Bilmem hatırlarmısınız: kısa zaman önceki İsviçre ksabalarına gidiş gelişlerle yapılan zirveleri. Akıncı başarı hikayemiz ile Anastasiyadisin masadan kaçışını! Bu ezber bizi epey oyaladı. Zıplayanlar zaferinden tutun maksimalis çıkışlı yeni kurama dek bize epey gaz verdi. Oysa, nedense ben ve benim gibi düşünen bazıları, bu sarhoşa varan havadan memnun olamıyorduk. Ozaman Ratyo Mayista iki prokram yapımcısıydım. Etiketimin de etkisiyle direk toplantı yerlerindeki gazetecilrle de diyalok kurma şansım vardı. Zıplamanın ve cesaretin havasından başka bir yalan esintisi gibi gelenler vardı. Özetle o dönemki görüşmelerde yaşanan ile Kuzey Kıbrıstaki hava bir birini tutmuyordu. Sonuç diye övülen “masadan kaçma” hikayesinin de denilenden çok farklı olduğu nedense anlama istenci yoktu.
Bu örnek şunu yeniden bana öğreti: gerçekler yaşanırken, siz yaşananı değil de kendi işinize gelenle algıyla davranırsanız,yeniden gerçeklere ulaşmak oldukça zordur. Hele de gerçekler yeniden gündeme gelse de işinize gelmediği için de sesiz durma, ilgisiz gibi davranarak kurtarma tutumuna sığınırsınız. Nitekim, son günlerde Kıbrısın Güneyindeki basında ve giderek Kıbrısla ilgilenen kesimlerde, İsviçre görüşme tutanakları yayınlanıyor. Belirli itirazlar da gelişiyor. Nedense başta sayın övülen ve çözüm için uğraşan B.M. genel sekreteri Guteres, kendine de dokunan ve özellikle Çavuşoğlunun ikili tutumları konusunda yayınlanan tutanaklara “yalandır” diyemiyor. Dahası, isviçrede kahramanlaşanlarımız, maksinalist diye Anastasiyadise saldıran sözcülerden de gık hala çıkmadı. Avrupa gazetesi haklı olarak “Akıncı susacakmı” sorusuyla konuya dahil oldu. Ama, Akıncıdan ses çıkmadı. Zıplayıp cesaret verenlerin herhalde yorgunluk alametleri mevcurt. Cesaraletlendirenler bir yana, federal çözümcüler de konuyla alakalı pek konuşmadı. Hep rumlara öneri yapan geveze gazetecielr de konunun etrafından dahi dolaşmadı. Elbet şimdiki işbirlikçilerden laf dahi duymayı beklemiyorum, ve olmadı.
Olay net, tıpkı o dönem İsviçre kasabalarından gelen haberler gibiydi. Çavuşoğlu eline sazı aldı, herkese göre bir telden birşeyler söyledi. İkili ilişki olduğu zaman da dilediğine duymak istediğini de söyledi. Fakat, şark kurnazlığı ile yazıya, yani resmi öneriye sokmayıp belgelendirmedi. Akıncı tıpkı o dönem acıyla yazdığım gibi seyirci olmanın ötesine geçemedi. Saadece tarihi kendini resmen sıfırlayan açıklamayla, artık federasyonun miyadını doldurduğu açıklamasıyla yaptı. Bir de hep masadan karşı tarafın kaçtığı avuntusuyla avunulup unutuldu. Gerçeklerin bir gerçeği var, gün olur yeniden ortaya çıkar. İşte güneyde yayınlanan tutanaklar bize girdiğimiz kendi gururlu kronik hastalığın nereye dek gelindiğinin son perdesini yeniden yazılıma soktu. Dileyen bu tutanakları okuma şansları vardır. Güneyde hala tartışması sürmektedir. Kuzeyde ise pek de ilgilenen yok.
Bizde böylesi siyasal gerçeklerle uçuşurken, Sudan yeni haberleriyle yeniden banbaşka gelişmeler yaşıyor. Kısa zaman önce Sudandaki geçici yönetime askeri darbeyle sivil kesimin uzaklaştırılıp tutuklandığını yazdık. Sonuçta da darbenin geleceğinin, Sudandaki direniş ile uluslararası tutumlarla darbenin kalıcı olup olmayacağını belirtim. Nitekim, Sudanda pek gündeme gelmese de sokaklar direndi. Son aktevislerden muhalefet partilere varan gösteriler yaşandı. Birçok ölümler oldu. Ölümlerin öfkesi direnci kıramadı. Bu arada gidişatla zarar verilme korkusuyla ABD ve BAE emirlikleri aracılığı ile darbenin niteliği yeniden değişti. Tutuklu olan sivil liderler serbes brakıldı. Eski başbakan Hadi yeniden başbakan olup teknokratlardan kurulu hükümeti oluşturacak. Bu yeni durum seçime dek anayasa da yapılarak sürecek. Sudan halkı yeniden darbecielri geriletirken, gelecekleri hala kuşkularla öürülü. Çünkü birçok etken vardır. Askerin ne yapacağı belli değil. Ufak çelişkiden yeni hamle çıkma endişesi hep olacaktır. Üstelik, Sudana da karışan çok. Fakat önemli nokta, Sudanda hala halk darbelere karşı direnerek siyasal başarı kazanma potansiyelini sokakta sürdürmektedir. Hem de birçok ölüm ve baskıya karşın.
Şimdi anladınız mı, neden sudanı daa araya sıkıştırdım. Parçalatılan, darbelerden şeryata her türlü siyasal kuralı yaşayarak bedel ödeyen, soykırımla suçlanan liderlerle baskı altına alınmalarınra rağmen, yine de böylesi rejimleri yenmeği başarıyor. Demokrasi ve bağımsızlık talepleriyle, bedel ödeyerek kazanmaya çalışıyor. Öyle ki zengin petrolün felaketini, sömürgesel ağırlığının altında inlerken dahi ölüme karşı sokağa çıkararak dünyanın en gerici ve otoriter faşist vveya cunltaları geriletme başarısını tarihe yazmaktadır.***
Kısaca, bir bizden bir de Sudandan yazdım. Galiba Sudanlılar ne Annanı nede şimdiki Kıbrıs aşıklı Guteresi gördüler. Namlu ve işkence altında kazanmanın tarihiyle gelecekte çok konuşulacak Afrika dönemini kurumlaştırmaktadır.
yazarın tüm yazıları:
Özkan YıkıcıKronikleşmiş siyasetimizden sudan gerçeklerine – Özkan Yıkıcı
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin