Geçmişi bilmek önemlidir. Bilmiyorsanız, kolayca yanıltılma olasılığı yüksektir. Üstelik, bu tarih bilimi, inanç düşüncesi ve ulusal deyrlerle de bezenince, resmen kandırılma aşamasında kendinizi kolayca bulursunuz. Bilgisizliğin yerine başka yanlışla doldurtulunca ve resmi idoloji olunca, bunu deyiştirmek kolay kolay gerçekleşemez. Öyle ki bu yalan yanlışlar hem devlet görüşü, hem hukuk ve yerine göre de bilim olarak da öğretilmektedir. Onun için genelikle resmi görüşler havıza kaybına baş vurur. Havızaa sildirtmekle de yerine kendi düşüncelerini hem de kutsallaştırarak yerleştirirler. Bunu devlet görüşü den bilime dek insanlara ezberletirler. Bu oldukça tehlikelidir. Bilinen ve kutsal olan yalanı kolay kolay deyiştirmek de güç. Bunu sadeece devlet ekseniyle ve siyasetle deyil, fırıldaklar, popilist zehirletme, kıvırtan simgelerle de ekranda gazetecisinden akademisyenine dek deyişik algı operasyonuyla da desteklerler. Hat ta zaman zaman, sanki onlar iktidara uzakmış gibi de yuturma becerisi olur. Böylelikle kitleler de muhalif deşarjına erişirler. Kıbrıs bu konuda oldukça zengindir. Deyiştirilen geçmiş, yanında yeni yoğun nifus taşınmasıyla da oluşturulan destek, böylesi bellek siltirtilmelerin de yerini koayca doldurtur. Çünkü, K. Kıbrısta önemli yüksek derecedeki nifus birçok gerçeği atalarıyla adada yaşamadılar. Bu yazımda önemli bir konuya daha dokunacam. Yanlışıyla deyil de havızadan sildirtilen önemli tarihi dönemi yazmaya uğraşacam.***
Yıl 1996. Yer Susurluk. Balıkesirin ufak bir ilçesi. 3 Kasım günü bir raba kamyona çarpar. Buda ufak trafik kazası gibidir. Ancak, arabadan çıkan 3 ceset, tarihi önemli sayfaya adaay olacağını kimse tahmin etmiyor. Özeti, mafya, emniyet siyaset üçkeninin ilişkisinin aynası halindeki 3 kişinin ölmesiydi. Bu olay Türkiyede deprem yaratı. Tarihe Susurluk kazası olarak geçti. Yeni Çağdaki Öskan Yıkıcı ise olaydan birkaç hafta önce yazdığı makale “siyaset ve mafya” idi. Bilmeden, ama tesadüfen sonraki kazanın adeta kısa makaledeki çekilen resmi gibiydi. Nitekim, bazı dostlar bana olay sonrası epey soru sorarken, birçok “dönek” arkadaş denilen kesim de dudak büküp dalga geçtiler!
Susurluk kazası Türkiyede önemli tarihi itiraf gibiydi. Bilinip de konuşturulmayanın konuşur hale gelmesine tetikleme yaptı. Ama, Türkiyeleşen K. Kıbrıs gerçeği de vardı. Üstelik, Türkiyedeki her önemli siyasal depremin bir de Kıbrıs ayağı vardı. Bir de raslantı gibi kesen olgular vardı. Tam da Susurluk kazası tartışmaları ateşlenirken, akılda Denktaşın sarayındaki kısa zaman önceki misafirler de gelmesi doğaldı. Ne yazık ki bunu K. Kıbrısta yine sadece sosyalistler konuşturtmaya uğraştı.
Peki, Susurluğun K.Kıbrısa vuran dalgası ne? Öncelikle çıkan cesetlerden biri olan Çatlının Adali cinayetiyle alakası da konuda yerini aldı. Reha Muhtar buradaki polis basın sözcüsü “Türlere” resmen adaya girip girmediği sorusunu sorar. Pervin Gürler çekimser şekilde bilgisi olmadığı şekliyle geçiştirmeye uğraştı. Oysa Reha Muhtar ısrarla bilgisayara basıp kolayca bilineceğini tekarlıyordu. Bu tip tartışmalar oldu. Yukarda belirtiğim gibi, denktaşın sarayına gelen yine faşist kökenli eski ülkücüelr de etrafta isimleri dolaştı. MİT ajanı ve Ömer Topal cinayetleri de Kıbrıs katılımcı tartışmalara sokuldu. Fakat, K. Kıbrısta bu konuda net gelişme olmadı.
Öteki olayı eklemeden, konu eksik kalacak: Apdulah Çatlının taşıdığı sahte kimlik Mehmet Özbaydı. Bunu daha önceki yazılarımda da yazdım. Mehmet Özbay denilen bir insanın K. Kıbrısta Köfünyeli olup, o dönemin sancaktarını vurup Londraya kaçtığını, Türkiye bazı yetkilieriyle ilişki kurulduğunu belirtim. Nitekim, Aslı Mehmet Özbay geçen yıllarda ölürken, K.Kıbrısa cenazesi getirildi. Fakat, benim dışında kimse ne haberini yaptı nede birkaç kelimeyle gömülmesini duyurtu. Buda işin öteki gerçeği.
Aslında,Susurluk kazası doksanlar dönemindeki Türkiye devlet içi gelinen aşama ile çatışmaların bir anlamda gerçekteki tarihi örneği oldu. Kimse bu 3 kişinin birlikte çalıştığını söylese, inanılmazdı. Ardından içişleri bakanmı Ağırın da konuya girmesi de öenmliydi. Son olarak Gökcen Tahıncıoğllunun yazdığı ve eski istihbaratçıyla Eymürle yaptığı reportaj, eksik kalan ufak tefek çizgileri de tamamlıyordu. Okumak isteyen T24 veya Sendika Org sitesinden okunsun. Bize şimdi duyulan Pekerli itirafların da doksanlardaki yerini de aktaracak. Bir anlamda günümüz, öyle şimdi deyil de tarihi gelişiminnin olduğunun da kanıtıdır. K. Kıbrıs ise Türkiyedeki her olaydaki arka bahçe görevinin nedenli derin halde yaşatıldığının da yeniden ısbatıdır. Susurlukla ortaya serilen sahte kimlik, adalı cinayeti ve buradaki kara trafiğin önemli belgesidir. Önümüzdeki günlerde şaşalı kutlanacak KKTC gerçeğinin nelerle bugüne gelişinin de aynasıdır.
Kısaca, size ufak anımsatmayla, yüklü tarihsel gerçekelri özetlemeye çalıştım. Türkiye gerçeği ret edildikçe, buradaki kirli yapılanışlar iyi diye alkışlandıkça, Türkiyedeki gelişmeler bizi ilgilendirmez denip gerçeklerden kaçtıkça,yarınları daha kirli ve karanlık olarak yaşatılmaya devam edilecektir. Bunları fırıldaklılar,kıvırtanlar ve sistemi korumayı sabunanlar engeleyemez. Zaten geşmişi sildirtirken yapılanlar, nasıl bir yarının daa yanıtını veriyor.
yazarın tüm yazıları:
Özkan YıkıcıBellek sildirtilmesi ile Susurluk kazası – Özkan Yıkıcı
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin
"Gündem" yayınlarını izleyin
"Yeniçağ Güncel" yayınlarını izleyin