Son dönemde sık sık orman yangınları haberleriyle haşırneşir olduk. Adamızda yaşanan bu durum, son günlerde Türkiyede oldukça felaket getiren şekileriyle yangınlar her tarafta yayılıp yıkımlar yaratmaktadır. İklimlerin bozulması ile artan dengesiz sıcaklıklar kadar, sabotajdan tutun beceriksiz ve yetersizlikler birlikte özellikle Türkiyedeki yangınlarda çok yönlü tartışmalara da neden oldu. Her yangın hikayesinde, iklimlerin bozulması, rrant uğruna ve yönetinlerin beceriksizlikleri kadar uyguladıklaır politikaların da etkileri hep karşımıza geliyor. Özelleştirmeden tutun ranta aşma amaçları birçok yangının söndürülmesinde olumsuz katgılar yaptığı da anlaşılmaktadır.
Son Türkiye orman yangınları adeta sorunları sıcak şekliyle peşinden kovalatırmaya başladı. Uçakların durumu gibi görülen teknik yetersizliklerin nedeni adeta yangınla yükselen çığlıklarda yerini aldı. Aslında, normal koşullarda işler yolunda olsa, devletin insanına bakıştaki totoriterlik olmasa konu ortak paydada acıların giderilmesinde buluşulunma şansı olurdu. Ama, şimdiden, Türkiyede yangınlar sürmesine rağmen odenli eksiklikler görülüyor ki daha işler bitmeden tartışmalar oldukça yaygınlaştı. Buda ilk ağızdan, siyasetin krizleri yönetememe listesine orman yangınları da eklendi. Bu arada batıda Akdenizden Egeye ooldukça geniş alanda yangınlar gündeme gelip tutulurken, Dersimdeki Hozat ilçesi çevresindeki yangın olayı da bir başka acayipliği ortaya seriyordu. Bu medyalarda fazla yer bulmadı. Hozatdaki yangına belediyelerin söndürülmesi için katgı yapmak istemelerine polis izin vermemesi herhalde normal bir davranış olamazdı.
Son dönemin acı tecrübesi şu: genel kapitalist sistem birçok krizle bulanıp gidiyor. Fakat, bu krizleri siayset ve devlet çözemiyor. Olan felaketleri yönetemiyor. Bunu yapamayınca da fırsatı kulanıp kendine kara dönüştürmekle meşkul hale geliyor. Yönetememe sonucu her krizde adeta inanılmaz dnenler de gerçekleşiyor. Yönetememe ve yalan söyleme ise bir araya gelen bazı olguların da şüpe gertirmesi yadırganamazdı. Nitekim Türkiyedeki Egede Muğla ve Antalya çevresinde başlayan yangınlarla bazı kararların ortaya çıkması, kuşkuların da konuşulmasına neden oldu. Tam da yangın öncesi, meclisten orman arazilerinde turizm yatırım için kulanım yasası hızla çıkması akla rantı getirdi. Yangınlar sürerken birden TOKİNİN konut planlarının da piyasaya sürülmesi, bu kuşkuları çok yönlü sorguya soktu. Bunlar zaten var olan güvensizliklere yeni kuşkularla artmasını da getirdi…..
Deyişmeyen gerçek; Türkiyenin önemli bölgesindeki ormanlar yanıyor. Açıklamalar doyurucu deyil. Suçlamalar ise şimdiden başladı. Bu arada yaratılan resmi idolojik tutum da yansıdı. Öyle ki aylenin katli, görev yapan kişilerin kürtçe lehçeli olması nedniyle linç edilmek istenmesi bunun birkaçıdır. aAyrıca, resmi havuz medyasından trollere hemen olayı sonuçta HDP dek indirgeyip suçlamasıyla da anti kürt kartı piyasaya çıkarıldı. Akla, yine Peker geldi: Sedat Peker, olay öncesi dikkatli olunmasını, provakasyona gelmemeği önerdi. Çağrının devamında, dikkatli olmayı, sokağa çıkmamayı da söyledi. Kendi dünyalarından gelme Pekerin elbet bir bildiği vardı ki doğrulandı. Yangın ile birlikte HDP ve genelde Kürtler hedefe konulup birkaç provakasyon dahi gerçekleştirildi. Krizden fırsat çıkarma politikası hala deneme safasında.
Bazı belediye başkanları, kimi kişinin sokağa çıkıp kimlik kontrolu yapmasından da rahatsız olduklarını ifade etmeleri de anlamlı. Yine de yangınlar hala sürüyor. Tartışmalar giderek derinleşiyor. Eksiklikler ve karşı hamleler peşpeşe geliyor. Giden, ormanlar ve buna bağlı canlılar oluyor. Nefes almanın daralmasına doğru gidişatın da işaretiydi. Ama yönetim yönetememenin sıkıntısını karşıya saldırarak ve oluşturduğu karşıta saldırarak kendini korumaya çlışıyor. Uçak sorunundaki garip tutumlar, yangın bölgesinden insanlara çay atma tutumları hepsi peşpeşe gelip geçip yerine başkasını koyuyor.
Türkiyede orman yangınları hala sürüyor. Batıdaki etkileri azçok biliyoruz. Dersimdeki durumu ise girişlere konulan yasakla yeterli bilgi yok. Buda bir başka paradoks. Garip olaan Peker gibi birinin bu konuda hala açıklamalarıyla kaynak halini korumasıdır.****
Kıbrısta bu durumlar birkaç çevre dışında fazla gündeme taşınmıyor. Gerçi bol bol teşekkür ve şükran duyarız da Türkiyedeki orman yangınları konusunda fazla bir bilgi aktarılmaz. Acısal ve resmi eksenli konumla yetiniliyor. Örneğin oluşan provakasyonlarla Kürtlere karşı yapılanları onca içeleşme ve şükranlaşmaya karşın K. kIbrıs medyalarında pek raslanmaz. Buda Türkiye Kıbrıs gerçeğinin yeniden yaşanır tutumudur. Özellikle işbirlikçiliğin kululuğa daha çok dönüşmesiyle acayip bir K. Kıbrıs Türkiye bakışı da kültürleşti. Bunları dikkatli takip etmek gerekir. Hele de ders çıkarmak da eklenmelidir. Her çıkan K. Kıbrıstaki kıvılcımın yaratığı korku ile sorunu yönetmedeki duyarsızlıkla beceriksizliklerin birlike yaşanır olması da tesadüf çelişki deyildir. Çünkü rant ve çıka r uğruna gelişen anlayış ormana da yeri geldiğinde rant bakışıyla yaklaşması normal haldir. Nitekim, son küçük yangınlarda araçların dahi nedenli bakımsız olduğu da anlaşıldı. Ama istihtam olunca yandaş yakınla seçki yapılmasıyla deneyim arasındaki korkunç farklılığın da yansımasıdır.
Kısaca, yangınlar yeniden yakan gerçeklerle bizi karşıladı. Bunu örtmek için de ötekine slldırmak veya duyarsız kalarak geçiştirme kuralı da işletiliyor. Dikat ve insancılık nerede ise sıfıra çekildi. Türkiye Kıbrıs ekseninin de çizgisinin yeniden netleşen öteki yüzle de bize kaldı.