Kısa zaman önce, şöyle bir haber duydum: “Türkiye Somali’ye otuz milyon dolar para bihe verdi”. Bana gayet normal geldi. Ne de olsa ayni dönemde K. Kıbrıs’a da TL üzerinden hibe verdiydi. Fakat, bu Defa Türkiye’de fırtınalar koptu. Tam da orman yangınlarında uçakların tamiri için dört milyon verilmemesi bilgisiyle birlikte sorgulama başladı. Orman yangınları ve onca beceriksizlikler içinde Somali hibesi epey yankı getirdi. Birden silikleşti denilen belekleri birileri tetiklemeye başladı. İlk kıvılcım da sorgu ile hibe ile tamir etmeme ikilimini aştı. Somalinin İMF borçlarının silindiği ve bu parayı Türkiyenin verdiği gelişmesi de hemen hatırlandı. Fikri Sağlar peşpeşe soruları sorup “neden Somaliyle” taşlandırıyordu….
Bu hararet artı. Somali artık Türkiyede hem neden sorusuna hem de Türkiyede yapılmayan işlenmelerin kıyasına takılıp gidiyordu. Böylesi anımsatmaalr hem de Erdoğan üzerinden eleştirilere de bağdaşınca, artık boşalma hızla devam edecekti. Öyle de oldu. Her anımsatma, klasik Türkiye gerçeğini Somalideki yeniden tekrarıydı. Fakat, Türkiyedeki tüm devlet bakışcı kesimler, ayni politikaları genel olarak deyil, sırf tam da yangınların yaratığı travma ile AKP karşıtlı ikilem olduğu için karşılık buluyordu. Bu arada bizim tekrar tekrar söyleyip nerede ise suçlanacak halde olacağımız hibe paralardan yandaşa pay verme tekniği bu defa gayet basit şekliyle Somalide söylenir halde normalleştirildi. Demekki TC devletinin hibnelerindeki yardım olayı kadar, bu veriliş şekliyle yandaş kazandırma ikilemiyle birlikte düşünmemiz gerektiğini Somali birilerine herhalde uyarmış olması gerekmektedir.
Belirtiğim gibi: Somali başlangıcı, devamında havızlaarı uyardı. Türkiyenin kocaman beton anlayışının SOmalideki Elçilik büyük binasının 64 milyon dolarlık durumu da aradda vurgulandı. TC Elçilik binasıyla kocamanlıkla Somaliye güç mesajı verilme çabasının ürünüdür. Tabi ki kazanan mütahit hikayeleri de peşinden geliyordu. Yetmedi: Sağlar Somali hava alanının kimin tarafından işletildiği veya Mogaşidi limanının kim tarafından yapılıp işletildiği sorularıyla yine meşur beşliden ikisini işaret etmeğe devam ediyordu. İkinci Liman hikayesiyle de “neden Somali” sorusunu geliştiriyordu. Tabi klasik bildik mesajalrı bu defa zamanında KIbrıs olunca köpürerek karşı çıkanlar veya duymayanlar, bu defa koşuların yangınla külenmesi onucu eleştirisel dil ile Somalide sorularına yanıt bulmaya çalışıyordu.
Öğrenilen her bilgi yeni daha geniş kuşkuları sorularla canlandırıyordu. Somalinin petrol ülkesi oluşu, Mogaşidunun limanının bu iş için önemli olduğu, bu petrolün kime gitiği devamıyla da israile göz kırpılmaktaydı. Derken Albayraklar, Limak ve Çerkez gibi şierktlerin de ismi araya sıkıştırılıyordu. Bunlar yükelenen Türkiye gündeminde hep şu soruyla devam ediyordu: “neden dört milyon tamir parası verilmezken, somaliye otuz milyon hibe ve bir milyar dolar yatırım yapıldı”?
Elebt konu türkiye yüzeyinde kalındıkça ve Türkiye uygulamalarıyla hem de güncel nedenlerle öne çıkınca önemli eksikler de brakılıyor. Örneğin, Somali devleti veya yönetimi denilen yapının, eğer dış güçelrin müdahalesi olmasa ayakta durmayacağı pek söylenmez. Bu dış müdahale güçlerinden birisi de Türkiyedir. Elşabap örgütünün Mogadişuyu kontrol etiği, Afrika ülkleri birliklerinden Türkiye askeri yapısına ve havadan ABD başta olmak üzere havadan müdahalelerle Elşebapın başkenten çıkarılıp bu acayip devletin kurulduğu pek söylenmez. Yine aklaşık beş yıl önce bazı Somali kabileleri deniz korsanlığı yapıp ülkesinin sömürülmesine karşı eylem yaptığı da vurgulanmaz. Dahası, Somalinin, doksanalr dönemindeki Güvenlik ihracının ilk uygulandığı ülke olduğu hala söylenmedi. Üstelik ilk güvenlik ihracının Türkiye komutanı da Çelik birdi. Bu komutan şimdi hapiste Ergenekon davası nedeniyledir.
Bunlar hep Somali dosyasına dalınca karşımıza gelen ilk bilgilerdir. Türkiyenin politik gerçeklikleri de unutulmasın. Atriyatikten Çin sedine sözleri hem pan İslamcılar hem de pan türkisler tarafından hep tekrarlandı. Dahası, devlet yetkileri bunu zaman zaman söylediler. Somali bu nedenle bir ileri hegemonya alanı olarak hep aklın bir yerine konuldu. Caamiler yapıldı limanlara el konuldu ve iç dinamiği pek olmayan yönetimi ayakta tutmaya uğraştılar. Nitekim son göstermelik aşiret vekil belirleme sürecinde dhahi birçok aşiret Türkiyenin seçime müdahale etmekle suçladılar…
Şimdi otuz milyon hibe derken, başta Fikri Sağların çıkışının tam da yerinde gelmesi, karşılık buldu. Ama Türkiye eksenli devlet merkezli kalışı Somali neden sorusuna tümden karşılık veremiyor. Osmanlı ve Turancılığın yeni sömürgeleştirmem hamlesi oluşu fazla deşilmedi. Doksanlardan beri süren dyeil de AKP son dönemiyle SOmali tartışılırsa, ozaman eksik kalır. Ayrıca, Konuyu Kıbrıs penceresinden bakarken, benzer politikaları burada Türkiye uygularken ki söylenen sözler de banbaşka oluş kıyasına mutlaka dokunmamız gerekir. Nasıl ki Somalideki hibeler veya ihaleler yandaşa gidiyor diye eleştirilip sorgulanması istenirken, Kıbrıstaki hibeleştirme veya projelerin de kime gidip kimin cebi dolduğu nedense hiç dokunulmaz. Türkiyenin yavru vataana yardımı şekliyle yetiniliyor. Genel olarak SOmaliyle ortaya serilenler önemlidir. Ancak, genel Türkiye politikasına indirgenmiyorsa, Kuzey Suriye ve Kuzey Kıbrısa dek geneleştirilip Somalinin bir halka olduğu birliktelişmeyence, ozaman eksiklik kalır. Hat da ayni politikayı bir yerde eleştirirken, öteki yerde başarı diye kabullenme paradoksu da oluşur.
Somali Afrikada bir ülke. Eğer petrolü veya coğrafi konumu olmasa kimse bakmaz. Yoksul ve kabllelerle dolu ülkeye büyük binalı elçilikle güç gösterisi ile limanlar, hava alanlarını işleterek rant sağlamalarıyla günümüz yayılmacı hegemonyanın işlenecek örneği oluşuna gelindi. Dinsel camiler, büyük elçilik güç binası ve ekonomik rantın örtülme çabalı Somali. Bazın koşulların yangınına düşünce de işler gündeme gelir. Ama, genele indirgemedikçe de hep bir eksiklik kalır.