yaklaşımlarÖzkan YıkıcıÇocuğun ardından yükselen çığlık sesi - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Çocuğun ardından yükselen çığlık sesi – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kuzey Kıbrısta son günlerde sekiz yaşında Meryemin ölümü üzerinden gündem gerçekleşiyor. Hasta olup gitiği hastahanede yaşadıkları ve sonuçta ölmesiyle birlikte, medyanın da yer vermesiyle, ağıt şeklinde duygusal gündem oluştu. Olaydaki aylenin açıklamaları ve bu defa kamuoyundaki gündem eksenine kondurtulmasıyla, resmen duygusal öfke patlamasıyla çığlık yayıldı. Aslında, K. Kıbrısta hastahane ölümlerinde ihmallerin sık sık yaşanmasıyla bir anlamda alışkanlık haline gelen normalleşmeler gerçekleştiydi. Bu son Meryemin ölüm şekli tartışması vve kamuoyuna bazı gazetelerin mahşetden çekmesi sonucu, duygusal karşılık da buldu. Sonuçta bir çocuk hem de idiyalara göre göz göre göre hatalar zinciriyle hayata gözlerini yumdu. Geneldeki sağlık sisteminin sakatlığı, kurumsal çöküş ile üstüne rant eklenmesi sonucu, son Meryem ölümü de uygulanan sistemin resmen yanlışlığının sadece son örneklerinden birisidir. Buda biriken öfke duygusunun mutlaka dışa vurulması gereken durum da eklenince, Meryemin ölümü ve resmen bazı gazetelerin konuyu işlemesi sonucu biriken yanlışlar birden duygusal dışa vurma fırsatıyla çığlıklara dönüştü.
Meryemin sekiz yaşında olması, çocuk hali ve anlatılan gelişmelerdeki klasik bilinen hataların oluşu, bunlar konuşulur hale de gazeteler taşıyıncaa, kaçınılmaz olarak insan olmanın refleksi de eklendi. Elbet herkesin değil de genelikle insanlığını kaybetmeyen veya duygusal benzer sorundan biriken olayları yaşayanlar ilgili tepkilre ses verdiler. Malum,makamlar yine geçiştirme yönetimiyle yola devam ediyorlar. Aslında, hatırlayanlar, bir yıl önce benim anamın da ölme şeklindeki anbulans olayındaki bazı soru işaretlerini yazdıydım. Zaman göstergesiyle resmi rakamlarla açıkladık. Fakat, ne acıdır kamuoyundan karşılık gelmedi. En yakınlarımız bile susmamızı söyledi. Böylesi hastahane yolunda kurumsal çöküşün sonucu olan birçok insan can verdirtildi. Meryem olayı da bunlardan birisidir. Devamı da gelecektir. Çünkü ne yazık ki sistemimiz bu tür sonuçları çoktan hazırladı. Sağlık çöküşü
Özelleştirme,rant ilişkileri ve yandaş kriterleri hepsi sağlığı çökerti. Bakın, pandemi döneminde AB buraya 35 doktor atamak için kaynak verdi. Bunu şanlı başarılı bizim yöneticiler ret etiler. Çünkü, doktor alma kriteri olarak tercihi kendilerine brakılmasını istediler. Ayrıca gelecek kaynağı da kendileri kulanmayı istediler. Bu nedenle en kritik dönemde deyerleriyle birlikte 35 doktorun alınmasını kabul etmediler. Bu zamanında da söyleyen oldu. Kimse dikate alıp baskı dahi yapmadı!
Meryem, ne yazık ki daha çocukluğunu yaşamadan öldü. Peşinden çocukluk bedneinin çok üstünde tepkilerle adını duyurtuyor. Oysa parası olmadığı için gitiği devlet hastahanesinde can verdi. Anlatılanlara göre acıları dahi basite alınıp geçiştiriliyordu. Taki Korona pozitifliği anlaşılmasına dek. Gerçekten, sağlıkta ilaç olmadığı hep konuşuluyor. Çalışma sistemi zaten, başlasak, yanlışları kitaplara varır. Doktor durumu da bir başka sorun. Sgandalar mı: Adapas olayında dahi nelerin yaşandığı hala akılda. Her kurumda olduğu gibi, hastahane ve genel sağlıkta da sorunların insani boyutlarının önemli kısmı konuşturulmama peşindedirler. Birçok insan ölümündeki hatalar veya ihmaler hep kapatılmaya yönelinir. Baaskılarla susturulma yoluna gidilğir. Sağlık insanın temel sorunu olduğu için de baskılama sonucu, yaşayan insanlar dahi konuşmaktan kaçmak zorunda brakılır. Bilgisizlikler ise söz dahi edilecek deyeri çoktan kaybetti.***
Seksenlerin sonunda sendika yönetim kurulundayken, yapılan tartışmalar vardı. O zamanın makamcısı Ertoğlur Hasipoğlu ısrarla klinik olayını ve özel hastahaneleri açılım çözümü olarak savunuyordu. Tartışmada bulunan 14 yöneticinden beşimiz karşı çıkıyorduk. Hele de kamudaki doktorların klinik aşması, özel hastahanelerde çalışma geçişine iyice direniyorduk. Bize doktorların maaş almaları karşılığı ile savunma yapılıyordu. Ayni dönemde eğitimde de özel ders ve dersaneler yoğunlaşıyordu. Bir anlamda sosyal denilen kurumsallaşmalar rantlaştırarak özele doğru kaydırılıyordu. Ek olarak, nifus ttaşınmasıyla ayni yapının bunu kaldıramayacağını da belirtik. Mesleki açıdan önemli sayıda doktor ne yazık klinik konusuna daldılar.
Devamında gerek doksanlarda gerek se ikibinlerde CTP sağlık bakanlığı kısa döemli yapan Hüseyin Celal, özellikle kamudaki doktorların özelde çalışmasına karşın tetbirler almak istedi. Resmen “yendi”! Ardından gelen bbakanlar ise tam aksi deyişik isimlerle sağlığın içine etiler. Hizmet satın alma veya mesleki olark özele aaçılmayı tetiklediler. Nifus da yığıldıkça yığıldı. Acildeki rezaletleri bizat nerede ise heğ epimiz yaşadık. Hastahane yerine klinik veya özel hastahaneye yönlendirme de bolca gerçekleşti. Hastahane araçları bozulup veya bozdurtarak özelle yönlenidrildi. Bunlar toplamda tüm sistemdeki çöküşün sağlığa dek işlemesine sonuç kurumsallaştırdı.
Meryem hastahaneye gider. Acilden pandemi bölümüne de son serüvenini yaşar. Sağlıktaa ise son sgandalların kapanması veya en azından bir yerde dondurulması başarıldı. Tüm önemli cihazlar arızalı! Oysa özel hastahaneler ellerini açıp rantı kapmaya uğraşıyor. Meryem can veriyor. Artık öylesine birikim oldu ki çocukluk haliyle resmen bir öfke patlaması kitleselliklere ualştı.Sonuç mu: pek de deyişecek bir şey yok. Bu tür örnekler ise özellikle mesleki örgütlere dek inancın da sıfırlanmasına neden olmaktadır

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
359AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin