yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKara Perşembe'den mübarek Cuma akışında – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kara Perşembe’den mübarek Cuma akışında – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Beklenen, uyarılan, göstere göstere gelinen, ateşleyici benzinle desteklenen Türkiye ekonomik iki önemli gelişme sonunda gerçekleşti. Tüm iktisadi uyarılar ve kapitalis ilkelerin gerçekliğine karşın yine de bilinen siyasi tavırla fayizler düşürülüp, hem de TC Merkez bankasında buna karşı olan yardımcıların görevden alınarak karar alındı.  İki puan düşürülen fayiz, zaten beklentinin dahi TL düşüşüne neden olurken, kuyunun dibine doğru gidiş devam etmeye başladı. Tuaflık gibi gelecek olan, Türkiye iç piyasada fayizleri düşürürken, borçlanmak için yurt dışından daha yüksek fayizle borçlanmada zorlanıyor. Buda öteki paradoks…

İkinci karar, uluslararası FAGG örgütünün kararıyla geldi. Mali eylem güç örgütünden gelen haber dünya piyasasındaki çizgi de grileştirdi. Bir anlamda en dipteki ülkelerle buluşuldu. Gelinen noktada önemli etken, örgütün temel ilkesi olan kara parayla mücadeledeki Türkiyenin başarısızlığı veya yumuşak ifadeyle yetersiz davranması oluyordu. Zaten son dönemlerdeki sadece Sedat Pekerin yayınladığı bilgiler ve Sezayi Korkmazın kara para aklamadan Amerikadaa yargılanma sürecinde ortaya serilen tutumlar, bu kararın neden alındığına önemli ufak bilgi olarak yeterlidir.

Ayrıca, Gri çizgisinde gelinmesinde teröre karşı mücadeledeki, finansman kaynak akışındaki yine yumuşak yetersizlik ifadesi de dileyenin istediği yere çekmesi kolay ifadedir. Sonuçta, her iki kararın sonucu, Türkiye ekonomisinin nerelere geldiğinin önemli işaretleridir. Ayrıca, bütçe görüşmeleri başlarken, resmen önmeli açık beklenmesi “ki bunlar hep olumsuz yönde daha fazla çıkmaktadır”  gelecek dönemin pek de iyi olmayacağını söylemektedir. Tüm bunların üstüne açıklanan başta işsizlik ve eflasyon resmi rakamların güvenilmz görülmesi veya kurdurtulan yandaş vakıflardaki yapılan davranış ve harcanan kaynaklar da Türkiye ekonomisi bakımından bir anlamda bilgileri el yordamıyla arama derecesine dek çekmektedir.

Konu öyle fazla gizli deyildir. Zorlanan, bilgilerdeki resmi eksikliklerdir. Örneğin kapitalizmi biraz bilen, ekonomik kurallarının işleyişine hakim olanlar, finansam piyasasındaki etkenleri doğru hesaplayanlar, kısa bazı net ifadelere ulaştı. Elbet ekonomide işleyiş kadar siyasal tercih de önemlidir. Düzgün ekonomilerde fayiz düşürerek para da gerileterek ihracat artışıyla ekonomik kararlaar alınır. Ancak, hem kriz dönemi, hem italata bağlı, ayrıca dış sermaye hareketlerinin dinamik etkileri olan yerlerde, yüksek eflasyon iyi gelmez. Üstelik eflasyonu dengeleme ve tüketim enedenleriyle ekonomik fayiz eflasyon dengesi önemlidir. Ancak, son tahlilde belirleyici olan eflasyondur. Yüksek eflasyo  varken, tüketim ve borçlanma dereceleri malumken, dövize bağımlı dış dinamik ile sıcak para önemliykn fayizi eflasyon yüksek ken düşürtme yanlıştır.Üstelik son dönemdeki karatrlarla, türkiye bunu epey sınadı. Gördü ki eflasyon rakamıyla oynamasına rağmen, yine de fayize dokununca geriye doğru gidildikçe para da tepetaklak gitmeye hız veriuyordu. Bu nedenle bunun mesajı da alındıkça,uyarılar da oldu. Fakat, direncin, görevden alınan başkan yardımcılarıyla Türkiyenin şahsım devletinin başı Erdoğan ısrarını sürdürdü ve fayizler hem de iki puan düşürüldü. Şimdi herkes TL düşüşünün nereye dek gerileceği kuşkuları vardır.***

Öteki gelişmenin de geleceği, son günlerde iyice belirleniyordu. Türkiye ile ilgili yayınlanan raporlarda kara para işlevi acıtıcı şekilde belirtiliyordu. Tehlikenin önemi anlatılıyordu. Üstelik uyuşturucu trafiğinde kokayinin de güçlenmesi, Panamada ve Kolonbiyadaki yakalanan gemilerdeki yüksek oranlı kokayin, bir anlamda tetbir ile bilgi taleplri yükseldi. Beş tona yakın kokayinin kime geleceği bilgisi dahi verilmedi. Bunlar odenli net yapıldı ki sonuçta Türkiye kaçınılmaz olarak Yemenin, G. Sudanın, Suriyenin olduğu ülke taplosunda kendini buldu. Gri taplosu. Bu oldukça kötü durumdur. En basitiyle kredi bulması, dış sermaye gelişi, yatırım yapılma azalması mutlaka gerçekleşecektir. Ticari ilişkilerde özellikle belirtilen mülklere el koyma tutumları nedeniyle kuşkular yoğunlaşacaktır. Ancak görülüyor ki Türkiye hükümeti daha doğrusu Cumhur başkanı bu konuya hiç dikat etmiyor. Bilim yerine kendi bildiğini okuması, başlangıçtaki dış sermaye çekim konumunu da kaybetmeye doğru gitiğinin gerçeğidir. Bunlar, genel ekonomi için kötü tablodur. Hele de iç kaynak daralması, eflasyon yükselmesi adeta benzim dökme aeteşlenmesine dönüşmeye adaydır. Ekonomik denklem ve yaratılan yeni işbirlikçi mutahit burjuva ekseni krizlerin Türkiyede hala devam edeceğine gösergedir. Kötü olan, devletin hala bunları kabul etmemesidir. Böylelikle tetbir alma gibi mekanizma da gündemde yoktur. Böylesi krizlerde tırmandırma veya kontrolu dış savaş kuralları olanaklar ve müsadeler ölçüsünde gündeme gelme adayıdır. Sanırım, Suriyedeki ısrar bunun en net kanıtıdır.

Tüm bunlar  yaşanırken, bizde ayrıca dar yetkilere rağmen hüküemtsiz de olmamız, peker esintilerinin biraz daha hissedilmesi işlerin pek de iyiye gidilmediğini gösteriyor. Yine, daha kötüsü, hala bunu seslendirmeden, hükümetcilik, muhalefetcilik ekseninde oynanarak sıkışarak konudan kaçmaya devam edilmesidir. Konuşan şahane ekonomislerimiz bazı ezberlerle normal ülke gibi laflar sıralamaktadır. Önerileri ise sanki Normveç veya ingiltereyi anlatır gibidir. Boşuna dyeil cumartesi günü TELE 1 konuşan ve kendini hep ikinci cumhurbaşkanı diye tanıtan Mehmedali bey, türkiye ile gelişmeler konusunda “bunlar Türkiyenin iç işidir” deyip hala konuşmamaya devam etmektedir. Bizim de böylesi handikapımızla krizleri yaşamaya devam etmekteğiz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin