Mutsuz olmayan bir asgari ücretli gösterebilir misiniz? Bunun adı, sermaye düzenidir. Zorda olanı aşağılar, utandırır. İnsana asgari yaşam ve doğaya yok oluş önerir.
Her şeyin adını doğru koymalı…
Öyleyse, ne yapmalı? Sorusunun cevabını ararken, dilini korkak alıştırmamalı. Gelecekle ilgili kaygılar taşırken, burjuva ideolojisi ağzı ile konuşmak, boş konuşmak ve diğerlerine hizmet etmektir. Alışılmış ideolojik söylemlerin suyuna gitmektir. ‘İnsanlar eşit olamaz’ ezberi ile tahsillerini tamamlamış politika ve ekonomi uzmanlarının, iktidarın ve parlamentonun, yönetim denen şeyin sorunu, sermaye ile nasıl daha sorunsuz, uyum içerisinde çalışabileceğidir. Yönetim sınıfının asıl işi, ülkeyle ilgili tüm sorunları, düzen içinde kalarak çözmemektir.
Bunu yaparlarken, halkın onayını almak önemli bir sorundur. Parlamenter sistem bu işe yaramaktadır. Örneğin, düzen içi muhalefet denilenlerin, Tatar idaresine karşı muhalefetleri, sermaye gerçekleşmesi konusunun daha sağlıklı olabilmesi hakkındadır. Boşuna düzen içi muhalefet denmez zaten. Başka bir şeyi önermezler. Ersin Tatar’ın, Ankara Hükümeti ile girdiği ilişkilerden hazzetmez gibi yapılır. Fakat bu ilişkiyi ‘daha haysiyetli’ yapabilecekleri iddiasını dile getirirler. Türkiye-Kıbrıs arasında sermaye aktarımlarını, turizm adı altında, yatırım adı altında toprağın, insanın ve emeğin haysiyetsizleştirildiği, meta haline getirildiği sorun edilmez. En ileri muhalifi, bunu yapanın neden yerli kapitalist olmadığını sorun eder. Sermaye adına yapılana karşı, ideolojik bir sorunları olmaz. Düzen içinde kalınır. Genel kurala uyulur. Dememiz o ki, düzen içi muhalefetin de aynı düşünce yönteminin çıkmazı içinde olması, sermaye iktidarının ihtiyacı olan halk onayının sürdürülmesine olanak sağlamaktadır. Başka bir düzen, her şeyin satılacak şeye dönüştürülmediği bir yaşam önerisinin yüksek sesle söylenememesi, toplumun, mevcut düzeni onaylamasını kolaylaştırıyor. Geriye kalan, düzen içi sürdürülebilirlik fırtınasına sarılan muhalefetin, iktidarın ruhunu okşaması. Yani, ‘liyakat sahibi’ yöneticiler tarafından düzenin ‘sürdürülebileceği’ yalanını tekrarlamaları. Böylelikle çökmekte olan Kapitalist sistemin bütün yükünün, emeğini satanlara yüklenmiş olması, egemen sınıflara yeniden umut olmaktadır…
CTP, ‘uzun vadeli kalkınma planı’ hazırlayacaklarını, ülkenin düze çıkarılacağını anlatmaya çalışıyor. Kimin kalkındırılmasından söz edildiği bilinmez. Mesela, hiçbirisi çalışanların tümünün ihtiyaçlarının eksiksiz, tamamının karşılanacağı bir ilişkiyi vaat etmez. Bu vaat edilmiyorsa, kalkınacak olanın sermaye tarafı olacağı bellidir. Diğer tarafın zora düşmesi koşulu ile… Planlamalarınızı ne amaçla yapacağınızı söylemeniz gerekir. Eğer Farklı bir şey söylemiyorsanız, aynı şeyi yapıyorsunuz demektir. Önemli olan, sermaye sınıfı dışında olanlara ne önermiş olduğunuzdur. Önerebileceğiniz bir şey var mı? Asgari ücret ve işsizlik dışında…
Asgari ücret, işçiye sormadan uzlaşılmış, sermaye faydasına bir şeydir. Lafı gevelememeli. Hangi akıl, asgari ücrete, yaşam için bir şeydir diyebilir? Yalana ortak olunmamalı. Asgari ücretin tespit edilmesi demek, sermaye karlılığını belli bir seviyenin altına düşürmemek demektir. Başka ülkelerin değerlerinin aktarıldığı ülkeler hariç, diğer ülkelerde, asgari ücret denen şey, yalnızca sermayenin mutluluğuna göre düzenlenir. Emperyalist denilen ülkelerde, dış kaynakların henüz tükenmemiş olması, görece ve aldatıcı, daha iyi bir yaşam düzeyinin korunduğu görüntüsü verilmeye devam edilebiliyor. Fakat bu ülkelerdeki ortak yaşam alanlarının tamamının sermaye tarafından ele geçirilmesi, görece daha iyi yaşam denilenin de yalan olduğunu ortaya çıkarıyor. Ücretin tamamının sermayeye kaynak haline dönüştürülmesi, toplumun ve insanın kendini gerçekleştirmesinin ve sosyal olmasının önünde engel oluşturuyor. Bu yüzden Kapitalizm çerçevesinde, refah denen şeye aldatmaca denilebilir. Yaşamakta olduğumuz salgında, refah toplumları denilenlerde, halkın sokaklarda ölüme terk edilmelerine, sağlık alanlarına sermayenin el koymasının neden olduğu, hiçbir zaman unutulmamalıdır. Sınıf savaşı üzerinde seyreden tarihin bu dönemini, halka karşı yapılmış, en büyük saldırılardan biri olarak değerlendirmek gerekir. Sınıf kavgası yokmuş gibi davranmamalı. Eğer emeğini satan, bunu yaptığı için tüm ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa, fakat karşılamak istiyorsa, bu durum bir sınıfın sömürüsü sorunu değil mi? Asgari ücret denilenin zorda olana faydası olmuyor. Mutsuz olmayan bir asgari ücretli gösterebilir misiniz? Bir sınıf eksik yaşayacak ki diğeri servetini büyütmeye devam edebilsin. Asgari ücret denen şey ahlaksız bir şeydir.
Asgari ücret, sömürülenin aç kalmaktan başka şansı olmamasıdır, aşağılanmasıdır. Sermayenin, her şeye kendi adını koyduğu bu düzende, temsili sistem dedikleriyle, hükümet-işveren-sendika denenler, asgari yaşam şartlarını belirlerler ve buna uyulmasını zorunlu kılarlar. Bunun adı, sermayedir. Pazara uygun yaşamlar yaratılır. Aşağılarlar, utandırırlar. Böyle devam etmesi için insana asgari yaşam ve doğaya yok oluş önerirler.