yaklaşımlarÖzkan YıkıcıAnlamak gerek - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Anlamak gerek – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Birçok sorunun altında karanlıklaşan ortamda el yordamıyla önümüzü görmekle meşkuul haldeğiz. Ancak, halimizin de ne olduğunu bilmeden, karanlıkta dolanarak bir şey arıyormuşumuzda dahi olamıyoruz. Öncelikle anlamak önemlidir. Yaşanan koşulları, yaşanmakta olanı, gelişirken ki nedenlerde yerel bölgesel ile genelin etkielrini birlikte düşünmek gereksinimi de kaçınılmazdır. Hele de sorunun isimlendirilmesinde dahi önemli yalan yanlış öncelik olursa, ne olanı nede gelmekte olanı anlamak mümkün değildir. Alışılınır anormallikte normal halde görünmeğe. Buda daha sert kayalara çarparken yelkenlidekielrin sevinç şarkılarıyla şenlenme dönemine benzeşmektedir.

Anlamak önemlidir. Yaşanan sorunların özellikle Kıbrıs gibi yerlerde salt içsel olmadığını da akıldan çıkarmamak gerekir. Öyle ki tüm yetkiler TC kesimine devredilirken, hala normal devlet gibi görüş belirtme şizofrenilikten kurtulmak şartdır. Yoksa, yetkisi olmayan, katgısı işbirlikle sınırlı olan koşullarda, sorunun lafla geçeceğine inanmak, yeni bir paranoyanın da işaretidir. Politik uygulayan kesime “saygılar, sevgiler” sunmak da gerçeği perdeleyemez. Sadece akıl tutulma dönemine geçişin kanıksanmasıdır.

Kuzey Kıbrısta gelinen son aşama malum. SÖürgesel yapılanış, ilhaklaşma yönelişlerin içeleştirilmemsi, Türkiye bağımlılığın bu ilkelerle şekillenmesi artık imkar edilemeyecek dereceği dahi aştı. Elçiliğe hükümet onayı veya elçi birokratının yerel bakanın işlerini açıklaması artık olmazsa olmazımız oldu. Eskiden ekonomide bazı örtülü sözler söylenirdi. Birileri, “biz yöneteceğiz, biz önereceğiz, makamıma çağırıp bilgi isteyecem” cümleleri çok tatlı gelirdi. Onların kandırmaca olduğunu dahi söylemek, gücenmelere dek neden teşkil edilirdi. Şimdi ise son meclis seslerinden yükselen seslerdeki gibi “paket içinde konulmasını sağlayacağız” noktasına gelindi. Dün ekonomik paketlere karşı çıkılırken, sonra gidrek kim Türkiyeden para daha iyi alır dönemecini geçerken, şimdi artık gelecek para tıslımı bozulup, pakete nasıl katgı koyulması ikilemlerine dek gelindi.

Tüm bu dönemler geçirilken, nedense hep Türkiyede olanlar hep görmezden gelindi. Dirrek açıklanan tutumlarla,onların merkezinde olan Türkiyede olanlar hiç birlikte tartışılmadı. Son günlerde olduğu gibi, ülkemiz hem siyasal hem ekonomik krizlerde Türkiye de olanların etkisi birlikte konuşulmadı. Oysa Türkiyeye bağımlı olmak, oradaki otoriterliğin buraya dek yansıması, rejim değişim rüzgarın, burada fırtınalaşıp hala anlaşılmak istenmemesi  s sürecinde olmaktayız. TL tepetaklaklığı dahi konuşmaktan kaçınılıyor. Rakamlarla yetiniliyor. Türkiye merkez bankası kararları veya devletin siyasaal bakışı brakın sorgulanması, önemi dahi hala pandora kutusunda.

Yine yetmiyor tüm gerçekliği anlamamıza: örnek, para konusuyla somutlayalım. Amerikan merkez bankası piyasaya sıcak para sürüp sürmemesi cebimizdeki paranın eflasyonunu direk etkiler. Dünyadaki kriz burayı da vurur. Sistem krizinin dalgaları buraya fırtınalaşarak ulaşır. Fakat, bunları durduracak esruman da  sizde yok. Bir bölgedeki kriz direk piyasaya yansıyınca sizi de vurur. Bazen de fırsat dönüşümüne neden olur. Sistemi bu nedenle iyi okumak önemlidir. Örnek, 98 yılında Asya Kaplanları krizi Neoliberal sistemin tıkanışının işaretiydi. Krizler dönemine girildiğinin kanıtıydı. Burada bunu pek dikate alan olmadı. Oysa devamında saadece para eflasyonu olmadı, bankalar krizinden tutun spekülatif sermaye hareketlerinin de yeni etken olarak sermaye gücü haline geldiğini de kavrayamadık.****

Kısaca, sömürgee olmak, ilhaklaşma politikasının gelişlemesi, bağımlı ilişkilerin içteki hiçeleşmeleri kurumsallaştırması sonucu kriz alan, kulanılan fakat kendi bunları önleme kararı alamayacak siyasal konuma gelişi getirdi. Sömürgeciliğin ince noktası önce sömürgecilik koşullarını kabullenip ona göre dönüştürme düşüncesine gelinmektir. Sömürge olma, bağımlı olan ülkenin de yeni sömürge gerçekliği ise sistemde olan etkielrin dahi buraya gelmesinin kaçınılmazlığını yaratmasıdır. Oysa, bizde brakın geneli veya Türkiyeyi, buradaki koşulları dahi öngörüp çare arama çabalrı dahi yok. Türkiyeleşmenin cnederesinde demokrasicilik oynama dansını yapmaktayız. Hat ta bunları konuşmanın tehlikeli olduğu, düşman kılındığı dönemden geçiyoruz. Yalanın gerçekleri örtüp belki çıkar aşkına çok tatlı geldiği günelri tüm krize karşın yaşamaktayız. Yalan söylemek ise güvensizliği artırdı. Bugün kaçınız eflason rakamlarına inancı var? Nifus sayısı dahi bilinmeyen yerden söz ediyoruz. Ama, mış gibi olup yalakayla üst birokrat veya makamcı olmanın da yolu hep açıktır. Budandır ki birçok sgandal siliniyor. Mafya tipi yaşamı konuşmaktan dahi kaçınılıyor. Gayayrı nizami koşulları normal kılıp ona göre gündemler oluşturuluyor. Böylelikle ekonomik krizlerde başarı hikayeleri de öne çıkıp zafer şarkısına dönüşmektedir.

Anlamak dedik: anlarsak, gelmekte olnanın de ayni koşullarda daha iyi olmayacağı kesin. Ama hala yalanın rüzgarında, yelerin kelimelerinden çıkar sağlayarak bilimden uzak tarikatlaşma dönemine doğru karanlıkta yerimizi aalıyoruz. Biz daha yaşananın ne olduğunu anlamadık. Nasıl çözüm bulacağız?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin