Haftalardır tüm konular dönüp dolanıyor ve Türkiye’de artık devletin suç örgütlerinin eline geçmesinden bahsediliyor. Türkiye içte çürürken dışta da itibar kaybetmeye başladı. Artık tezleri de dinlenmiyor veya kaale alınmıyor. Güney Amerika ülkelerinden Venezuella ile başlayan ilk ekonomik ilişkiler, oralardan Orta Doğu’ya uzanan uyuşturucu ve altın kaçakçılıklarına dönüştü. Şu anda artık Türkiye’nin devlet güvenlik güçlerine dünya ülkeleri pek itibar etmemektedirler. Türk gemileri şüpheli zannıyla önleri kesilip içlerinde kaçak maddeler var mı diye aranmaktadır. Artık Türk güvenlik birimlerine bir şey danışılmıyor. İslamo faşistlerin en fazla bulunduğu ve gizlendiği ülke şu anda Türkiye. Bu Batı’yı her bakımdan korkutmakta. Türkiye dünyanın en güvenilmez ülkesi olup çıkmış. İtibar yerlerde sürünüyor. Bu çürüme devam ederken maalesef siyasal tezler de akamete uğramaya başladı. Dış dünyada darbeler birbiri ardına gelmekte. Son haberlere göre artık ABD, Maraş konusunu da Türkiye ile arasındaki problemlerden biri olarak seçmiş deniyor. Ermeni sorunu yanında Maraş Sorunu da Türkiye’nin başını ağrıtacağa benziyor. S 400 konusu da ayrı bir konu. Türkiye NATO üyesi olmasına rağmen rakip Rusya’dan füze satın alıyor ve tabi bu arada Batı’yla tüm bağlar kopuyor. Sorunlarına başka sorunlar da ekleniyor.
Irak ve Suriye derken şu anda Afganistan konusu gündemde ve Afganistan’dan gelen göçmenlerle de baş etmeye çalışıyor Türkiye.
Türkiye AB ve Kıbrıs konularında da dünyayla ters düşüyor. Fakat göçmen Sorununu AB ‘ye karşı kullandığından ve de bu konuda AB’yi korkuttuğundan dolayı şu anda Türkiye’deki demokrasi sorunları rafa kaldırılmış. AB ülkeleri Türkiye’de demokrasi sorunundan ötürü baskı da yapamıyorlar. Tabi ki bunlar Türkiye’nin dünya üzerindeki itibarını yükseltmedi. Aksine Türkiye şu anda dünya kamuoyunda en fazla eleştirilen ülke durumuna geldi. Demokrasi, hukuk ve adalet konularında Afrika ülkelerinin bile altlarına düştü. Her şey yerlerde sürünüyor.
Gerçekten 90 yıldır var olan sorunlar bu defa daha da artarak devam etmekte. İttihat ve Terakki, Teşkilat-ı Mahsusa derken şu anda artık ırkçılık, milliyetçilik ve şövenizm maalesef en büyük hastalıklarından biri. İzmir’de HDP üyesi bir kızın geçmiş haftalarda cinayete uğramasından sonra bu defa da Konya’da yedi kişilik bir aile ırkçı bir saldırıya uğrayarak hayatını kaybetmiş durumda. HDP’yi bu şekilde cinayetlerle korkutarak Kürtlerin oy vermesini engellemeye çalışacakları ve bu hazırlıklar içinde oldukları artık aleni olarak belli oluyor.
Millet İttifakı gene Türkiye’nin 90 yıllık hastalıklarını da yansıtarak meydanlara geliyor. Millet İttifakı başından beri Kürtleri soyutlayarak bir sonuç almaya çalışıyor ama Türkiye’nin kaderini HDP değiştirecek hem de engellenemez patlamasını da getirecek.
Türkiye farklılıklarını da kucaklayan bir duruma gelmezse, otoriter yapı kırılmazsa, demokratikleşemeyecek. Eğer demokratikleşmezse Türkiye her an için potansiyel bir parçalanma tehlikesi içinde kalacak.
Türkiye’nin farklılıklarını da kucaklayacak demokratik bir sisteme ve çoğulcu demokrasiye geçmesi her bakımdan barış heveslerini de artıracak.
