Dünkü yazımızda, kulanım bölümü nedeniyle Bulgaristan seçimlerinden şöylesine bizim pencereden algılatılan şekliyle kısaca makale yazdım. Girişteki anlayışa bağlı olarak da bugün de eVenezuelada yapılan eyalet seçimleriyle ilgili sonuçları ele alırken, algısıyla da birlikte konu edilecektir.****
Özellikle Türkiye ekranlarında muhalefet kesimi, Kemalistler Türkiyedeki kötü durumdan söz ederken, Venezueladan sonra en kötü ülke ifadesine sık sık başvurulmaktadır. Ayni ezberi alan buradaki kimi pek de bilgisi olmadığı da anlaşılan gazetecilerimiz de Türkiyeye fazla dokunmadan Venezuela örneğini kötü olarak söylemeye uğraşmaktadırlar. Kimisi de Suriye ve Venezuela felakelerini aynılaştırmaktadır. Bir anlamda, koşullara bakmaksızın ayni antidemokratik ilkeleri ekonomik çöküşleri saydamlaştırarak kötü kıyas örneği haline getirmektedir. Bir yanıyla Venezuela ve Türkiye kıyası yaparken, kötü koşulları söylemekle yetiniliyor. Oysa önemli özelliklerle ele aldığınızda Türkiye ve Venezuela arasında siyasal farklılıklar ve sistem konumu bakımından önemli farklılıklar vardır. Örneğin, hala batı ta baştan desteklediği örnek Türkiye ile yıkkmak istediği Venezuela ikilemi farkını da bilmemekte direnilmektedir. Bunu yok sayıp aynılaştırılmaktadır. Gündeme gelmesi ve farklılıkların konuşturulmama ikilemi sonucu, Venezuelayı da yazma gereği oldu. Üstelik, tam da Venezuelada yerel seçimler de yapılıp bazı gerçekler de ortaya serilmişken.****
Geçen hafta sonu venezuelada eyalet seçimlri yapıldı. Venezuelada salt bizdeki gibi yerel denilince sadece belediyeler akla gelmez. Valilikler de seçimle başa getirilen daha yaygın ve adı eyaletler de simgeleşen idari biçimdedir. Seçim sonuçlarına göre 23 eyalet seçimlerinde Maduronun Sosyalist hareketi yirmisini kazandı.Muhalefet de üçünü aldı. Arıca valiliklerin de dördünü muhalefet ondokuzunu da ayni sosyalist hareket aldı. Devamına gelecek olursak: Batının ikibinlerden beri Çavez dönemiyle sık sık uyguladığı sert önlemlere rağmen Maduro bu seçimleri kazandı. Üstelik bu defa hem muhalefet katıldı hem de başta Ab ve B.M. gözlemcileri de seçimleri gözemledi. İtirazları da olmadı. ABD ise seçimlere gözlemci göndermediği gibi, anbargoları da sertleştireceğini açıkladı. Son söz, Venezuela ekonomisi gerçekten oldukça kötü. Hem anbargoların yıkımı, hem dış müdahaleler hem de yurt dışı gelirlerine bloke koyularak yıktırma taktikleri uygulanmaktadır. Yani, birileri Türkiye kıyası yaparken bu koşulları gözlerinden kaçırmasınlar.****
Konunun daha iyi anlaşılması için ikibinlere yeniden dönelim. Dünya Neoliebral tıkanış krizlerini yaşıyordu. Birçok bölgede yıkım oluşturdu. Ortadoğu ve Latin Amerika bölgelerinde çok sert hissedildi. İki bölgede de ayri iki siyasal çıkış oldu. Ortadoğu kendi emperyalist Batı projesiyle yeniden şekillenme dönemine sokuldu. Türkiye de Neoliebral ekonomi ve siyasal islam ikilemli planın merkeziydi. Latin Amerikada ise penbe Sosyalizim dönemi dneilen ekonomik piyasa ve sosyal politikalı sol seçenek kendi içinden sosyalist eksende iktidar şekli olarak ortaya çıktı. İlk uygulanan ülke de Venezuela oluyordu.
Bu iki gerçeklik, genel emperyalizim veya özde aBD tarafından ikili tavır sergilendi. Türkiyedeki AKP rejimi desteklenip devletde dönüşüme de teşvik verilirken, Venezuela Çavez iktidarını devirmek için darbelerden boykotlara varan baskıcı müdahaleler gerçekleştirildi. Sonuçlar günümüzle birlikte iki değişik anılan ülke çıktı. Bu farkı gözetmeyen ve sırf örnek gösterme hastalığına ilaç bulmuş gibi sarılanlar ise Türkiyede Venezuela ile özdeşleştirerek sistemsel gerçekten hep kaçınılmaktadır.***
Venezuela son seçimlri bir anlamda tüm müdahaleler sonrası, çaresiz kalan muhalefetin katılımı ile iktidarda ambargolara direnirken, içte gereken düznnleme başarısını sağlayamayan Madorunun karşılaşmasıydı. Üstelik Madura seçim konseyinde dahi muhalefetin varlığını kabullenerek seçime girdi. Doğrusu sayısal başarı daa kazandı. Tek sorgulanacak koşul ise katılımın düşmesiydi. Ancak,muhalefetin de boykot ile darbe girişimini brakıp seçimlere girdiği zaman, desteğinin de olmadığı, önemli bazı merkezleri de kaptırdığı görülüyor. Bu Maduronun başarısı olurken, ayni başarının yöntimde olduğu ekonominin de başarısına indirgenemez. Biraz Anti Amerikancılık ve dış müdahalelere tepkinin de katgısını imkar edemeğiz. Oysa Türkiyede AKP ile seçimler konuşulurken, önemli bir gösterge de sistemin Erdoğandan vazgeçip geçmediği durumunun hala önemli olduğu imkar edilemez.
Venezuela bir anlamda denenen penbe sosyalizmin Çavezli liderlik döneminin beklenen başarıyı getirmediği ortada. Ama, ayni şekilde bu başarısızlıkta özellikle halka karşı uygulanan sosyal politikalara karşı olan Amerikanın baskılarının yok sayılmasını da getirmez. Üselik, dış sermayeye serbeslik verilmesine rrağmen, sırf sosyal politika uygulanması ve yoksulukta alınan mücadele başarısını önleme adına ülkeye her türlü dış baskı müdahale de yapıldı. Askeri darbe denemeleri, ayaklanmalar, ikili iktidar oluşturmalar, mal varlıklarına el koymalar hep gerçekleştirildi. Oysa Türkiyede Erdoğana destekler gırla yapıldı. Beraber yürüdüler. Neolibral politikalar ekonomide gayet mükemmel uygulandı. Tam bir terslik politik gerçeklik yaşandı.
Maduro elbet başarılı politikacı değildi. Sosyalist kıyaslama bakımından eleştirilecek çok yönleri de var. Ancak, bunlar ülkeye yapılan baskıları görmezden gelmeği getirmez. Dışmüdahalelerle yıkılmaları da saymamak mümkün değildi. Dahası,Maduro karşıtı sağ muhalefetin taleplerine baktığımızda daha iyi Venezuela değil,Amerikanlaşmaış Venezuela istendiğini de görürüz. Bolivya kısa dönemli veya Brezilya Belsanaro örnekleri bunun yakın deneğimleridir. Bu nedenle Venezueladaki Yerel seçimlerdeki seçim sonucu birçok kişinin siyasal güvensizlikleri yanında hala Maduronun da tutulduğunun kanıtıdır. Tüm Amrikan desteğine rağmen sağ muhalefet diledikleri kitlesel desteği alamadılar.Hele de ülkedeki kötü ekonomik koşullar ve provakatif paramiliter kriminaleştirmelere rağmen bu destekler gelmedi. Böylesi bir Venezuela örneğinin resminin çizilmesidir. Bakalım Venezuela nerelere gidecek: Belli olan sol sosyalist kesimin de yetersizliklerle eleştirdikleri ülke bu kırılma noktalarında kalamayacaklarıdır. Hele de öteki latin Amerika ülkelerinde sol dönüşümler de yaşanmazken.