Cuma 29 ekime, saatler kaldı. Cumaya girerken, Türkiye Cumhuriyetinin ılanının üzerinden 98 yıl geçmiş olacak. Bir aşıra iki yıl kalıyor durumuna gelinecek. Bir anlamda 98 yıl süreç tarih bakımından önemlidir. Yerleştirilmek istenen sistem sorgusu bakımından epey zaman dilimidir. Çok daha kısa zaman içinde, birçok ülkede kökten dönüşümler yaşandığı dünyasında, bu denli uzun zaman çok deneyimin de sonuçlarıyla da yüzleştirici olması muhakkaktır. Kimisi buna deyişik kılıflar bulsa da sonuçta kocaman zaman dilimi bir siyasal yapılanışın üzerinden gelinen aşamayla değerlendirmenin de önemini kaçınılmaz kılmaktadır. Hele de gerçekleşen tartışmalar ile kurumsal yapılanıştaki durum, deyerlendirme bakımından oldukça önemlidir. Bunların tümünden kaçınsa da istenmeyip yüzeysel bakışla abartma olsa da şu nokta önemli. Cumhuriyetin 98 yılında siyasal eksende neler oluyor ve hangi koşullar tartartışılıyr durumu dahi birçok soruya yanıt olmaya yetmeye adaydır. Normaleşen akış, gelinen aşamanın da aynasıdır. Örneğin, muhalefet lideri siyasi suikaslerden söz ediyorsa, Tek şahsım lideri parti toplantısında vekilere muhalefet liderinin linç edilme vivideyosunu gösterip, tehtitlerle mesaj veriyorsa, diyanet başkanı fermanlarla toplumda etkinlik artırıyorsa ve benzer gelişmeler birçok mesajı vermekte oldukça önemli tutumlardır. Ekonomik kriz konuşulurken, ekonomi bakanının etrafta görülmemesi, döviz dalgalanmasında Merkez bankası diye bir yapının önemi silikleşiyorsa, dış politikada ikili ilişkiler öne çıkarken, okunan metnin İngilizcesi başka Türkçesi tam tersi olursa ve nicesi sıralanıyorsa, herhalde birçok ilkenin soyut olarak söylenme yerine, örneklerle deyerlendirme yapmayı dayatması kadar normal birşye olamazdı…. Yine de Türkiyede Cumhuriyet ilanıyla oluşann bayram gününde hangi çelişkili durumların yaşanacağı tahminleri oldukça fazla görülmesi de tesadüf deyildi. Hele de bir tarafın Atatürkün yaptılklarıyla savunma konumunda “kökleşmişlikle” konuşurken, öte iktidar kesiminin Osmanlı söylemli siyasal mesajları oluşu, bu ikilemin devlet ekseninde de yaşanması, öyle kolay kaçışın yapılamayacağı gerçeklerin de oluşunu göstermektedir. Buna ek olarak: ikidebir Kuzey Kıbrıstakilerin “biz ilk CUmhurieyt devrimlerine uyan halkız, aAtatürkcülüğü gayet iyi uyguladık” derken, birden başta saraylı ve koltukçuların dergah sevdası, cami yarışı, Cuma günleri özellikle babzı camilerde namazda görünme aşkı herhalde denilen ile gerçeğin işbirlikçilikle dalkavukluğun saydamlaşma resmi olma ihtimalini söylemek, yanlış olmaz. Kısaca: Türkiye Cumhuriyetinin ilanının üzerinden tam 98 yıl geçti. Öyle kısa zaman dilimi deyil. Deyerlendirme yapma yanında, nerelere gelindiği ve nedenlerini göz ardı etmeden konuşmak gerekir. Tabuya sarılmak veya ret ederekne kabulcü görülme tutumları artık fayda etmiyor. Hele de bu yapının güçlü olduğu söylentisi ise tüm kurumların çöküş gerçeği öyle kolay kolay bağdaşacak gerçeklik olamaz.***
Konuya dalmadan iki basit noktayı da eklemek istiyorum: Bugün yani Perşenbe günü öğlen saat 12 top atışları duyuldu. Bulunan insanlar yanıtını pek veremedi. Ama top sesleri devam ediyordu. Kimisi tatbikat dahi dedi. Çünkü Seksen yılına dek bu tip kutlamalar önceki günün öğlesinden başlıyor ve top atışları da gerçekleşiyordu. Kıbrıs sorunları nedeniyle top atışları uygulanmada sorun yaşansa da tatil aynen devam ediliyordu. Cunta 12 Eylül sonrası bu tatileri birbuçuk gün deyil bir günle sınırladı. Böylelikle sadece günün olduğu dönem tatil ve kutlama yapılıyordu. Bu arada 27 Mayıs bayramı da kaldırıldı! Bunlar hep unutuldu. Bir de ters kalan karar vardı. Dikat edin genelikle kutlama gününün öncesinde kutlama açıklamaları ekranlardan okunuyor. Bazısı ayni güne getirilirken, bazısı seksen öncesindeki gibi devam adıyor. Onun için, duyulan top sesleri seksen öncesi kalan uygulama olup, beyinlerde bu deyiştirilesi unutuldu!
İkinci örneği de direk yaşadığım konuyla alakalı: Türkiyede lisede birinci sınıfta okurken, daha 12 Mart cuntasının etkisi vardı. Dindersi de seçmeliydi. Ertesi yıl ikinci sınıfta Ecevitin başbakanlık döneminde Dindersi ahlak ile birlikte mejburi kılındı. Benim gibi birçok öğrenci dindersini seçmediği için, mejburi olma döneminde ilgili öğretmenin oldukça baskılamalarıyla da karşılaştık… Bunlar da akla gelen pek konuşulmayan öteki gerçekler.****
Türkiye yeni bir cumhuriyet gününe geldi. Ama artık başlangıçtaki birçok siyasal hedefin nereler gelindiğinin de acı dersleriyle doludur. Örneğin, Laiklik denilirken, Diyanetin fermanları, tarikatların ikinci güç oluşu, dini vakıfların ticarileşmesi birbirini kovalıyordu. Oysa Cumhuriyetin ilk hamleleri halifeliğin kaldırılması, tek adamlık padişahlığın sonlanması, dini gerici yapıların engelenmesiyle başlandı. Kimse bize bunların olduğunu söyleyemez. Sonuçta gelinen aşamada, haberlerde hem de sgandaal yolsuzluk birliktelikle bu yapılar oldukça etkin halde olduklarını anlıyoruz. Tek adam yönetimi, Kürt, alevi, gibi birçok kimlik sorununu hem de oldukça sert uygulamalarla duymaktayız. Hukukta bağımsız yargı deyil de kadim hukukunun işler haldeki gerçeği ile karşılaşıyoruz. Atatürkün yaptığı işşlerin çoğu nasıl kolayca teslim edildiği de başka bir gerçeklik. Ayasofya olayındaki nerede ise destek sırasına girilecek derecede sesizce ve karşıtın başarıyla yapması da konu bakımından önemlidir. Kurumsal deyerlendirme yapacak deyilim. Eğitimdeki imamhatipleşme veya yandaşlı terfilendirmeler tüm birokratik ve eğtim ağının aynasıdır. Hele de Boğaziçi gelişmeleri hem yönetim hem de eğitim bakımından parıldayan aynadaki gerçeğidir. Yargı veya başka konular da malum.***
Elbet yaşanacak olaylarla yeni gelişmeler de eklenecek. Hele de demokratik veya meclis denilince son gerçekleşenler yanıta hazırdır. Meclis resmen denetim gücünü cumhuriyetin başlangıç noktasında deyildir. Bu dahi çok şeyi anlatır. Kıbrısta da Kemalist laf ezbberciliğin nedenli boş olduğu kanıtlandı. İşbirlikçi kültürleşmeyi unutanlara veya ret edenlere önemli mesajdır. Sırf Türkiyeye yaranma adına dergahta zikir çekenler, acemice namaz kılanma şekileri dahi kolay birer itirafıtır. Bol tarikatlaşma gibi yapısal durumlar işin sadece basit birer uyma çabalardır.
Sonuçta cumhurieyt gününe kendi gerçekleriyle saatler sonrası buluşacağız.