yaklaşımlarÖzkan YıkıcıTepetaklak TL düşerken – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Tepetaklak TL düşerken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Öncelikle bazı konuşmaları doğrultarak konuya girelim. Kulanılan “döviz fırladı, çıldırdı” cümleleri tanımlama olarak yanlıştır. Gerçekten Dolar veya öteki dövizler yükselmiyor. Hat ta bazısı da düşüyor. Üstelik alınan kararlar dış sermaye hareketi temel ekseninden çok içsel politik kararların ateşleme özeliği vardır. Demek ki; yükselen ve çıldırtan döviz ateşi deyil, düşen ve alınan kararlrla tepetaklak giden TL durumu öncelikli etken uygulamadır. Bunun da merkezi Türkiye devleti olmaktadır. İkinci önemli boyut da konu salt para  deyil, ekonomik genel yapının para eksenine yansımasıdır. Sadece TL deyil, ekonominin ticari, üretim ve genel gidişatıyla da alakalıdır. Diyer bir olgu da siyasetdir: uygulanan politikanın genel ekonomideki yansıyışının sonucudur. Tüm bunlara bazı tanımlamanın aksine yeni kural deyip de tersdüz olmanın da sonuçta etkileri oldukça fazla belirlemeye başladı. Örneğin, Merkez bankası müdahalesi, fayiz eflasyon denklemi gibi kuralları para üzerinde oldukça fay kırıcıdır. Bunlara birçok yan etken de eklememiz kolaydır. Ancak, böylesi kararları önceden bilenb belirli kesimin, dövizle oynayıp önemli sermaye biriktirdiği de kesindir. Alınacak kararla TL düşme veya yükselme gelme büyük olasılıkla oynanan para deyiştirme süreci,birilerine milyarlar kazandırması kolaycılığı vardır. Nitekim son dönemdeki Döviz yüklselmesi ile TL düşüşleri dönönemindeki oldukça fazla oynanma gerçeği, spekülatif sermaye gücünün artışına da zemin hazırlandı…..

Gelelim bizim bahçeye: Tl düşüşü buraya da net yansıdı. Özellikle kendi para birimimizin olmaması, merkez bankasının direk TC mnerkez bankasına bağlı olması, buradaki ekonominin direk Türkiyeleşmesi gibi birçok gerçeklik, direk olumsuzlukların da gelmesi gayet normaldır. Üstelik, bizim burası italat ekonomisine bağlıdır. İhracat oldukça düşüktür. Üstelik, türkiye ile olan ekonomik ticaret de kulanılan para birimleri de bi başka olumsuzluk üretmeye devam edilmektedir. Bu kuraal dahi döviz yükselmesi veya TL düşmesi sonucu dengeler altüst olmaya yetiyor. Üstelik, Türkiye bağımlılığı sonucu da buradaki koltukçuların hiç karar alma mekanizmaları da yoktur. Eskiden kandırmac oynarken, bizim “bağımsız ve özgür devlet” olduğumuz lafazanlık inancımız olduğu veya görmezden geldiğimiz için, çekinmeden kendi hükümetimizin direk kararları diyerek, tetbirler önerme oynunu gayet “başarılı oynuyorduk. Bu yalan azber giderek her olgu türkiyeleştip koltukçuların da şükran ve teşekkürlerle teslimiyeti ilan etikelri için, sırf gerçeklerle karşılaşmama adına da bu defa onca TL düşmesine rağmen konu özellikle işbirlikçi eksenlerde pek gündeme getirilmek istenmez. Sadece işbirlikçi yandaş olarak olanaklardan “yardım” isteme dışında braakılıyor.

Son günelrde döviz oldukça yerinde sayarken, Tl tepetaklak gitmeye hız verdi. Ekonominin uçurumun kenarında yuvarlanırken, hala bunun gizlenmesi için çabalar da devam edihyor. Bu arada ikinci bir aykk da Pekerin konuşmasıyla oluşan TC devlet içi krizin çirkefleri yaymasıyla, öteki madalyonun ekonomisi de etrafta pis kokular getiriyor. Eldeki kaynakların nasıl yandaşlaşıp bazen sermaye bazen vakıflar yoluyla yeniden bir burjuva oluşturulduğunu da görüyoruz. Böylesi ikilemde ise işler iyice bataklıklaşıyor. Uyuşturucu ağı, vakıflara kaynak aktarma ihalelerle beş mütahit hikayeleri, Türkiyenin yeni ekonomisinin aykakları oluyordu. Zaten, Kemal Derviş dönemiyle özelleştirme adı altında eldeki kurumları ve kaynakları satarken, italata bağlı tüketimle borçlanma da tabana dek yayıldı. Buna ek olarak, devlet destekli sermaye kesimi yaratma, vakıflarla ekonomik güç olma ile kirli para dolaşımlarının sonuçlarını ne yazık ki vakırflarda, beş mütahit de ayleli şirketlerde ve uyuşturucu boyutuyla epey yayılan çirkeflerde Pekerin son açıklamalarıyla da yeniden ateşlendi. Buna bir de bilimi deyil de inança inantın eklendiği kararlar da eklenince, paranın yerinde sayması da mümkün olmadı. Bitekim, Merkez bankasının eylasyon fayiz baskısı, sonuçta durmadan deyiştirilen yönetici ile güvensizlik ve yanlış karardaki ısrarın da TL bedel ödemesi canlı ve yıkcı şekilde yaşanmasına neden oldu.

Son günlerin yeniden ateşlenen döviz dengesi, aslında siyasal ekonomik tercihin sonucudur. Bilimselik yerine kendi bildiğini okumanın acı bedelidir. Bunu elbet K. Kıbrıstaki şahane akademisyenlerimiz pek söyleyemez. Söylenecek sözleri de kısıtlanıoyor. Koltukçulara yönelmekle de karşılığı olmayan lafazanlık ötesine geçemiyor. Şükran çekmek, talimata uymakla da TL düşüşüne çare olmuyor. Ezan, Vatan, Millet ve bayrak, ekonominin ilacı olamıyor. Grçekleri net örtemiyor. Görmemezlikten gelmek ise yeni belanın da okunmasını önlüyor. Tl tepetaklak giderken, bizde daha konunun ne önemi kavrandı nede bunun kıyası yapılıyor. Sadece hala fırsatçılarımız, zam yaparak, kiraları artırarak ve işine gelmediğinde ağlayarak pay istemenin cenderesinde debelenip duruyor. Yarınları deyil, günümüzü dahi gerçekleriyle kavramanın çok ötesindedir. Aman konuşmayalımla isistemin gerçeklerinin yabancılaşması öylesine güçlü ki bunun nedeni olan işbirlikçi UBP gerçeğinde veya muhalif krevatlılarda hala ikili lafazanlıkla yaşanıyor. Öyle olmasa UBP binlerce katılımla kongre yapar mıydı?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin