Farketsek de farketmesek de gericileşen siyasal düşünce şekliyle, otoriterleşen yönle ortaçağa doğru bazı gidişatlar iyice artıyor. Dün daha anlamadan Kadim hukuk kuramının ismiyle hukuk haklılığı zeminine doğru fırsat deyerlendirmesi yapılırken, şimdi de Kadim tarih yazılımıyla geçmiş yeniden gerici resmi idolojik işbirliğine göre oluşturulacağı açıklamalrı geldi. Üstelik, TC Elçisinin “müjdesi” ve kendine tarihçi akademisyen diyen kişilerin söylemleriyle. Elbet, işbirlikçi de işbirlikçi rolunu oynayıp, ama yetersiz donamnımı nedeniyle de birbirinbe karıştırma laflarla bunu alkışlıyordu. Demek ki biz farkında olmasak da artık Kkadim dönemi yani Osmanlı yeniden canlandırma idolojisiyle kültürlşemeye doğru gidişat hızlanmaktadır.
Beni acıtan gerçek: ilgili tüm gelişmelerde kendine bilim adamı veya akademisyen diyen kişilerin de buna yönelik alt yapılı laflar oluşturmasıdır. Hep vurguladım ve bu nedenle zaman zaman da deyişik tepkiler aldım: “zamanı deyil, ayakların yere bassın, siz zaten hiçbişeyi beyenmezsiniz, fazla konuşma da maaşların parası gelsin, Türkiyesiz olmaz” benzeri çok eleştiri aldım. Zamanında söylediklerimin de gerçekleşmesine karşın, kimse haklıydın dahi gelmedi. Hele de şu ilginç Mayıs ratyosundaki tartışma benim beynime kazıldı: Mustafa Onurerle Türkiyedeki son anayasa referandumunu eleştirip, gelecekte K. Kıbrısı da vuraağını savunurken, birçok hem de kendine barışçıl gazeteci diyen kişi de “ama abi Kıbrısa barışı ancak AKP getirir, onun için referandumdan evet çıksa iyi olur” diye karşılık veriyorlardı. Sonuçta yayından biz uzaklaştırılırken, onlar hala birçok medyada barışçıl federal gaetecilik yapıp Türkiyenin etrafından dolanarak mesleklerini yerine getiriyor.****
Sıkıntım var diyordum: son tarih olayında da gördük ki ne türlü kötü ve yanlış hamle olsa da burada işbirlik için hazır olan epey kesim var. Üstelik konuyla alakalı bilim dalının etiketini kulananlar dahi. Hemen ekleyelim: K. Kıbrıstaki tarih hep resmi idolojiye göre günlük şekillendirildi. Türkiyeleşme eksenli ve sisteme dokunmama kuralı gayet güzel uygulandı. Göstere göstere eksiklikler ve yanlışlar sıralandı. Günü kurtarma ve Türkiyeleşme ilkeleriyle tarih yazıldı. Bu nedenle her araştırmacı ilk bulgularıyla yazdırtılan tarihin yanlışlarını hemen bulur. Şimdi, Türkiyede AKP dönemi ve kendi güncel idolojisine göre her alanda olduğu gibi tarihte de yeniden güncel siyasal konuma göre yazılım yapılmaktadır. Özellikle tarih kulanılarak geçmiş yeniden idolojikleştirilerek günü kurtarma ve ona göre insan yetiştirme amacı vardır. Bu konuda da Osmanlılaşmanın bir klişesi de kadim kelimesi olmaktadır.
Bir başka gerçeklik de yine bu konuyu direk TC elçisinin anlatmasıdır. Bizim “hık deyip” amaçlı saraylımız da buna sarıldı. Irkçılığı, ümetciliği veya soydaşlık ile Osmanlıcılığı birbirie karıştırıp yien dangadunga atıp gitti. Ama, unutmayalım bu kişi Kıbrıs Türk toplumunun temsilcisidir! Buna karşı çıkışlar hemen başladı. Ama, sanki günümüz veya önceki tarih doğruymuş gibi de savunmaya geçildi. Oysa geçen iki yazımda da belirtiğim gibi 1 ve 8 Ağustos günlerinin dahi nasıl yanlış kulanılıp yerinde kaldığını anlattım. Ama tekrar edelim; yeterr ki onların da katgısı istensin, hemen bu çerçevede tarihçi olup katılıma hazır tarihçilerimiz de ne yazık ki mevcut. Tabi tıpkı dizideki gibi onlara AKP rejimi ihtiyaç duyarsa.
Kuzey Kıbrıs önce hukuk yoluyla Maraş işdahlı Kadim hukuku duydu. Şimdi, yeniden tarihi yazılımında ayni kadim sözkonusu. Zaten, ilk örnek kurgulu diziyi belgesel diye sunmakla açılım başlandı. Bazı mızmıntılar çıktı. Hele de işbirlikçi işdahla bekleyip de yer verilmeyen bilimciler veya politikacılar hayal kırıklığınan ğuradılar. Şimdi tam da bilim dalı tarihe sıra geldi. Buda Türkiyedeki rejim dönüşümüne göre Kıbrısın resmi olacaktır. Bazı tepkiler mutlaka olacak. Tınan da olmayacak. Zaten K. Kıbrısta TC kökenli nufusn eski nifusa göre tam 3 katını geçti. Hala hızla yurttaşlık da gerçekleşiyor. Bu kitlesel kabul potansiyeli olarak yeter ve artar. Üstelik yine AKP merkezi tek şahsım yönüyle de yönetim şeklini uyguluyor. Nereden nereye geldik. Tarih bilimsel kuramdır. Kendi ilkeleri vardır Araştırma teknikleri de önemlidir. Ama, siz bu bilimi alıp idolojik güncel konuma göre yazarsanız, bu resmi tarih ifadesinin ötesine geçilemez. Bilimlerden siyasetle en ince çizgisi olan dalı da tarihtir. Hem önemli bilim dalı olurken, hem de kulanmılıp idolojik saptırmaya da açık alandır. Şimdi, TC bu girişimi yaparken, gelecek Kıbrıs işaretleriyle, günümüz siyasal kültürleşmenin de mesajını verecektir. Kurgudan belgesel yaratanlar, yalan yanlış eksiklik dolu bulgularla da tarih yazılımı yapmaları sürpriz deyildir.
Kadimin eserleriyle artık haşır neşir oluyoruz. İş brakmakla ip yayıınca, herşey peşpeşe gelir. Bir nazikane uyarım olacak.TC elçisi tarih coşkusuna girince, deniz feneri gibi gelecek ifadesi kulandı. Deniz feneri ifadesi çok tehlikeli. Birileri Almanyanın en büyük dolandırıcı yaşananıyla bunun sorgulanmayan Türkiye ayağını hatırlama tehlikesi vardır. Hem de birçok çevre AKP övgüleri yaparken, Kıbrısta birçok barışçı b alkışlarken bu Deniz feneri sgandalı Almanyada çıkıp Türkiyede duvara çaptığı dönemdi….
Kısaca, kadim tarih dönemine dek geldik. Yine işbirlikçilere bu brakılmayıp Türkiye direk geçişiyle gerçekleşiyor. Elçi temel konuşmacı olurken, kendine tarihçi diyen kişiler de bunun reklamını yapıyor. Yarın bu tarihçilerin nasıl anılacağını da şimdiden zatten bilmek zor deyildir. Hele de Serterin tarihten başka herşeye benzeyen kitabının da önerilmesi, durumun nerelerer gideceğinin de işaretidir. Tarihle yeni siyasal düşüncenin bilim kanalıyla öğretiliğ zaten eksikliklerin bol olduğu alan,bböylelikle doldurtulup güncel idolojik aygıta eklenecektir. Onca gerçeklere rağmen deyiştirilemeyen basit olgularıyla hep tarih yazılaan ülkemiz, şimdi de kadim tarih deneyimini de yayaşayacaktır. Üstelik istenirse hazırda bekleyen adı bilim, gerçeği işbirlikçi olan kişilerle. Böylelikle Kıbrısı yeni gericilik olgularla beyinleri yıkamaya devam edilecektir.