncesine sarılınıyor. Oysa Ali Bizden olayı genel Türkiye devletinin siyasal bakışının sadece Kıbrısa yönelik uygulamasıdır. Onbinlerce insan suçunu bilmeden veya uydurulan suç şekileriyle hapiste oluşlarını görmezden geliyorsak, Bizdene yapılanı da siyasal gerçeği ile anlamak mümkün olmuyor. Hele şu laflarla başlayan ve popilizmin kıvraklığını kulanan gazeteciler, gerçeklerle hiçbir zaman haber yorum yapamazlar. Bu çizgielr ise bizi en başta gerçekelri konuşmamızı engelemektedir.

Boşuna deyyil, Tosuncuk dolandırıcılığında, Çakıcının adada oluşu, Bizdenin ülkeye sokulmaması hepsi bir düşüncenin dyeişik yansımalarıdır. Oysa Türkiye yalakalı işbirlikçilik teslim olmanın sarhoşluğu ile dünyaya meydan okuyup giyecek gömleği olmayan pehlivana benzemektedir. Zaten şimdiden çoğu kesim hem de Fuat bey adadayken Bizdnein neden ülkeye sokulmadığı, Çakıcının burda ne işi olduğunu, Tosuncuk konusundaki bilgielri sorma cesaretleri elbet yok. Başka açıdan, dün yeniden anılan Adalı cinayeti için dosyaların durumunu Fuat beye sorma cesaretini bulacak kişi de zor. Ama, iki devlt deyip kardeşlikten söz edilirken, ara sözlerde yeni yetkielrin devrediliş sıkıntısını da yakalamak mümkün. Ama gerçekler etrafta yakarken, hamaset ve yanlışınn pişirilip masaya konuluşu da gerçekleştirilecek. Türkiye kamu oyu hat ta AKP muhalefeti dahi burayla alakalı gelişmelri ya alkışlayacak veya duymayacaktır. Resmi bütünleşme olurken, kırmızı tellerle de gerçeklerin etrafını örüp yoluna devam ediyor. Şimdiden 20 Temuza Erdoğanın açıklamaları endişelerle beklenirken, Ali Bizden gibi yavaş ve bilim insnaanının Türkiyeye sokulmaması adımını da yaşadık. Hala şu tekerleme örtü gibi kulanılıyor: “Biz bunu söyulerken, Türkiyeyi çok seviyoruz. Türkiyeye karşı deyiliz” belirtmesini de vurgulamadan edemiyoruz. Oysa yapılan net. Devletin de yapısı malum.daha ne olsun?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin