yaklaşımlarÖzkan YıkıcıNeleri kanıtsadık ki! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Neleri kanıtsadık ki! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Pazartesi sabahı tatile gitmek için son hazırlıkları yapıyordum. Arada ekrandan yerel basını da dikatle izlemeye çalışıyordum. Duyumunu aldığın konunun doğruluğunu da bulma merakındaydım. Gazetelerin haberleri geçiliyordu. Derken, Avrupa gazetesinin mahşetinde istediğim haberin teyitini aldım. Elsen başkanı Kubilayn Özkıraç, elçiliğin posta yoluyla Türkiyedeki dava teblikatını aldığı yazıldı. Yine klasik K. Kıbrıs sanal normal haller gelişiyordu. Onca özgür demokrat havarili gazetelerde konu yazılmadı veya iç sayfalar konuldu. Dahası, konuyu yazan Avrupa gazetesinin mahşetini başta BRT ya geçiştirip deyinmiş gibi veya hiç okumama tutumları da yaygın şekilde yaşandı. Sami Özuslu ise konuya en azından kendi medyasında kendi yorumuyla da olsa deyindi. Böylesi önemli olay ve yerel basın tutumlu kısa süreçli yaşam tanığı oluyordum….

Konu oldukça önemli. Üstelik uygulanma şekli de daha tehlikeli işaretlerle geleceği de karanlıklaştırıyıyor. Elçilik postasıyla sendikal merkeze mektupla Teblikat etme tutumu, nedenli içeleşen Türkiyeleşme gerçeğinin hukuksal yeni versyonu olarak gerçekleşiyordu. Bu denli öneme sahip olan yeni davranışa eğer denilen şekliyle olsaydık, başta buradaki yargından başlayarak siyasal merkezler ve yönetim makamlarının en azından rahhatsız olduklarını söyleyeceklerdi. Tam bir esirleşip ilgisizleşme döngüsünde geleceği duyarsızlıkla beklenip gidilmektedir.

Kubilayın dört uyıl önce yazdığı makale nedeniyle Türkiyede dava açılması,teblikatın gönderilme şekline dek olanlar, K. Kıbrıstaki tüm demokratik ve özgürlük laflarının nerelere dek gerilediğinin son kanıtıdır. Üstelik bu dönemin son gelişmeleri hızla yeni örneklerle taşlanmaktadır. Seçim müdahale üst tutumlar, parti kurultayına dek etkili olunup durdurulması, atanmaların şekli ve yetkilerin elden gitme ikilemleri hızla ger. Bunun durdurulması konusu ise şimdilik tatilde. Hele K. Kıbrısta onca türkiye müdahalesiyle oluşen yeni koşullara karşın, koltukçu ve taleplisi ikilemli veriştirmeler artık iyice anlamsızlaşıyor. Ama yaşam da böylesine sürmeye devam ediyor.ekleşti. Direk Türkiyeye girişte bazı kişilerin sınır dışı edilmesi de sürdürülen politik gidişatın ayakları oldu. Kimse fazla ses çıkarmaadı. Hele de koltukta oturanla  tatile gidecek ken iki olayın tesadüfen yaşanmışlığın tanığı oldum. Biri K. Kıbrısta, öteki Türkiyede konular yukarda konuldu. Türkiyenin K. Kıbrıs politikasının Türkiyeleşme yeni müdahalesi sabahın seyrinde vururken, ikindinin esen yumuşak esintisinde de Türkiyedeki devlet yargı ikileminin tek adam yönetiminde ulaşılan boyutunu anlatıyordu. Bizimkiler hamasi ve yok olan demokrasi söylemiyle demokrat şanpiyonluğu oynanırken, gerçekler yolunu almaya devam ediliyorr Şükran çekmeye devam edip olanlarla hiç alakalı olmadı. Nitekim, son adına dışişleri denilen makama Türkiyeden sınır dışı edilen iki kişi için soru soruldu. Yanıtın atresi Türkiye elciğği oluyordu. Böylesi makamsal itraflarla Kubilayin dde teblikatı postayla gönderildi. Bybunun anlatısı da net. Hala bunu görmezden gelip salt burdaki makamları suçlamak sa gerçekten öteki kaçışın kendisi tamamlayıcı muhalif yüz oluyordu.****

Derken, yola çıktım. Salamise vardım. Otele yerleştim. Odamdan denize bakarken, hafif vuran dalgaların duygusalığı ile dinlenirken, elime bilgisayarı aldım. Şöylesine dolaşıyordum: Birgün gazetesinde Timur Soykanın makalesini okuyunca, tamam dedim; Kubilay gerçeği ile Türkiye yüzünü tamamlayacak ikili bilgi kaynağım da oluştu…

Pazertesi Kubilayla başladım. İkindin Sadıkla devam dedim. Sadık da ilginç tip. Timurun yazısıyla öğrendim. Aşiret başı ve şirketleri olan birisiymiş. Arabanın plakasında ismi de var. Polis onu izmirde durdurur. Saadık pek de yabancısı olmadığımız lafları söyler: “benim kim olduğumu biliyormusunuz”! Arama yapıldı ve rusatsız silahlardan uyuşturucu denilen madeler bulundu. Sadığın uyarılarına karşın, polis onu karakola getirir. Derken öteki klasik uygulama gelir. İki saat sonra Sadık serbes brakılır. Sadık karakoldan ayrılrken çektiği mesaj de tam onluk: “güle güle polis” diyordu. Bir anlamda alay ediyordu. Sonraki araştırmalar malum makamlara dek gidiyor. Meraklısı Pazartesi günkü Birgün gazetesindeki Timur Soykanın makalesini okusun.

****

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin