yaklaşımlarÖzkan YıkıcıAlaguduru giderken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Alaguduru giderken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Cumartesi Lefkoşa ikindisinden yazıyırum. Hava puslu. Güneş de ışıklarıyla puslu havaya uyuyor. Yağacak gibi olan coğrafyada, işler karışık. Fakat gün cumartesi. Özelikle muhalif siyaset çoktan tatile girdi. Haberler de donuklaştı. Haftanın yaşanırlığı cumartesi ise unutulma sürecine sokuldu. Oysa, dünyanın çoğu ülkesinde, ayni gün ve ertesi olan Pazar, eylemelr için fırsatdır. Çalışmayan kesimin de katılımıyla gösteriler yapılması gayet doğalken, bizde tam aksi epey zamandır, cumartesi ile birlikte siyasal tatile giriliyor. Ayni zamanda, unutma döneminin de başlangıcı halindedir.

Bir başka cumartesi de Türkiyede. Senelerdir kayıplarını arayan Anaların direniş günüdür. Kayıplarını arıyor. Dayak yiyor, yasakları tatıyor, bibergazıyla yıkanıyorlar. Evlat dedikçe, kelepçeyle yanıt ile yasakla yapma kararıyla karşılaşıyorlar. Bunlar onca içeleşen K. kIbrısta pek anlamı yok. Varsın, burada da kayıplar olsa da tarihi bir arama süreci hiç yaşatılmadı. Böylesi günelrle yaşarken, senelere doldurup tarih yazılırken, haftanın da sonuna geldik. Bir toplama havızası yapsak, zararı olmaz.

Kuzey Kıbrıs bir başkadır. İlaç yok, zamlar peşpeşe geliyor, korona ise patladıkça patladı. Okullardaki anormalleşme normalleşti. Artık sadece tüm kısıtlanan rakamlara rağmen, yükseliş hızla devam ediyor. Sağlıkta para yok denilir. Adapas sgandalı denildiği gibi bir yerde brakılıp unuturuldu. Ama her parasızlık ve çöküş söyleminin ardından başka gerçekler de sırıtıyor. İlaç yok da Azeri tanıtım projesi için 69 bin sterlinlik kaaynak ayrılıyor. Para yok da okullara tamir yapılmazken, filim reklam çekimi için de yüzelibin TL ayrılıyor. Dedik ya: anormalerin normal olduğu yerde bulunuyoruz. Yetmedi, Korona patlarken, ilaç sıkıntısı varken, açılan yeni pandemi hastahanede doktor sıkıntısı varken, koltuklarda kavga “şişkin çalışanı olan ve batırılmak üzere bulunan Binboğa Koperatif tesisine 25 kişi istitam edilmek isteniyor”! Sağlık, korona, devamında eksik doktor denilirken, istihtamın şişmiş Binboğaya yapılması istenci konuşuluyor. Çünkü yandaş ve çalışacak insan gerçeği burasıyla uyumludur.

Bu arada yayınlanan isçiçre tutanakları konusunda Kuzeyden ses çıkmadı. TC elçisi ise “yalandır” dese de kimse inanmadı. Kimisi de neden onca katılan yetkili varken, hem de TC elçisi konuşuyor sorularını da sormadan edemiyor. Burası Kuzey Kıbrıs. Kendi gerçekleriyle elbet yaşayacaktır. Hele de muhalefet liderinin başarılı örnek olaaarak kendi dönemini göstermesi de sistem değişiminin nedenli uzak olmasının seçeneksel kanıtıdır. Ama,korona patlıyor, kaynaklar turizm adına belirsiz yerlere doğru uçurulmaya devam ediliyor. Hele de nifus hikayesi bir başkadı. Öyle ki Nifus kayıtı yüksek seçim kurulu ile nüfus dayresi arasında Y.21 cıvarında farklı çıkmasının da tesadüf olmadığının kıyasıdır. Biz hep derdik: nifus bilinmiyorsa diye başlıyorduk. Oysa şimdi resmi nifus sayınmları arasında bile kırkbinin üstünde fark çıkıyor. Yeniden bir doğrulanma gerçeği oluyor. Kimin, umurunda! Ama seçime gidiyoruz, milli gelir açıklıyoruz ve en önemlisi resmi rakamlar dahi birbirinden çok uzak.

*****

Hafta içi önemli günelrin de varlığının oluşuna tanık olduk. Kadına şidet günü de 25 Kasımdaydı. En net yanıtı yine Türkiyeden aldık. Şidete karşı olan günde,kadınlar şideti kınamaya sokağa çıkarken, polisten dayak yiyerek kutladılar! Şidete karşıyız derken polis dayağı yerken, özgürlük talep ederken de kelepçelendiler. Dünyanın böylesi gününde yaşanan gerçek, şimdiden tarihin sayfasına çoktan kaydedildi. Bizdekielr için söylenecek fazla söz yok. Bol kadın veya çevre örgütümüzm mevcut. Bu tip örgütlerin önemi mücadele ile oluşmalarıdır. Bizim kilerin nasıl oluştuğunu hepimiz biliriz. Örneğin kadına şidet gününün ortaya çıkışında Dominikteki 3  kadının yerini kaç örgüt liderinin bildiğini sorgulayın. Dahası, bu örgütler ilgili savundukları mücadele gününün yine sosyalistlerin mücadele sonucu oluştuğunun da farkında değilerdir. Hele bazısı kendi savundukları siyasetin bu şideti savunduğunun bile bilmeyecek derecede konudan kopuktur. Ama 25 Kasım günü Dünya mücadele günü yaşandı. Bunu en iyi bilip hatırlayacak olan da sokakta polis dehşetini yaşayan kadın örgütleridir. Kimse ağzını açıp da konuyla ilgili kadın anlaşmasından Erdoğanın çekildiğini de söylemedi.

****

Pek gündem olmayan bir konu da ziyaret eden Türkiyedeki CHP belediyelerin temasları oldu. Türkiyeden bir muhtar vy örgüt temsilcisi dahi konu olurken, Tatarla resim çekerken, başta İstanbul belediye başkanının daahi olduğu heyetin adaaya gelip temasları pek konuşturulmadı. Demek ki korku ve teslimiyetin boyutu buralara dek gelindi. Oysa gelen önemli belediye başkanlarıydı. Konuşulacak çok temas ve açıklama vardı. Olmadı. Bilmem ayni şekilde CHP heyeti de ziyaretle Kuzey Kıbrısı biraz anladılarmı?

***

Başlıkta dediğimiz gibi: alaguduru gidiyoruz. Neyin nerde olduğunu dahi söyleyemeyecek derecede hiçeleştik. Ama seçim var. Tüm başarısızlıklar sgandalara rağmen yapılan kamuoyu ve gözlemlerde hala UBP önemli oranda birinci. Üstelik Anavatan aşkı oldukça kabarık. Para gelmemesine rağmen gelirmiş algısıyla susuluyor. Kimin kime güveni uçuşurken, teslimiyet adeta çökmüş sisemin pisliklerinde saydamlaşırken, hiçbirşey olmmamış gibi yola diyenler devam. Netice mi; hala UBP birinci. Ana muhalefet oylarında gerileme bile var. Bunları cumartesi sendromunda düşünüp yazıya dek soktum. Daha iyi haberlerle yorumlar yapma dileğimle. Buda örgütlenrek mücadeleden geçer. Bekleyerek ancak teslimiyetin de kokuşmuşluğuna devam etmiş oluruz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
359AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin