Üç hafta önce UBP kurultayı gerçekleştirildi. Onbine yakın katılım oldu. Sarmaşdolaşlarla, zafer dansları yapıldı. Birçok çevre ısrarla yaşanan koşulların pandemi hatırlatmasını vurguladı. Bunun yaklaşık 3 hafta sonra ortaya çıkacağını da uyardılar. Zafer çığlık zehirlenmesi sarhoşluğunda buna kimse önem vermedi. Aradan denilen zaman dilimi geçti. Birden Korona taplosundaki vakaların ikiyüzlere geldiği bilgileri uçuştu. Üstelik, bunun da tam doğru olmadığı ve daha fazla olduğu inancı da birçok çevrelerce inanılıyordu. Denilen oldu ve UBP kurultayı sonrası üçüncü haftasında Korona patladı. Özellikle okullarda konuyu gizleme yöntemi de çaktırmadan uyduruluyordu. Ünüversite ve özel okullarda gizlenenler olduğu inancı gidrek yaygınlık kazandı… Kısaca, Korona yeniden ptlayarak gündeme geldi. Geldi de siyasi erk öylesine teslim olup talimata bağlandı ki çözüm yerine, şimdi de seçimler hesabıyla koltuk aşkıyla yanmaya çoktan başladı.
Tekrar tekrar belirtik: günümüzde genel kapitalist sistemde sağlıktan ekonomiye, uygarlıktan ekolojiye varan krizlerle yaşamaya devam ediyoruz. Siyasetler bunu ne çözmeği başarıyor nede yönetme ile seçenek oluşturma çarsini bulamıyor. Ülkemiz de bunun acısını net olarak yaşıyor. Üstelik, sömürge olma gerçeği, ilhaklaşma sonuçlu siyasal dizayeni yapılması kısgacında, yrel yönetimler adeta teslimmiyetin faydalanma noktasına dek gerilediler. Bunun üçün sömürge gerçeğinin de yaşanırlılığını yaşıyoruz. Bir farkla, ilhaklaşma yapılanıuşın kültürü ile bunu “kurtarılma” zehiriyle de kabullenme siyasetinde oluşuyla. Böylelikle, keni koşullarının gerçekleriyle, bağımlı olunan Türkiyedeki olanların direk yansıyışı ve genel sistemin durumunun aynen gelip vurması daraltısında sorunlar yaşamaya hız veriyor. Korona salgınındaki gibi yrel yetersizlik yanında ilhaklaşma süreci nedeniyle çökertüllen kamusal kurumlar ve Türkiyeye yetkilerin teslimiyetiyle, hareket alanı da tam gerçeği ile daraltıldı. Buna sömürge kültürünün davranışları da eklenince, resim tamamlanıyordu. İlgisizlik, umursamamak, yandaş sarhoşluğu ve bu düşünceyle oluşturulan koşullar gerçeklerden kopuşun da dayanağı halinde gerçekleştirildi. Boşuna 3 hafta önce UBP kurultay yapılanışıyla sonrasındaki korona patlaması öngörüsü yapılmadıydı. Fakat, bilim değil de yandaşlık ile çıkar olunca, tüm öteki başarısız ekonomik siyasal gerçekliğe karşın, Kurultaya katılıp hem de kendi hüküemtlerinin koyduğu Korona yasaklarını göstere göstere ihlal yaptılar. Sonucu ise kendi zafer yandaşlaması değil, öngörülen bilimsel Korona vakalarının patlamasıydı.****
Öteki krizin alameti de TL nin tepetaklat düşüşünün fırtılanmasıdır. Yine K. Kıbrıs gerçeği karşımıza geliyor. Buradaki güncel politik değil de Türkiyeden başlayıp uluslararası yaşananların sonucunu yaşıyoruz. Bağımlı olduğumuz Türkiyedeki ekonomik yıkım ile alınan kararların para alanına yansıyışının bedelini ödüyoruz. Ama, bu kararı alan tek gücün ayni zamandı buradaki yol yapmaya dek tüm yetkileri de kulandığını unutmayalım.
Zamlar peşpeşe kovalarcasına gerçekleşiyor. TL anlık düşüşlerle adeta felaket sinyali çekiyor. Ama bu politik ekonomik gerçeği yöneten Erdoğan resmen alay edercesine açıklama yapıyor: bu ekonomik yapının başarılı olup, örnek teşkil etiğine dayir kitap dahi yazıyor. Bizim işbirlikçiler zaten yetkileri teslim etikleri için çaresiz. Buradaki Merkez bankası zaten Türkiyenin uydusu. Başkanı türkiyeden atanıyor. Eğer biraz bilgisi olan, brakın buradaki Merkez bankası başkanını, Türkiyedeki merkez bankası yetkililerin başına gelenleri herhalde duyduk. Israrla yanlış olduğu söylenen fayiz düşürme politika kararını almayan başkanlar veya tereddüt gibi duranları, yetmedi, istenen kararı alıp başarısız olunca da bedel ödetildiği herhalde duydunuz.
Kısaca, döviz yükseliyor değil, TL tepetaklat gidiyor. Salt parasal değil, ekonomiyi yönetme şekli ve seçilen seçenek sonucu bu durum yaşaanmaktaadır. K. Kıbrısın elinden yetkileri alındığı, kurumnsal çöküş veya direk ankaradan yönetildiği için de elerinde esruman kalmıyor. Öyle noktaya girdik ki paketi kim imzalayacak, kim Türkiyeden daha iyi para alır ve en son örnek daha ibretklik “Fuat bey Sucuoğlu veya tatarla görüştümü görüşmedi” fısıltıı tahminlerle konuşma şansımız brakıldı. Doğrusu muhalefetin önemli kısmı da bu noktaya gelince, yönetmek ve sömürgeciliği ilhaklaşmayla sürdürmenin de seçeneği oluşturuldu. Bunlar Korona ve döviz krizlerinde net olarak gerçekleşti. Fuat beyin buradaki yöneticilere söylemeden açıkladığı açılış bilgileri veya protokolda ansızın din işleri dayresi başkanının önlere konulma resmiyle de herkese kabullendirildi. Herhalde merak edenlere, meclis muhalefetinin bu konularda dahi söz söylmediğini de tahmin etmek zor değildir. Bunlar Cumadan çarşambaya filim şeridi gibi gelip geçti. Hele de oncaa şikayetname ile muhalefet mitingindeki az sayıdaki katılım sorusunun da yanıtı burada sırıtıyor.
yazarın tüm yazıları:
Özkan YıkıcıKriz deryasından korona ve döviz bölümleri – Özkan Yıkıcı
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin